Dursleyler'e gittikten sonra uzun bir zaman geçmiş ve okulun ilk günü gelmişti. Bugün 1 Eylül'dü. Harry gibi diğerleri de okula geri dönmenin heyecanını yaşıyordu. Ne var ki bugün Harry'nin aklında bambaşka bir şey vardı.
Grindelwald ile beraber Zaman Döndürücü üzerindeki uğraşları sonuca varmış ve istediklerine ulaşmıştı. Artık yıllar arası yolculuk yapılmasını mümkün kılmıştı. Zaman Döndürücü'nün üzerine bir çok tılsım eklenmişti; unutturma ve görünüş tılsımı gibi...
Harry, anne ve babasına okulun ilk döneminin bir kısmını geçmişte geçireceğini söyleyince ikisi de itiraz etmişlerdi ama en sonunda ikna olmuşlardı. Çünkü Harry'ye güveniyorlardı. Onun zeki ve güçlü bir büyücü olduğunu bildiklerinden itirazları fazla uzun sürmemişti. Sağ salim geri döneceğine inançları tamdı. Hem Harry'nin gideceği zamanı duyunca da açıkçası daha da rahatlamışlardı. Çünkü Harry 1 Eylül 1977 yılına gitmeyi planlıyordu, yani James ve Lily'nin son senesinin ilk gününe.
Bütün çocuklar okula vardıklarında Harry önderliğinde hepsi yeni müdirenin, yani McGonagall'ın yanına doğru ilerliyorlardı. McGonagall, müdire olduğunda Dumbledore'un odasını almayı istememiş oranın boş kalması gerektiğini savunmuştu ve kendi odasında kalmaya devam edeceğini söylemişti. Harry de onun bu kararına saygı duymuş, hatta desteklemişti.
Kapıyı çaldıktan kısa bir süre sonra açıldı. McGonagall, karşısındaki 8 kişiyi görünce hiç şaşırmamıştı. Sanki onları bekliyormuş gibi bir hali vardı.
"İçeri geçin çocuklar," dedi.
Harry, Cygnus, Draco, Pansy, Hermione, Ginny, Hazel ve Ron; hep beraber içeri girdiler.
"Size bir şey söyleyeceğim profesör," diyerek söze girdi Harry.
McGonagall, Harry'ye şöylesine baktı ve boynundaki kolyede durdurdu bakışlarını. Sonra da "Demek geçmişe gitmenin zamanı geldi, ha?" dedi.
Harry şaşkınca ona baktı. Nereden biliyor olabilirdi ki? Hemen aklındaki soruyu dillendirdi.
"Nereden biliyorsunuz, profesör?"
McGonagall gülümsedi ve "Geçmişi yâd ettim diyelim." dedi. Harry o an anladı ki gittiği zamanda McGonagall'ın zihninden kendisini silmemişti. Bunu anlayınca gülümsedi.
"Beni durdurmaya çalışırsınız sanıyordum," dedi hâlâ gülümserken.
"Denesem bile başaracağımı sanmıyorum," dedi McGonagall da. "Sen James Potter'ın oğlu, Sirius Black'in de vaftiz oğlusun."
Normalde bunu yalandan bir sitemle söylemişti ama bu Harry'nin gururlanmasına sebebiyet verdi.
"Teşekkürler Minnie," dedi kahkaha atmamak için kendini tutarken. McGonagall, James ile Sirius'un kendisine seslendiği lakabı duyunca kaşlarını çattı ve başını iki yama salladı.
"Bunu hangisi sana söyledi?" diye sordu. "James mi Sirius mu?"
"Aslında bakarsanız ikisi de profesör," dedi Harry de. McGonagall, tekrardan başını iki yana salladı.
Artık Harry, gitme zamanının geldiğine düşünerek zaman döndürücüyü ortaya çıkardı ve "Orada görüşürüz Profesör," dedi. Sonra da Cygnus'a dönüp ekledi. "Burası sana emanet kardeşim. Ginny'ye yanaşmaya çalışan biri olursa hiç çekinmeden lanetle. Benden sana izin."
Cygnus ufak bir kahkaha atarak başını salladı. Harry herkese sırayla sarıldı. Hazel'ın saçlarına bir öpücük bıraktı. Nerede olduğunu umursamadan da Ginny'nin dudaklarından bir öpücük çaldı. Sonrasında da zaman döndürücüyü 21 kez çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zümrüt Prens 2. Cilt
FanfictionZümrüt Prens kitabımın ikinci cildiyle karşınızdayım. Bu kitap Harry'nin savaştan sonraki hayatını konu alacak. Hatırlarsanız savaşın hemen sonrasında James ve Lily'nin yaşadığını öğrenmişti herkes. Bunun üzerine Harry, Lily ve James gerçekleri bir...