- - - - - - - - - - - - - - - -
Başkan Yardımcısı Kim Jisoo'
"Jennie bu dünyada bir tane Kim Jisoo yok bunu biliyorsun değil mi? Binlerce var. Her gördüğün Jisoo isminde umuda kapılmayı bırak. Sadece kendini yıpratıyorsun." Lisa artık bu davranışlarımdan bıktığını belli edercesine şakaklarını ovuştururken söyledi. Haklıydı. Jisoo'yu aramaya tam anlamıyla yöneldiğim bu iki yıllık süreçte herhangi bir Jisoo ismini duymamla kendimi o kadar kaptırıyordum ki bazen günlerce yaptığım araştırmalar sonucu başka biri ya da asılsız insanlarla karşılaşıyordum. Ama ne kadar boşa zamanlar harcayıp kendimi yıpratmaya devam etsem de umudumu asla kaybetmedim. Şuan burada olma sebebim de oydu ve ne olursa olsun beni görmek istemese de onu bulup dizlerimin üzerine çöküp ondan af dileyecektim. Yaptığım her şey için pişman olduğumu ve bana dönmesi için her şeyi yapacağımı bilmesi gerekiyordu. Benim aptallıklarımın cezasını o çekmişti. En azından onu bulup ondan özür dilemeliydim.
"Haklısın Lisa. Özür dilerim böyle davrandığım için."
"Özür dilemene gerek yok Jennie. Ben tamamen senin için söylüyorum. Umutlanıp sonra da olmayınca dağılmanı istemiyorum."
"Merak etme öyle bir şey olmayacak." Dedim başımı çevirip uzaklara bakarken.
"Bay Bang ortaklığımızı kutlamak için bizi akşam yemeğine çağırıyor. Başkanda orada olacakmış. Tam anlamıyla birbirimizi daha iyi tanımak için orada olmamızı istiyorlar."
"Yemek nerde olacakmış? Ona göre hazırlanalım ve geç kalmayalım." Dedim Lisa' ya dönerek.
"Bay Bang'in evinde olacakmış. Tüm Bang ailesiyle tanışmak ilginç olacak."
"O zaman bizde tam bir aile olarak gidelim. Rosé'ye haber verdin mi? Hwasa'yı ve Moon'u da alıp birlikte gidelim."
"Hepsine haber verdim merak etme. Hadi biz de gidip hazırlanalım." Dedi Lisa ayaklanıp deri ceketini omzuna attığında. Bende kalktım ve onunla birlikte koridorda yürüyüp otelimize doğru yola çıktık.
-
-
-
Hazırlanıp Bay Bang'in evine doğru yola çıkmıştık. Herkes kendi aralarında sohbet ederken ben kucağımdaki minik bedenle ilgileniyordum. Soojin'le ilgilenmek Jisoo'nun yokluğunda beni tek mutlu eden şeydi. Minik elleri yüzümü bulduğunda hafifçe öne doğru eğilip küçük burnuna bir öpücük kondurdum. Hafifçe kıkırdadığında tatlılığına dayanamayıp genişçe gülümsedim. Onunla oynamaya devam ederken araba yavaşlayıp durdu. Neden durduğunu merak edip dışarıya baktığımda açılan dev kapılardan geldiğimizi anlamıştım. Araba kapıdan geçip düz bir şekilde ilerledi ve tamamen durdu. Hepimiz teker teker arabadan inip etrafımıza bakındık. Bu esnada yeni ortağımız Bay Chris bizi karşıladı. Bize yolu gösterirken eve bakmaktan kendimi alamadım. Ev demek burası için fazla küçümseyici olurdu. Burası bir malikaneydi. Malikanenin girişine kadar uzanan sıralı ve düzgünce aynı boyda biçimlendirilmiş bitkiler buraya ayrı bir hava katmıştı. Malikanenin mimarisi ise tam bir ingiliz mimarisi örneğiydi. Evle tamamen büyülenmiştim ve bu büyüden uyanmama yardımcı olan kapıda bizi karşılayan Bay Bang'in sesi olmuştu."Hoş geldiniz. Sizinle sonunda tanışabildiğim için çok mutluyum." dedi Bay Bang geniş gülümsemesini bize sunarken.
"Asıl sizi tanıyabilme şansını elde edebildiğimiz için biz oldukça mutluyuz. Uzun zamandır Jennie ve ben sizinle tanışmak istiyorduk." Dedi Lisa bende onu onaylarken.
"İsterseniz daha fazla ayak üstü konuşmaya devam etmeyelim. Yemek masasına geçelim ve orada rahat rahat sohbet edelim." dedi Bayan Bang bizi içeriye doğru yönlendirirken. Onlarla ilgili ilk izlenimim kesinlikle çok sıcakkanlı olmalarıydı. Bizi bütün nezaketleri ve saygılarıyla karşılıyorlardı. Kesinlikle Chris Bey'in bu kadar nazik biri olmasının nedeni ailesiydi. Malikanenin içine doğru ilerlerken bakışlarımı duvardaki tablolarda gezdirdim. Gerçekten çok zevkli bir şekilde dizayn edilmiş yemek odasına girdiğimizde herkes masada kendine göre bir yer bulmuş ve oturmuştu. Başlangıçlar servis edilmeye başlandığında Bang ailesiyle koyu bir sohbete başlamıştık.
"Chan... Chan~~" Birini odaya girmesiyle sohbetimize ara vermiştik. Sese doğru döndüğümde tatlı küçük bir kız çocuğu görmüştüm. Tatlı tombik yanakları ve büzmüş olduğu minik dudaklarıyla çok tatlı duruyordu. Chris masadan kalkıp ona doğru yöneldi ve onu kucağına aldı.
"Ne oldu bebeğim? Uyuyamadın mı?" Tombul yanaklarına öpücükler konduruken sordu.
"Annem ne zaman gelecek?" Büzdüğü dudaklarıyla Chris'e bakmaya devam etti.
"Anneyi mi özledin?" Küçük kız kafasını salldığında Chris devam etti.
"Yarın sabah annen gelecek bebeğim. Sadece biraz daha beklememiz lazım. Hadi gel yemek yiyelim." Chris küçük kızla masaya geri döndü. Onu izlemeye devam ettim. Küçük çekik gözleri, minik burnu, tombul yanakları ve yüzünü tamamlayan minik kalp dudaklarıyla gerçekten hayatımda gördüğüm en güzel bebekti. Özenle yaratılmıştı resmen.
"Bu küçük hanım da ailemizin en küçük üyesi Mi-soo."
"Tanıştığıma memnun oldum Mi-soo." Ona elimi uzatarak dedim. Küçük eliyle elimi sıkıp genişçe gülümsedi. Küçük dişleri ve görünen diş etleriyle gerçekten bu ufaklığa karşı daha fazla sevgi beslememe engel olamadım. Beni ona çeken bir şeyler vardı sanki. O kadar sevimliydi ki ona bakmayı durduramıyordum. Herkes sohbetine kaldığı yerden devam ediyordu. Masada kahkahalar havada uçuşuyordu ve herkesin keyfi yerindeydi. Hala diğer ortağımızı görememiş olsak da Bang ailesiyle oldukça iyi bir gece geçirmiştik...
- - - - - - - -
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen...
- - - - - - -
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UNEXPECTED LOVE -JENSOO(G!P)
Fanfiction-"Şimdi ne olacak?" diye sordu Jennie, kapıya yaslanırken. -"Nereden bileyim? Beni hamile bırakan sendin." Jisoo biraz öfkeyle yanıtladı. -"Belki de çocuk benim bile değil, hangi erkeklerle yattığını kim bilebilir?" Jennie alaycı bir şekilde gülümse...