Sabah dersleri bitmiş, öğlen arası zili çalmıştı. Taehyung çantasından parasını çıkardığı sırada, yanına gelen Jungkook'u gördüğü halde tepki bile vermemiş, parasını cebine koyarak sınıftan çıkmak için yeltenmişti. Öğrencilerin çoğu aşağı indiği için sınıfta Taehyung ve Jungkook harici üç kişi vardı, Jungkook bunu fırsat bilip Taehyung'un kolundan tuttu.
"Taehyung, beraber yemeyecek miyiz yemeği?" diye sordu masumca, fakat Taehyung suratına bile bakmadan nazikçe çekti kolunu. "Sen sevgilinle yersin diye ben de başka birini bulup, onunla yiyeceğim," diyerek ilerledi. Jungkook arkasından seslense de Taehyung duymazdan geldi içi yana yana, hala kırgın hissediyordu, üstelik Jungkook bile bile Taehyung'a yalanlar sıralıyordu boncuk dizermiş gibi, bu da Taehyung'un kendisini değersiz hissetmesine sebep oluyordu.
Taehyung merdivenleri hızla indi, yemekhaneye geldiğinde sıraya geçti, Jungkook da birkaç kişiyi kaynatıp Taehyung'un hemen arkasında durdu. "Ne yiyeceksin bugün?" diye sordu, ama beklediği şey terslenmek değildi. "Ne görüyorsan onu, Jungkook." dedi ve tepsisini kaydırarak makarna salatasından bir kaşık koydu tepsisine, sonra da boş bulduğu bir masaya doğru ilerledi.
Yine az yemek aldı, bayılmaz umarım, diye düşündü Jungkook. zaten bünyesi pek sağlam sayılmazdı, bir de hasta olmak istermiş gibi az yemek yiyordu. Bu yüzden Jungkook, gördüğü her şeyden ikişer ikişer doldurmuştu tepsisine. O sırada Taehyung, tek başına oturmuş makarna salatasını bir o yana bir bu yana kaydırıyordu, bu iştahsız duruşu Jungkook'u üzdü, ama gülümseyerek yanına gitti.
"Elma getirdim," diyerek Taehyung'un yanındaki sandalyeyi çekip oturdu. Hep yan yana otururlardı, çünkü bir gün Taehyung, "Seni görmek yerinde yanımda sıcaklığını hissetmeyi seviyorum, güvende olduğumu anlıyorum böyle," demişti. Jungkook da o günden beri yanına otururdu, hiç aksatmadan.
"İstemez, sen ye," diyerek yana kaydırdı sandalyesini Taehyung. Mesafeli duruşunu bir saniye olsun bozmamaya yemin etmiş gibiydi, Jungkook, haksız olduğunu bildiği için özür dilemeye bile cesaret edemiyordu. "Ama sen elma seversin," diyerek tepsisine koymak üzere aldı elmayı, fakat Taehyung, "İştahım kaçtı," diyerek tepsisini de alıp ayağa kalktı.
Jungkook ilk baş Taehyung'un sırtını izledi, uzaklaşmasını da. Sonrasında masanın boşalmasını fırsat bilen bir iki kız gelip oturdu, Fakat Jungkook onlara selam bile vermeden ayaklandı, Taehyung'u yakalaması gerektiğini düşünüyordu, hatta öyle yapması gerektiğini biliyordu, cesareti olmasa bile en azından onu özlediğini bilmesi gerekiyordu Taehyung'un. Hızlı adımlarla ilerledi, sonunda müzik odasının karşısında gördüğü bedene seslendi. "Taehyung! bekle!"
Taehyung arkasına döndü, seslenen kişinin Jungkook olması onu şaşırtmamıştı, aksine beklediği bir şeydi, Jungkook'u oldukça iyi tanıyordu çünkü. "Ne oldu?" diye sormasına kalmadan, arkadaşı parmaklarını karşısındaki bedenin parmaklarına geçirdi ve hızla müzik odasına girdi, kapıyı kapatıp iki kez kilitledi.
"Jungkook!" diye sinirle bağıran Taehyung'a aldırmadan, anahtarı cebine koydu Jungkook, üç adım kadar ötesinde duran arkadaşına yaklaştı. "Bana kırgınsın," Taehyung'un ağzından "Hah," diye bir ses çıktı. "Bunu anlaman kaç saatini aldı?"
Jungkook dudaklarını yaladı, ne diyeceğini bilemez gibiydi, sabahtan beri düşündüğü her şey birbirine girmişti. "Sen konuşmadı benle neden?" diye saçma sapan bir cümle çıktı ağzından, mallığımı bir kez de ciddi ortamlarda saklayabilsem keşke, diye geçirdi içinden.
"Neden mi? Soruyor musun Jungkook?" diyip bıkkınlıkla nefes aldı Taehyung. sanki orada olmaktan sıkılmış gibi bir tavırla Jungkook'un cebine yöneldi anahtarı almak için, ama Jungkook buna izin vermedi. "Gitmek istiyorum,""Tamam, benimle konuştuktan sonra istediğin yere gitmekte özgürsün," diyerek kollarını bağladı. Taehyung birkaç saniye gözlerini tavana dikti, sanki nereden başlaması gerektiğini düşünür gibi bir hali vardı o an. "Yalan söylüyorsun, her zaman," diye girdi söze.
"Sözde, sevgilin buradaydı, değil mi? Madem yalan söyleyecektin, azıcık düşünseydin acaba Natasha Taehyung'u nereye sakladı diye, sorsaydın!" Bağırışı müzik sınıfının akustik ortamına rağmen yankı yapmıştı. Jungkook, nerede pot kırdığını anlar gibi gözlerini yere dikti.
"Kız arkadaşının olduğu da yalan, değil mi? Seni anlayamıyorum Jungkook, ben, yalan söylemen gereken en son kişi bile değildim," ağlamaya başlayacağını düşündü Taehyung, fakat ağlamanın hiç sırası değildi. Bu yüzden yapabildiği kadarıyla yutkundu, elleriyle yüzünü sıvazlayıp devam etti. "Sırrın her ne olursa olsun, bana yalan söylememeliydin. Çevremde beni kandırmayan tek sen vardın," farkındalığı canını yakmaya başladığı için, konuşmayı bıraktı. Jungkook, birkaç adım yaklaştı Taehyung'a, cebindeki anahtarı çıkartıp buz tutmuş avcuna yerleştirdi.
"Ya şimdi kapıyı açıp gidersin, ya da beni dinlersin, seçim senin," dedi Jungkook. Taehyung kararsızdı, birkaç saniyesini düşünerek geçirdi, dinlediğinde başka bir yalan daha duyarsa kırılmaktan öte, paramparça olurdu, ama son kez güvenmeye karar verdi. kollarını, gardını indirmiş bir boksör gibi salıverdi.
Jungkook, umduğunun gerçekleşmesiyle gülümsedi, başını kendisinden birkaç santim kısa olan küçüğünün hizasına getirdi, gözlerine baktı. Yaşlarla dolu gözleri, ufak bir ışıltıyla kendisine bakıyordu. İstemeden de olsa, birkaç saniye daldı gözlere, orada yaşamak istermiş gibi baktı onlara. Konuşma vakti geldiğinde boğazını temizledi.
"Evet, sevgilim yok, haklısın. Yalan söyledim, hep söylüyorum, şu an da söylemeyeceğimin bir garantisi yok, ama inan Taehyung, bundan tek çıkarım, senin güvende olman, başka bir şey değil," dedi, derin bir nefes aldı. "Güvende olacağından emin olsam, şu saniye söylerim her şeyi sana, yaşadığım o zorlu günleri anlatırım, yaşayacağım güzel tecrübeleri, seninle paylaşamıyor olmak o kadar acı veriyor ki bana, bazen sana bakınca söyleyecek gibi oluyorum, sonra aklıma sırlarını açıklamış insanların çevrelerinde yaşanan acı olaylar geliyor aklıma, kimisi yem gibi kullanılıyor, kimisi de intikam almak için öldürülüyor,"
Dayanamadı Jungkook, ellerini Taehyung'un omuzlarına yerleştirip kendisine çekti, aklına Natasha'nın abisinin öldürüldüğü gün geldi, gözleri doldu bu yüzden, sımsıkı kapattı gözlerini. "Ben seni değil kaybetmek, en ufak bir parmağın kanasın, o halde görsem bile canım acıyor," dediğinde, Taehyung başını, Jungkook'un göğsüne yasladı.
Bir dakika kadar sessizlik oldu, Taehyung burnunu çekti, ikisi birden sessizce ağlarken, bir anda gelen soruyla kıkırdadı Jungkook. "Mafya falan değilsin, değil mi? Bak, eğer tefeciden borç aldıysan ve seni tehdit ediyorlarsa, amcama söyleriz, hapse tıkar onları," Taehyung kendini geri çekip, Jungkook'un gözlerine baktı.
"Hayır, tefecilerle bir alakam yok," aslında var, ama borç almadım, onları yakalıyorum, diye düşündü. "Lütfen, sırrım üstüne daha çok düşünme, olur mu? Zarar görmeyeceğinden emin olduğum bir zaman sana söyleyeceğim, ve ilk öğrenen kişi sen olacaksın, söz veriyorum,"
Taehyung başını salladı. "Aniden kaybolacak olursan, bir şey yapman gerekir de ben varım diye yapamıyorsan, yalan söyleme, söyleyemem sana, ama gitmem lazım de, anlaştık mı?" Jungkook, sonunda orta noktayı bulabildikleri için gülümseyerek yanağını öptü küçüğün. "Tamam bebeğim, söz veriyorum, sırrımı söylemeden de olsa, haber vereceğim. yalan yok," Taehyung başını salladı.
"Dur, başka bir şartım daha var," dedi. Jungkook gerildi ama, belli etmeden onayladı. "Neymiş o? şimdiden kabul," dedi, fakat sonrasında pişman olacağından habersizdi.
"Eğer, sırrını sen söylemeden önce ben keşfedersem, ve sana 'sırrın bu mu?' diye sorarsam, asla yalan söylemeyeceksin, doğruysa doğru, yanlışsa yanlış." diyerek, belki de kendine yapabileceği en kötü şeyi yapmıştı o an taehyung.
Jungkook yutkundu, erkenden kabul etmiş olmanın verdiği afallamayla, Taehyung kapıya doğru ilerleyip, zafer kazanmış gibi bir gülümsemeyle anahtarı yerleştirip kilidi açtı. "Gelmiyor musun?" diye seslendi Jungkook'a, sonra sınıftan çıktılar.
BEN GELDİM
sonunu beklemediğinize emin olmak için soruyorum, bekliyor muydunuz?
umarım beğenmişsinizdir, oy ve yorum yapmayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
spidey
Fanficmahallenin dostu örümcek adam, taehyung'un en yakın dostuydu. spiderkook ! au