Diana'dan
Kararsızdım. Neden buradayım, neden ben, buradan nasıl gidebilirim ve en önemlisi gitmeli miyim kararsızdım. Dur dur, baştan başlayalım. Bir farklılık yapıp dördüncü duvarı kıralım ve okuyucu ile hikayenin kahramanını, yani beni buluşturalım. Çok mu saçma oldu? Anlayacasınız. Neden saçmaladığımı, neden sizin varlığınızı bildiğimi anlayacaksınız. Başlayalım mı?
Altı Ay Önce Bir Kafede, Dünyamız
Dışarıda yoldan geçen araçların gürültülerinin karmaşık sesleri eşliğinde içimi rahatsız eden beklentiyle elimdeki kahve bardağını dudaklarıma götürdüm. Nerede kaldı?
"Sıkılmış görünüyorsun."
Camdan dışarıyı gözleyen bakışlarımı masanın yanında duran ve belki de gördüğüm en güzel kişi olarak tanımlayabileceğim kıza çevirirken sakin kalmamın tek nedeni eminim ki uzun süredir beklemekten bunalmış olmamdı. Beklemekten nefret ediyorum.
"Tanışıyor muyuz?"
Uzun kızıl saçlarını savurarak üzerime eğdiği başını kaldırıp yumuşak bir tebessümle karşımdaki koltuğu gösterdi.
"Oturabilir miyim?"
Cevapsız kalan soruma kaşlarım çatılsa da elimle ona oturabileceğini gösterdim. Ne istiyordu? Elindeki çantasını yanına koyduktan sonra acele etmeden kıyafetlerini düzeltti ve sonunda hazır olduğuna karar vermiş olacak ki yeşil gözlerini bana çevirdi.
"Hayır, ama ben seni biliyorum."
Birkaç saniye sessiz kalarak sonunda soruma cevap verdiğini anladım. Garip birisi. Epey.
"Pekala. Gelmenin bir nedeni var, değil mi? Söyle."
Kaba sesime alınmadan keyifle bir kahkaha attı. Daha da sinirlendiğimi hissetmeye başladım. Ne istiyordu?
"Öyle. Buraya kadar boşuna gelmezdim."
Ağzından cımbızla laf aldığım kızın yakasına yapışıp kendime çekmeme çok az kalmıştı. Amacı neydi?
"Sinirlenme. Neden geldiğimi birazdan anlayacaksın."
Dizimi hızla sallarken gözlerim yine kapıya döndü. Nerede kaldı?
"Gelmeyecek."
Dizimi durdururken hızla kıza döndüm.
"Ne?"
Yerinden kalkmak için hareketlenen kızın bileğini sıkıca kavradım.
"Ona ne oldu?"
Kaba çıkan sesime hiçbir tepki vermeden elimin üstüne elini koydu ve zorlanmadan bileğini tutuşumdan kurtardı. Şaşırdım. Çünkü onu bırakmak istemediğime emindim.
"Sakin ol. Bir şey olduğu yok."
İçim biraz rahatlamış olsa da ikna olmayarak tereddütle üzerine uzandığım masadan uzaklaşarak yerime oturdum.
"Neden öyle söyledin, açıkla."
Birkaç saniye sessizce yüzüme bakarak pozisyonunu bozmadı. Pes etmeyeceğime olan inancıma sonunda ikna olmuş olacak ki tekrar koltuğa rahatça yerleşti ve yüzündeki yumuşak ifade ile sorularıma yanıt vermeye hazır gibi bana döndü.
"Pekala. Birkaç soruna cevap verebilirim. Ne bilmek istiyorsun?"
Hiç tereddüt etmeden onu ilk gördüğüm anda aklıma düşen soruyu dile getirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGELER KAVŞAĞI
FantasyBir azize olan genç kızın her şeyi göze alarak yükselişini anlatan bir kitabın içine girsen ne yapardın? En sevdiğin karakterin peşine mi düşerdin yoksa suçlu durumundan kendini aklamaya mı çalışırdın? Ya hatırladıkların, gördüklerinle uyuşmuyorsa...