21 🕸 enchanted to meet you

7.2K 997 246
                                    

Bacaklarını yorgandan kurtarmak adına biraz debelendi, söylene söylene sonunda itebildiği yorganı yatağın uç kısmına bırakıp bacaklarını yataktan aşağı sallandırdı. Olanların üstünden iki gün geçmişti, bu sürede ailesinin bir kez olsun gelmemiş olması onu ne kadar üzse de, sevgisini hiç hissetmediğim insanların yokluğu da sorun değil demişti kendi kendine, ama içten içe üzülüyordu da.


Jungkook devamsızlık sorunu yüzünden okula gitmek zorunda kalmıştı, bu yüzden koskoca Stark binasında yüzlerce ajan, kendisiyle bebek gibi ilgilenen doktoru Bruce Banner, saat başı kontrole gelen Natasha, ve espriler yapıp onu güldürmek için uğraşan Bay Stark'dan başka kimseyle görüşmemişti.

Jungkook'u özlemişti, etrafında ne kadar insan olursa olsun, ilk defa böylesine bir sevgi hissetse bile, mutlaka onu arıyordu, sevgisini, sıcak ellerini, yanlışıkla ortaya fırlattığı ağlarını bile.

Taehyung her şeyi öğrenmeden önce, Jungkook'a "Nasıl yanımda hiç ağ fırlatmadın bu zamana kadar?" diye bir soru yöneltmişti dün sabah, bu yüzden Jungkook dakikalarca ona gülmüş, dalga geçmişti, Taehyung bunun sebebini anlamamıştı ama tavşan dişlerini gülümseyen dudakların arasında görmek, onu oldukça mutlu etmişti.

Serumun takılı olduğu askılığı da çekiştirerek terliklerini giydi ayağına, sonra yavaş davranmaya dikkat ederek hastane odasından çıktı. Öğle arası bittiği için, binanın bu kısmında pek insan yoktu artık, ve kendisi o kadar sıkılmıştı ki az da olsa yürüyüş ve temiz hava için ciğerleri yalvarıyordu resmen.

Koridorda ilerledi, Bruce Banner'ın odasının önünden geçerken serum askılığını havaya kaldırdı, çünkü kendisine net bir şekilde, "Bugün de yatıp dinleniyorsun Taehyung," denmişti, ama bu sözü pek dinlediği söylenemezdi.

Küçük bir çocuk gibi asansörün düğmelerine bastı birkaç kez, bir kez bassa bile asansörün geleceğini biliyordu ama böyle yapmak içinden gelmişti. Sonunda kabin göründüğünde ses yapmadan içeri girdi, zemin kata basarak beklemeye başladı.

Asansörde minik bir ekran vardı, ilk başta Natasha'nın resmi, sonra Bay Stark'ın, sonra da Örümcek Adamın resmi geldiğinde, gülümsedi. Her zaman kostümüne hayran kalmıştı, kırmızı siyah parçalar, oldukça yumuşak ve ince bir kumaştandı, daha önce dokunduğu için iyi biliyordu. Tam göğsünün üstünde bulunan örümcek şekli ise aslında bir drone görevi görüyordu. Taehyung resimlere hayran hayran bakarken, asansörün zemin kata vardığını belli eden sesle kendine geldi.

Parmaklarını demir çubuğa sarıp çekiştirdi, zemin kat, Taehyung'un odasının olduğu kısma göre daha kalabalıktı, insanların neden bu kadar aceleci davrandığını anlayamamıştı ama pek önemsemeden aralarından sıyrılıp, dışarı çıktı.

Serin hava yüzüne sertçe çarparken montunu giymediği için söylendi, "Aklım olsaydı zaten..." diye mırıldanıp bahçede, çimlerin yoğun olduğu yere, yani arka kısma doğru ilerledi. Telefonunu almayı akıl ettiği için şükrederek çimlerin üzerine bıraktı kendini, yakın zamanda yağmur yağmadığı için kuru olan çimlere iyice yayıldı.

Cebindeki telefon titreşmeye başladığında taehyung kaşlarını çattı, "Bu saatte kim olabilir?" diyerek telefonu çıkarttığında, ekranda gördüğü isimle yüzüne bir gülümseme yayıldı, bekleyemeden yeşil tuşu kaydırdı. "Merhaba Jungkook,"

"Günaydın güzelim, nasılsın?" sesi oldukça neşeli geliyordu, Taehyung da tam olarak bundan endişeliydi. Jungkook bu zamana kadar okula hiç Taehyung olmadan gitmemişti, bu yüzden moralinin bozulacağını düşünüp kafaya takmıştı fakat, Jungkook'un iyi olması, onun daha da iyi hissetmesini sağlıyordu.

spidey Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin