Hoşgeldin

107 30 77
                                    

Akrep, yelkovanı kovaladı, dakikalar ardına saatleri taktı. Günler içine nice saati sığdırdı. Saatlerin biri birini tutmadı. Hayat imtihanlarla doluydu. Ve birçok nimet de o imtihanların arkasına gizlenmiş vaziyette sessizce bekliyordu.

Beklenilen iki günlük yasağın tarihi bugünden iki gün sonra olarak kesinleşmiş, bir hafta süreceği söylentileri halkı ziyadesiyle germişti. Bugünün benim için anlam ve önemi hakkında konuşmam gerekirse bugün bir çok gerçeğin açığa çıkacağı evlilik görüşmesinin yapılacağı o gündü.

Yaklaşık beş dakika öncesinde ulaşmıştım sığınağa. Halime Teyzenin yönlendirmesiyle bir odaya geçtiğimde İbrahim'inde çoktan gelmiş olduğunu gördüm. Selam vererek karşısında ki koltuğa oturduğumda o da selamımı almıştı. Yanımızda yalnızca Halime Teyze ve Arif amca bulunuyordu. Bunun sıradan bir evlilik görüşmesi olmayacağı da ortamda ki herkes tarafından biliniyordu. Bugün benim abim hakkında ki gerçekleri duyacağım gündü. Bugün bir çok karanlığın aydınlanacağı, sabreden kişinin muradına etmiş olacağı o gündü.

"Sizi dinliyorum?"

"Abin hakkında o kadar çok şey öğrenmeye çalıştınız ki daha fazla bu sırdan sizi mahrum bırakmayacağız. Benim hakkımda bir çok gerçeği öğrendiniz hanımefendi. Aklınızda şuan tek bir soru olduğunu biliyorum. O da abinizin ölümüyle benim ne alakam olduğu. O dehşet verici günde herkes kanla başla birbirini kurtarmak için çabalarken bende o kişilerin arasında bulunuyordum. Uzaktan abinizi ve nişanlınızı gördüm ikisini de tanıyordum. Lâkin o gün bir mücahid kılığında değil bir asker kılığındaydım. Abiniz beni gördüğünde aynı sizin gördüğünüz zamanda ki gibi hayal kırıklığıyla baktı yüzüme. Ben hâlâ senin kardeşin olan İbrahim'im diyememek canımı çok acıttı. Sadece tebessüm edebildim onunla göz göze geldiğim kısa anlardan birinde. O an hayal kırıklığının gözlerinden silinişine an be an şahitlik ettim. Tam o sırada bir başka askerin hain bir saldırının daha haberini verircesine abine doğru  koştuğunu gördüm. Silahımı ona koşan askere doğrulttuğum gibi ateş ettim. O asker yere yığıldı ama verdiğim açık başka bir askerin gözüne takıldı. "Hain" diye kükreyerek bana nişan aldığında tüfeğinin patlama sesi kulağımı tırmalarken önüme yığılan bedenle kalakaldım. Abin bana siper olmuştu. Ona ateş eden askeri de indirdiğimde pişmanlığımla kalakalmıştım. Abini çeke çeke uzaklaşmaya çalıştığım sırada o büyük patlama gerçekleşti."

"Etrafa saçılan uzuvlar? Abimin saati peki?"

"O uzuvlar vurduğum iki askere ait olmalı. Saati de ben çıkarmıştım. Onun olduğuna inanılması için. Ama yemin ederim Mihra onun senin abin olduğunu bilmiyordum."

"O- o zaman o yaşıyor mu?"

"O patlamayı farkettiğimde  atlayabildiğim kadar uzağa atlamıştım. O esnada hafızasını kaybetmişti. Hafızasının gelmesi çok uzun zaman aldı. Ama yerine geldikten sonra bana verdiği tek emir sizi korumamdı. Seni tanımaya başladığım süre zarfında abinle olan benzerliğin ve abinin üstüne basa basa seni korumamı söylemesi ancak senin hakkında başka hiçbir bilgi vermemesi dikkatimi çekiyordu. Bir gün bir şeye denk geldim. Tuttuğu notların olduğu bir defterde yazan ismine... Seni tanıdığını o an anlamıştım. Onun kardeşi olduğunu ise zorla itiraf ettirdiğimde. Bunu sana söylediğimi bilse beni öldürebilme ihtimalini bilmeme rağmen daha fazla bunu içimde tutamadım. Kaldı ki zaten yeni öğrenmiştim bende. Sonuç olarak Mihra Aksa Korkmazer abin Seyfullah Halid Korkmazer hayatta ve sizden sadece sizin için uzak duruyor."

Beyin sinyallerimin durduğunu ve zihnimin karıncalandığını hissediyordum. Şuan kelimenin tam manasıyla boşluktaydım işte. Tamam bir gerçek insanı fazlasıyla yıkabilirdi. Ama ben bu gerçeğin umuduyla o kadar çok defa yıkılmıştım ki, umduğumu bulmam bile altında kaldığım enkazdan kurtulmama yetmedi. Göz yaşlarım benden izinsiz bağımsızlığını ilan etmiş akıyorken, odada sadece sessizlik hakimdi.

BİR KUDÜS MASALI (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin