nineteen (19) - final

559 44 52
                                    



- Hyunjin:

"Jeongin yeter! Kes artık. Saatler sonra sınava gireceğim senin aptal saptal sözlerini işitmek istemiyorum. Kafamı ağrıtmaktan başka bir işe yaramıyorsun."

"Ya neden inanmıyorsun bana? Bir aç gözünü etrafına bak ve anla! O kızın seni gram sevdiği yok."

"Buna sen mi karar veriyorsun? Kapat o siktiğimin çenesini, seninle uğraşmak istemiyorum artık."

Jeongin ile anlamsız bir kavgaya tutuştuğumuzda sinirlerim tepemdeydi. Hangi yüzle Yihyun'un beni sevmediğini söyleyebiliyordu anlamıyorum. Üstelik sınava yalnızca birkaç saat kalmışken bu yaptığı ne derece mantıklıydı? Kafamı doldurmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu.

"Hyunjin cidden beni deli ediyorsun. Seni seviyorum ve iyiliğini istediğim için konuşuyorum burada."

"Sen mi benim iyiliğimi istiyorsun? Güldürme beni Jeongin."

"Yaptığım hata yüzünden beni yargılamayı kes artık."

Derin bir nefes alıp verdim, okula belgelerimi imzalatmak için gelmiştim ve halletmiştim de eve dönmek üzereydim ama Jeongin'in beni takip edip okulun bahçesinde bekleyebileceğini düşünmemiştim. Düşünseydim eğer Changbin'i falan yollardım belgeleri almaya.
Cidden Jeongin'i görmek beni sinir ediyordu.

"Tamam Jeongin, sende beni rahat bırak o zaman. Cidden yoruldum artık."

"Bırakacağım tamam ama dediklerimi bir düşü-"

Jeongin bir anda konuşmayı kestiğinde kaşlarımı çattım bir yere odaklanmış gibiydi, elimi gözünün önüne getirip şıklattığımda kendine gelip bana odaklandı.

"Nereye daldın? Bir şey diyordun sustun."

"Hyunjin.. Deponun orda öpüşenler basket koçun ve Yihyun değil mi?"

"Ne saçmalıyorsun?"

Jeongin'e alayla konuşup baktığı yöne bakmak için arkamı döndüğümde oldukları yeri unutmuş birbirlerini oracıkta yiyen sevgilim ve koçumu gördüm, tüm zaman benim için dururken içimde garip şeyler hissetmiştim. Üzüntüden daha farklı duygular.

Bir süre daha onlara bakarken Jeongin kolumdan tutup yürümeye başladı, anlık boşlukla bende onu takip etmiştim. Biraz sonra okuldan çıktığımızda kolumu ondan çektim, derin bir nefes verip ensemi kaşıdım ve Jeongin'e baktım.

"Ben demiştim demeyeceksin umarım."

"Hayır tabii ki demeyeceğim. Sen iyi misin? Nasıl hissediyorsun?"

"Stabil."

Omuz silkip konuştuğumda etrafa bakındım garip bir histi ama birkaç saat içinde sınavım vardı bu yüzden bu duygudan kurtulmalıydım.

"Neyse ben gideyim. Sınav var malum."

Jeongin'in bir şey demesini beklemeden yürüdüm, sadece burdan uzaklaşmayı düşünüyordum. Bir iki adım sonra kolumun tutulması ile durdum. Jeongin önüme geçti ve kollarını boynuma sardı. Geri çekilmeden önce kulağıma fısıldarken nefesimi tuttum. Ona yakın olmayı sevmiyordum.

"Lütfen üzülme ve sınava odaklan, başaracağını biliyorum."

Ardından arkasını dönüp gidişini izledim bir süre, hatta uzun bir süre. Ama neyse ki kafam yerine geldi, elimdeki belgeyi rulo yapıp gideceğim yöne döndüm. Şu an başka şeyleri düşünmenin sırası değildi. Birkaç saat dayanmalıydım hepsi bu.

Birkaç saatliğine unutmalıydım.

-Minho:

"Lan bebeler! Tam mı her şeyiniz? Belgelerinizi ve kimliklerinizi unutmayın sakın kontrol edin bir daha."

your beauty never ever scared me - minsung.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin