Diana'dan
Altı Ay Önce, ArafGerçekten yalnız mıydım? Cevap bulamadan sertçe zemine düştüğümü hissettim ama hayır, yere çarpmadım. Acıyan hiçbir noktam yoktu.
Korku ve heyecandan titremeye başladım. Etrafımdaki havanın ılık olduğunu fark ederek tereddütle gözlerimi açtım. Ve kırmızı ışıklarla yetersiz bir aydınlanma sağlanmış karanlık bir yerde olduğumu gördüm. Bir an nefes alamadım. Neredeyim ben?
"Burada olmamalısın."
Tüm alanı kaplayıp yankılanarak kulağıma gelen ses, kapalı bir alanda olduğumu düşündürdü bana. Ses tonundan cinsiyetini ayırt edemediğim kişiyi görme umuduyla sesin sahibini bulmaya çalıştım. Gözlerim, göremediğim her bir karanlık köşeyi dikkatle incelese de istediğimi elde edemedim.
"Boşa çabalama. Ben istemediğim sürece beni göremezsin."
Sadece soluk seslerimin duyulduğu ortamda kulağıma ulaşan ses o kadar güçlüydü ki yerimde irkilmeme engel olamadım. Bedenimi hareket ettirmeye korkarak yerimde donup kalsam da gözlerim herhangi bir tehlikeye karşı etrafta dolaşmaya devam etti. Her geçen saniyeyle, hiçbir değişiklik görmediğim duruma sinirlenmeye başladım. Korkuyla karışık ufak bir sinir dalgası yayılmaya başladı bedenime. Korkumu bastırmak için o küçücük sinire tutundum ve başımı kaldırarak bakmadığım tek yere, tavan olduğunu düşündüğüm yerdeki karanlığa doğru bağırdım.
"Öyleyse burada ne işim olduğunu söyle."
Duyduğum sesin aksine kendi sesim boşlukta kaybolup gitti. Ses, madde olmayan yerde yayılmazdı değil mi? Sesimin bir yankısı olmadığına göre bu, boşluktayım mı demek? Öyleyse duyduğum ses neden yankılanıyor?
"Zihnin direnç gösteriyor."
Sesin zihnimde yankılandığını fark etmek, tüm bedenimde inanılmaz büyük bir korkuya neden oldu. Boğazımın kuruduğunu hissederek yutkundum. Sesim titremesin diye harcadığım çabayı, daha önce hiç harcamış mıydım merak ettim.
"Yani bu ne anlama geliyor?"
Az öncekinin aksine sesimdeki özgüven kaybolmuş ve sesim çok kısık çıkmıştı. Bunu, zihnimdeki sesin sahibi de fark etmiş olacak ki zihnimde tatlı bir kıkırdama duydum.
"Bu, çok ilginç bir insan olduğun anlamına geliyor."
'İnsan' kelimesini o kadar normal bir şekilde duydum ki bizim hayvanlara hitap etmemiz gibi aşağılanmış hissettim. Hani deriz ya, hayvan işte ne anlasın? İnsan derken de öyle hissetmiştim. Aşağılık bir varlıkmış gibi. Oysaki duyduğum seste tek bir ima yoktu. Hatta tek bir duygu bile yok gibiydi. Sanki... Otoriter gibi?
"Yüce bir varlık olduğunu iddia edebilir misin?"
"Zihnimi mi okuyorsun?!"
Ellerim hızla dudaklarıma kapansa da şaşkınlıkla dudaklarımdan dökülen isyana engel olamamıştım.
"Pek sayılmaz. Sadece orada varım."
"Anlamıyorum."
Kafa karışıklığı ile fısıldadım sadece.
"Anlaman gereken bir şey yok. Sadece varım işte. Her yerde, izin verilen ve emredilen ölçüde."
Ne diyeceğimi, ne düşüneceğimi bilemedim. Dudaklarım, her saniye bir soru için açılıyor ama zihnimden birbiri ardına geçen sorulardan sormaya fırsatım olmuyordu. Ne soracağıma bir türlü karar veremiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGELER KAVŞAĞI
FantasyBir azize olan genç kızın her şeyi göze alarak yükselişini anlatan bir kitabın içine girsen ne yapardın? En sevdiğin karakterin peşine mi düşerdin yoksa suçlu durumundan kendini aklamaya mı çalışırdın? Ya hatırladıkların, gördüklerinle uyuşmuyorsa...