Merhabaa
Umarım seversiniz.
Görüşlerinizi ve beğenilerinizi belirtmeyi unutmayın.
-Sevgilim?
Taehyung yine dalmış gitmiş şekilde önündeki yemeğine bakıyor, son 1 aydır olduğu gibi yine ilk seslenişinde Jungkook'u duymuyordu.
Jungkook yüzündeki sevimli gülüşü koruyarak sevdiği, hatta aşık olduğu, bunca engeline, olmazına, yenilmezliğine rağmen biricik sevdiği adama baktı ilk günden beri Taehyung'u fark etmeden düşündüğü anlarda dahi iki yıldız gibi irislerinde parlayan aşkının yegane ateşiyle. Hep yaptığı gibi yeniden seslenerek elini tuttu, belki dokunuşunu fark eder diye.
-Sevgilim?
-Hm?
-İyi misin? Öylece tabağına bakıyorsun. Sevmedin mi yemeği?
-Sevdim, çok beğendim hatta.
Taehyung zorlama bir gülüşle cevap vermiş, Jungkook fark etse de bozuntuya vermeden tuttuğu elini güven verici bir şekilde sıkarak yeniden anlamazlıktan gelmeyi hatta susmayı tercih etmişti. Üstüne gitmek istemiyorum diye kendini avutsa dahi Jungkook göstereceği en ufak bir tepkide Taehyung'u kaybedeceğinden korkuyor; varlığını, kim olduğunu hatırlar da onu bırakır diye sessiz sedasız kalıyordu bu son yaşananlar karşısında.
Taehyung derin bir nefes verdi.
-Ben... ben bir elimi yüzümü yıkasam iyi olacak burası biraz sıcak.
Taehyung kaçar gibi banyoya gittiğinde Jungkook ağzına alacağı yemeği sinirle tabağına bırakmış, kollarını bağlamıştı. Hırslı ve hızlı bir soluk firar etmişti burnundan Taehyung banyonun kapısını kapattığında. Sanki bu solukla tüm oda olabilirmiş gibi biraz daha soğumuştu.
Jungkook yıllardır çabalıyordu ve tam ulaştığını sandığında şimdi yeniden her şey başa dönüyordu.
Dolan büyük gözlerini hızlıca sildi ve sakinleşmeye çalıştı.
Kalbini istiyordu Taehyung'un. Ancak buzlarını erittiği kalpte şimdi koca bir taştan duvar onu karşılıyordu. Jungkook yorulmuş olsa da vazgeçmek istemiyor, vazgeçemiyordu. Kolay mıydı öyle ruhun candan geçmesi? Bir türlü dindiremediği aşkına nihayet bir karşılık bulabilecekken yeniden kendini o dipsiz depresyon çukuruna atmak istemiyordu.
Her sey karışıyordu Jungkook için. Ne bedeni kendiyle idi ne de ruhu. Hepsi Taehyung için karman çorman olmuş, bir şekilde beni görsün diye yollarına serdiği ruhu şimdi bedeni için fazla yıpranmıştı. Yalnızca sevsin istiyordu. Aynı ona baktığı gibi Jungkook'a da baksın, gözleri o gülümsemesiyle kısılsa dahi o iki derin çizgiden ikisinin arasına satırlarca şiirler yazılsın istiyordu.
...
Taehyung banyoya kendini attığında nefes nefese ellerini lavaboya yaslamış, dudaklarını ısırarak dolan gözlerini sıkıca kapatmıştı. Birkaç damla yaş yanaklarından süzülürken hıçkırıklarına hakim olmaya çalıştı.
Parmakları önündeki mermeri kıracak gibi sıktığı için boğumları bembeyaz olmuştu.
Derin bir nefes alarak gözlerini açmış, aynadaki o haline bakmadan soğuk suyla yüzünü yıkamaya başlamıştı.
Zihninde sürekli bir ses dönüyordu. Jungkook'un sesiydi bu. "Sevgilim... Sevgilim... Sevgilim..." Taehyung bunlar için bir sorun yaşamıyordu. Ta ki Jungkook'un sesi bir anda Jimin'in sesine dönene kadar. İşte o zaman Taehyung'un tüm sistemi devre dışı kalıyor, kendini dünyadan soyutluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can You Hold Me | vmin/vkook
Romance-YETER! YETER DEDİM SANA! BIKTIM ARTIK ANLIYOR MUSUN! BIKTIM BAKIP GÖRMEMENDEN! BIKTIM SÜREKLİ AĞLAMAKTAN! SENİ BUNCA SEVERKEN BUNLARI HAK ETMEDİM BEN! -Jungkook lütfen... -SUS DEDİM! SUS! Jungkook sinirle önündeki piyanoyu devirmiş, Taehyung sık...