Diana'dan
10 Yıl Önce Kayıp Topraklar, Alfa Dünyası
Soylu olmak, asil olmak, mavi olduğunu iddia ettikleri kanı tanışmak insana her türlü kapıyı açıyordu. İstersen ailenin zenginliği içinde hayatını devam ettirir, istersen dünyayı gezer, istersen de hedeflerine doğru yola çıkardın. Sanki hayatın tadını almaya sahip olanlar sadece soylulardı. Ama hep biri olurdu, tüm düzene karşı çıkıp kendi bildiğini okuyan bir devrimci her zaman olurdu. Leonie onlardan farklı değildi. Herkes gibi doğmuş, soylulara hizmet dışında bir seçim şansı sunulmamıştı. Kabul etmedi ama. Madem birisine hizmet edecekti, o zaman o kişiyi kendisi seçecekti. Bu düşünce ile yola çıktığında belki on beşinde anca vardı. Yaşı küçüktü ama hayalleri de hırsları da büyüktü.
Kendi topraklarında başladığı mücadelesi bir süre sonra denizin ötesindeki dünyaya olan büyük bir ilgiyle dönüştü. Onun dünyası hep, bu yaşadığı topraklar olmuştu. Denizin ilerisi, yaşamak için değil savaşmak için yaratılmış yer, demişti büyükleri. Öyleyse orada kendini korumayı daha iyi öğrenip, savaşma yeteneklerini geliştiremez miydi? Hem orayı bu kadar tehlikeli yapan neydi? Bir karar verdi, denizin ötesine gidecekti.
Birkaç geceyi geçirdiği deniz kenarında nasıl gideceğine dair belirsiz düşüncelerin içerisindeyken kurtuluşu ona geldi. Gece göğündeki ayın sağladığı yetersiz aydınlatma ile denizin kara yüzeyinde denizden daha kara bir şey gördü. Bir süre yanlış gördüğünü düşünerek ilgiyle gölgeyi takip etti ama hayır, orada gerçekten kendisine yaklaşan bir şey vardı.
Huzursuz olarak yerinden kalkıp üzerini silkedi ve her geçen saniye kendisine yaklaşarak büyüyen gölgeyi ayırt etmeye çalıştı. Korku ve kaygı onu saklanması gerektiği düşüncesine sürüklüyordu ama merak daha ağır basıyordu. Hiç bilmediği bir şeyle karşılaşmak üzereydi.
Birkaç dakika sonra da ne olduğunu bilmediği su üzerindeki aletin bir çeşit taşıma aracı olduğunu anlayarak küçük adımlarla kıyıya yaklaştı. İçinde insan silüetinin açığa çıktığı alet kıyıya yaklaşınca bedenin kucağında yatan başka bir beden daha fark etti. Hızla, yardım amacıyla onlara yaklaşarak seslendi.
"Hey! Hey, iyi misiniz? Yardıma ihtiyacınız var mı?"
Yüzü kapalı olan bedenden boğuk bir erkek sesi yükseldi.
"Hayır. Teşekürler."
Kesik kesik gelen kelimelerin altında yatan duygu kırıntıları hiç de normal durmuyordu. Bir sorun olduğunu anlayan Leonie, ısrarla adama yaklaştı.
"Bir sorun olduğunu görebiliyorum. Lütfen, izin verin yardımcı olayım."
Kucağında olan kızı daha sıkı kavrayarak ayağa kalkan adama yardım etmek için elini uzattı. Adamın engel olmaya yönelik hiçbir hareketi olmadığı için koluna girmekte bir sakınca görmeyen Leonie, kuma ayak basan adamın adımlarındaki sarsaklığa ne isim vereceğini bilemedi. Sarhoş muydu? Hayır, alkol kokmuyor.
"Yardıma ihtiyacım yok, izninle."
Düz bir sesle söylenen sözlerin hiçbir kaba tınısı yoktu. Sadece gerçeği söylüyor gibi duruyordu. Nitekim, az önce toprağa basan dengesiz adımlarla şuan arkasını dönmüş ilerleyen güçlü adımlar aynı adama ait olamazdı.
Bir süre sessizce ne yapacağını düşünen Leonie fark etti ki adam ondan fazla uzaklaşmadan durmuş ve kendisine bakıyordu. Kendisini fark ettiğini anlayan adam ise denizin karanlığına bakarak, yaşanmışlığı çok olan yorgun bir sesle onu uyarmakla yetindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGELER KAVŞAĞI
FantasyBir azize olan genç kızın her şeyi göze alarak yükselişini anlatan bir kitabın içine girsen ne yapardın? En sevdiğin karakterin peşine mi düşerdin yoksa suçlu durumundan kendini aklamaya mı çalışırdın? Ya hatırladıkların, gördüklerinle uyuşmuyorsa...