Gerçek

112 31 34
                                    

Kalbime esen meltemin, sekineti kuşatmıştı bedenimi. Başımda ki ağrı sanki daha hafifti ve ruhumda ki sıkıntı yok olmuş gibiydi. Kalbimde ki sızı ise varlığını korusa da zihnimde ki çelişkiler gibi sessizce köşesine çekilmişti şimdilik.

Bir demet fesleğenin ve bir karanfilin de nasihat verebileceğini saf hayretle öğrenmiştim. Tefekkür edene her şey nasihatti aslında. Allah'ın yazılı ayetlerinin dışında bir de kevni ayetlerinin bulunduğunu ve yeryüzünde ki her mahluğun yeri geldiğinde büyük deliller ve nasihatler teşkil ettiğini çoğunlukla görmezden gelmeyi seçiyorduk. Halbuki küçük ve önemsiz gördüğümüz şeylere nice büyük gizler saklanıyordu...

Zaten Kur'an'ın usulü değil miydi; zayıf ve önemsiz görülebilen şeyleri en önemli noktalarda zikretmek? Allah birçok güçlü görünen hayvan varken, bunların evi yerine örümceğin eviyle insanlara nasihat vermemiş miydi? Yahut kafirlerin gücünü, önemsiz görülebilecek bir sivrisineğin misaliyle örtbas etmemiş miydi? Örnekler ve nasihatler gözlerimizin önünde ve yeterince anlaşılabilirdi ancak biz her defasında bakan körler olmayı benimsiyorduk...

Koşuşturmayla geçen günlerimin arasında hâlâ çetin bir araştırma ve gizli bir başkaldırının provası içindeydim. Artık bedenimin hakkı olan uyku ve yiyecek ihtiyaçlarını da bir tık daha önemsiyordum. Her defasında beni nazikçe sarsarak kendime getiren birinin varlığını hissetmek oldukça değerli, bunu görmezden gelmeye çalışmak fazlasıyla zordu...

Ellerime tutuşturulup, gözlerimin önüne serilen belgeleri tek tek incelemeye koyuldum. Bunlardan sonra ise babamın defterini okumaya başlayacak ve bu müddette kimsenin beni rahatsız etmemesi için elimden geleni yapacaktım. Hastaneden yoğunluk bittiğinde daha doğrusu biraz hafiflediğinde iki günlük izin almıştım lakin dinlenmek hiçbir zaman adetim olmamıştı.

Babamın ölümü annemin anlattığı gibi bir kazanın eseri gözüküyordu. Ama elimde ki belgelerin doğruluğunu bile sorgulayacak kadar güvensizdim herşeye ve herkese. Bir belgeyi değiştirmek ya da bir cinayete kaza süsü vermek ne derece zor olabilirdi ki? Benim gözümde bu kazaya sebep olan canavar bir masum değil suikastçiydi. Kurallara uymayan bir suikastçi. Bir babayı evlatlarından dikkatsizliği sebebiyle canice ayıran bir katliamcıydı... Ve bu bir kaza değil yıkımdı. Ölüm raporunda arabanın pert olduğu, sonunda yandığı ve mudahalede bulunulamadığı yazıyordu. Sözde kazadan kalan tek şey bir kimlikti ve babama ait bir kaç yanmaktan son anda kurtulmuş eşyaydı ve ben bir oğulun babasıyla neredeyse aynı sonu paylaşmasının şaşkınlığını hâlâ atlatamıyordum. Evet abim yanmaktan daha ziyade bir patlamaya kurban gidip can vermişti ama ondan geriye de sadece bir eşya kalmıştı bana...
O adam benden sadece babamı değil annemi de ayırmıştı.

Abimin ise tam olarak bir ölüm raporu bile yoktu. Parçaları bulunamayan, bir mezarı bile olmayan birine nasıl bir ölüm raporu hazırlanabilirdi ki zaten? Yazılan tek şey hain bir saldırıda can verdiği ve bir patlamaya kurban giderek şehit olduğuydu. Elimde hâlâ bir sonuç yoktu. Yıllarca babamın bir kaç düşmanından dolayı kaza süsü verilerek öldürülmesini araştırmıştım. Şimdi ise uzun süredir abimin ölüsüne  veya dirisine dair bir iz arıyordum. Lâkin babam hakkında düzgün bir sonuca varamadığım gibi abim konusunda da varacağıma dair umutlarımı her geçen gün yitiriyordum. Kaç kişiyi kaybetmiştim? Kaç kişinin ölümünün ardını arkasını aramıştım? Sağlamken yatağa düşüp ölen annemin, sözde bir kazaya kurban giden babamın, bir gece vakti bir katliamda şehit olan nişanlımın ve abimin? Daha kaç kişi vardı peki? Kayıplarım bununla sınırlı mıydı yoksa daha her şeyin başında mıydım?

İşaret ve orta parmalarımı  gözlerime bastırarak derin bir iç çektikten sonra "Aff" dedim. "İmtihan istemiyorum Rabbim, hadsiz ve gereksiz merakımı mazur gör..." gözlerimde ki doluluğu parmaklarımla silerek sözlerimi noktaladım: "Ben senden sadece af ve afiyet istiyorum..."

BİR KUDÜS MASALI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin