Yarım Kaldı🥀

114 37 28
                                    

Gözümü yavaş yavaş araladığımda beni fazlasıyla aşina olduğum ve serumlardan yayılan b12 kokusu karşıladı. Hastanedeydim. Ama tek bir fark vardı. Şuan doktor olarak değil hasta olarak buradaydım. Bana ne olduğu, neden burada olduğum ve ne zamandan beri bu durumda bulunduğum gibi bir çok cevapsız soru zihnimi tıka basa doldurdu. Oda boştu ve fazlasıyla da sessiz... düşüncelerim zihnimi zorlarken hatırlamaya çalıştığım hiçbir şeyi hatırlayamıyordum. Gözlerimi sımsıkı kapattım ve bir kez daha düşündüm. Ben... neden buradaydım? Ve bana ne olmuştu?

Bir çift göz belirdi o an zihnimin derinliğinde. Canım bir kez daha yandı hatırladığım şey ile. Bi grup İsrail askeri bir adamı evinden etmiş adamın çocuklarının kendilerine bağırmasından dolayı onları önce dövmüş sonra öldürmeye kalkmışlardı. Evet... o an o namlunun ucuna atlayan beden benim bedenimdi... hatırıma gelen gözler ise İsrail askerlerinin kıyafetlerini giymiş, onların safında durmuş, engel olması gereken zulme yataklık yapan İbrahim Usame'ye aitti. Gözlerimi açtığımda sıkmaktan kaynaklı olduğunu düşündüğüm bir kaç damlayı yanaklarımdan çeneme doğru uğurlamıştım.

Hayır... bu gözümü fazla sıkmaktan falan değildi bu sabrımın sonunu getiren olaylardan ve tükenmişliğimin doruğuna ulaşmış olmamdan kaynaklıydı. Gözlerimden süzülen yaş değil; can acısı ve bir kaç parça can kırığıydı... Kimseye güvenemeyecek miydim ben? Kimseye bağlanamayacak mıydım? Yanımda olduğunda huzurlu hissettiğim herkes tek tek dağılacak mıydı çevremden? Ama bu daha başkaydı. Bu ne bir ölüm ayrılığına ne bir seyehat vedasına benziyordu. Bu bir dostun yaşarken ölüşü, bir kıyamın son buluşu ve bir insanın davasından dönüşüydü. Aslında bu insanların gözdesi bir mücahidin ve müezzinin diri diri gömülüşüydü...

İhanet miydi canımı acıtan ihaneti eden miydi? Bir insanın kimliği miydi  içimi böylesine kavuran yoksa ameli miydi? Nasıl yapmıştı bunu? Nasıl zalimin yanında durmuştu? Nasıl o zulme engel olmamıştı? Gözlerim kapanmadan ve bilincim tamamen yok olmadan öncesine dair hatırladığım son şeyler ardı arkası gelmeyen kurşun sesleriydi. Ama ne müdahale edecek bir gücüm vardı ne de kimlerin öldüğünü algılayacak kadar zihnim açıktı. Sonrasında da zaten bayılmıştım...

Düşüncelerimin arasında çırpınırken kapının tıklanma sesiyle irkildim. Üzerimi kontrol ettiğimde başörtümün başımda olduğunu fark ettim. Kapıda ki şahıstan bir dakika rica ederek zorla doğrulduğum yatakta sırtımı dikleştirerek yatak örtüsünü iyice üzerime çektim. Bir sorun vardı büyük belkide kocaman bir sorun. Ama şuan sadece düşündüğüm şeyin olmamış olması için içten içe dua ediyordum. Karnımda ki acı belirgindi. Ama ben sadece karnıma kurşun yememiştim? Kafamdaki düşünceleri savarak kapının ardında bekleyen şahısa gelmesini söyledim.

Kapı açıldığında gördüğüm yüz ise nutkumun tutulmasına sebep oldu. Sinir her hücreme dalga dalga yayılırken tüm bedenimin kasıldığını hissettim.

"Ne işin var senin burada?"

"Mihra Aks.."

"Sus hain! O ismi ağzına alma. Çık odamdan İbrahim. Çık ve bir daha karşıma çıkma."

"Hayır! Çıkmayacağım. Çünkü önce beni dinleyeceksin."

"Neyini dinleyeceğim? Nasıl hain olduğunun özgeçmişini mi? Yada sunacağın birbirinden farklı yalanları mı?"

"Bak sana söylemem gereken ve artık yüreğime ağır gelen gerçekler var. Bunları daha fazla taşıyamayacak kadar yorgunum. Düşündüğün gibi hain de değilim. Ortada kocaman bir yanlış anlaşılma var sadece."

Kapıyı açık bırakmıştı. Hemen arkasında da bir hemşire duruyordu. Bu büyük ihtimalle benim bir sinir krizi atağı geçirme ihtimalimle beraber aynı zamanda halvet oluşmasın diyeydi. Yüzüne bakmıyordum. Hatta sadece ellerimdeydi gözlerim. Onu dinlemek istemediğim ise şuan emin olduğum tek şeydi. Güvendiğin dağlara kar yağması çok acıydı. Ve bu yara kapanacak bir yara değildi.

BİR KUDÜS MASALI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin