Sizleri seviyorum. 🫶
-Jungkook n'olur yapma böyle.
Jungkook sessizce iç çekerken biraz daha küçüldü uzandığı yatakta. Kalbi öylesine ağrıyordu ki vücudu kasılıyor, nefesleri sanki hiç onun olmamış gibi ciğerlerindeki varlığını reddederek çektiği bunca hüznü daha fazla arttırıyordu.
Yoongi yavaşça yaklaşıp yatağın kenarına otururken saçlarını okşadı.
-Hadi kalk iki lokma bir şey geçsin boğazından.
-Hyung...
Jungkook yutkundu. Konuşamıyordu. Günlerdir kelimeler ağzından çıkmıyordu kulaklarının uğultusu etrafını sardığından. Taehyung'un bağıran sesi, ittiren parmakları tenine öperek yaklaşmışken bir anda aklına hiç gelmeyecek bir çıkmaz azabın dibine onu çeken o bakışları...
Kızarmış gözleri yeniden yaşlanırken her bir zerresi sızlamıştı. Kalbinde yanan kor ateş bedeninde öldürdüğü tüm umutlarının küllerini kendine katarken zihnindeki her bir anı boğazına bir yumru gibi gelip oturuyor; gülümsediği gülümsettiği zamanlar şimdi en büyük acılarının sebebi olup çıkmışken zaten kurumayan yastığı biraz daha ıslanıyordu.
-Jungkook mahvoldun günlerdir, biraz nefes al n'olur, yapma böyle
-Canım yanıyor hyung...
Gözlerini sıkı sıkı kapatırken Taehyung'un gitgide iyileştiğini düşündüğü zamanları düşündü. Öyle gülümsüyordu ki Jungkook o dipsiz kahvelerin arkasında bastırılmaya çalışılan kasırgayı görememişti ve şimdi o kasırganın en ortasında bir başına bırakılmıştı. Kimsesiz kalmış gibi hissediyordu. Sanki hiç bilmediği bir cehennemin ortasında eli bırakılmıştı. Boşaltılan kalbi soğuktan donmak üzereydi.
-Biliyorum güz...
-Bilmiyorsun hyung.
Acı bir gülümseme gelip yerleşti yüzüne.
-O öyle gülerken benim içimde ne papatyalar açtı bilmiyorsun. Ne kışları bahar ettim ben onun o buz gibi ellerinde bilmiyorsun. Beni öptüğü ilk an kaç gün uyuyamadım bilmiyorsun.
Jungkook bakışlarını Yoongi'ye kaldırırken burnunu çekmişti. Perişan haldeydi. Ellerinden destek alarak yavaşça doğrulurlen sırtını yatak başlığa yasladı ve başını geriye attı.
-Nefes almana sebep sevgilin tarafından öldürüldün mü hyung? Hayatının en güzel dakikalarını yaşarken, dudakların sanki kutsanıyormuş gibi öpülürken beline sarılmış parmaklar seni itti mi? Sen hiç bu kadar aşağılandın mı? Senin sevgin bu denli yakılıp yıkıldı mı hyung?
Jungkook yeniden yutkundu. Öylesine yorgun çıkıyordu ki sesi... O melek sesi gitmiş, yerine vücudundan bile soğuk bir ses gelip oturmuştu. Kısıktı da üstelik. Seni seviyorum demelere bıraktığı gür sesi şimdi yorgun düşmüş, acının bitmeyecek pişmanlığında kavrulup yok olmuştu.
Yoongi bakışlarını birkaç saniye için yere indirerek susmuştu. Haklıydı, Jungkook'a teselli verebileceği bir durumda değildi.
-Bana bakarken ...
Jungkook konuşamadan yeniden şiddetli bir ağlama krizi eşiğine gelirken söyleyeceklerini yutmak istedi. Her şeyi yutup bitirmek istedi. Konuştukça kalbinde biriktirdiği her "neyse" gün yüzüne çıkıyordu. Aşkından hiçbir şeye yer bulamadığı kalbinde öyle çok bahane biriktirmişti ki... Tüm bunların karıştığı havanın o dayanılmaz ağırlığında öylesine eziliyordu ki...
-Ben... o mezara giderken... o odada bayıldığında...
Ağlarken kelimeler dudaklarında yuvarlanıyor, kalbi sıkışıyordu.
-Neden demedim... diyemedim... korktum...
Parmak uçları gözyaşlarını silerken dudaklarını yaladı. Kurumuş dudakları beceriksizce dahi olsa nemlenirken gözyaşlarının tuzlu tadını hissetti yeniden dilinin ucunda. Bunu hissetmek bile öylesine bir acı veriyordu ki yüreğine gözlerinde gördüğünü söylediği tüm parıltılar bir bir sönüyor, tüm ruhu o kollarında huzur bulup uyuduğu yıldızsız gecelerin karasından da beter hale geliyordu.
-Sevdiğin için korktun mu hiç hyung? İnsan sevince böyle korkar mı? Kalbinden özür dilemek istedin mi hiç? Karanfil severim ben hyung. En sevdiğim çiçekler karanfil benim. En sevdiğim mevsim kış, nefret ederim bahardan.
Ağlaması şiddetlenirken dizlerini kendine çekmiş; kollarını da etrafına sarmıştı. Boncuk boncuk yaşları boynuna akarken Yoongi küçük kardeşini böyle görmeye dayanamamış yavaşça yaklaşıp kollarını etrafına sarmıştı.
-Sarılma bana hyung. Nefret ediyorum kendimden. Yazık bana. Bunca kör olduğum için ve bunca boşluğa bıraktığım için kalbimi yazık bana.
Dudaklarını ısırarak burnunu çekmiş, var olduğu hal bir kez daha etrafında dönen o seslere katılarak kendini hissettirmişti.
"Zavallı... zavallı... zavallı... yazık... yazık... çok yazık..."
-Nolur yalnız bırak beni hyung. Bunların hepsini hak et-
-Ssshh böyle söyleme. Senin hiçbir suçun yoktu. Sakın hiçbir şeyi üstüne alma.
Yoongi başparmaklarıyla yanaklarından süzülen yaşları silmişti.
-Sadece çok sevdin Jungkook. Senin hiçbir suçun y-.
-Ben kördüm hyung. Onun çıkmazlarına kördüm. Onun düğünlerine kördüm. İyileştirir sandım şu sevgim onu ama onun ruhuna bağlı aşkı göremeyecek kadar kördüm.
Jungkook gözlerini kapattı. Gözlerinin önüne Taehyung'un onu öptüğü anlar geliyordu.
Bedeni yavaş yavaş titriyordu.
-Ben... beni öperken...
-Jungkook!
Yumruk yaptığı ellerini sıkarken boynundaki damarlar belirginleşmeye, yüzü kızarmaya başlamıştı.
-Hyung...
Kelimeler sıktığı dişleri arasından zorla çıkarken boğazı yanıyordu.
-Beni öperken onu görüyordu...
Parmaklarının boğumları bembeyaz olurken nefes alamamaya başladı.
Şu düşünce öylesine elini kolunu bağlıyor, el değmemiş aşkına öylesine zincirler vurup işkenceler ediyordu ki Jungkook her defasında ruhunun bir anda elinden alındığını zannediyor, yaşarken defalarca ölüyordu.
-Jungkook!
Yoongi endişeyle seslenip Jungkook'u kendine getirmeye çalışırken eli ayağına dolaşmış bir halde karşısında krize girmeye başlamış çocuğa bakıyordu.
-Güzelim bana bak hadi. Jungkook!
Jungkook yalnızca uğultular duyuyor, Yoongi'nin varlığını da siluet olarak seçebiliyordu. Burada olduğundan dahi emin değildi artık.
Kelimeler o denli bir gürültüyle zihninde dönüyordu ki bu sesler yüzünden gözleri ağırlaşıyor, midesi bulanıyordu.
Bedeni kaskatı kesilmiş halde sıkıştığı yerden nefes almaya çalışıyordu. Tüm hisleri bir bir gelip üstüne çöküyor, Jungkook hiç bilmediği bu tarifsiz acının egemenliğinde yalnızca itaat ederek ağlamakla yetiniyordu.
Yoongi Jungkook'un nefesleri hırıltılı bir hal alırken hızlıca ambulansı aramıştı. Karşısındaki görevliye neler söylediğinin farkında bile değildi. Jungkook'un elleri açılmıyor, onu duymuyordu.
-Jungkook yalvarırım bana bak.
Jungkook'un irisleri kayarken Yoongi'nin de korkusu gitgide büyüyor, kalbi hiç tanışmadığı bir endişeyle çarpıyordu.
Jungkook üşümeye başlamıştı. Kapanan gözlerini açamıyordu. Seslerse zihninde bağırmaya devam ediyordu.
"Seni öpmedi hiçbir zaman... Zavallı... Yazık... Sana bakmadı hiç o gözleri... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can You Hold Me | vmin/vkook
Roman d'amour-YETER! YETER DEDİM SANA! BIKTIM ARTIK ANLIYOR MUSUN! BIKTIM BAKIP GÖRMEMENDEN! BIKTIM SÜREKLİ AĞLAMAKTAN! SENİ BUNCA SEVERKEN BUNLARI HAK ETMEDİM BEN! -Jungkook lütfen... -SUS DEDİM! SUS! Jungkook sinirle önündeki piyanoyu devirmiş, Taehyung sık...