Playlist: Elisa-Dancing
Hayır, geri adım atmayacağım ama gözlerinden saklanacağım,Çünkü hissetiğim şey çok tatlı ve kendi nefesimden bile korkuyorum.
*
ALTINCI BÖLÜM
''Demeter!''
Artemis, tamamen habersiz bir şekilde evinin salonunda materyalize olduğunda Demeter kadehindeki ambrosiayı yudumlamaktaydı.
''Buraya gelirken Kore'yi gördüm, ne kadar da güzelleşmiş! İleride Aphrodite'nin güzelliğine meydan okuyacağı kesin.''
Güneş Tanrısı Apollon'un ikizi olan Artemis, bütün gününü dışarıda, ormanın ve hayvanların arasında geçirdiği için çoğu ölümsüze kıyasla teni daha koyu bir bronzluğa sahipti. Her renkten sarıyı barındıran saçları sıkı bir at kuyruğuyla toplanmış, üstüne ise ormanda rahatça gizlenebilmek için toprak renginde bir peplos giymişti.
Artemis ikizinin aksine gösterişi sevmezdi, dolayısıyla üzerinde taç, takı ya da parlak herhangi bir eşya yoktu. Avlanmayı sevdiği için yanından eksik etmediği ok ve yayı her zamanki gibi sırtındaki yerlerindeydi.
''Evet, Kore'nin güzelliği hakkında söylentiler yayılmaya başladı.''
Demeter iç çekerek, kadehinden başka bir yudum aldı. Kore'nin giderek güzelleşmesi herkesin dikkatini çekmeye ve fısıltıların artmaya başlamasına neden olmuştu. Demeter bu zamanın geleceğini çok daha önceden ön görmüştü, nihayetinde kızının babası panteondaki en göz alıcı erkekti. Birleşmelerinin meyvesinin dillere destan bir güzelliğe sahip olacağı, söylenmesine gerek olmayan bir gerçekti.
Öte yandan güzelliği, etrafındaki herkesi gölgede bırakan kara bir büyü gibiydi. Kore henüz on iki yaşında olmasına rağmen çevresindekileri kolayca bir bakışıyla hipnotize altına alabiliyordu ve bunun farkında dahi değildi. Demeter kızı için endişe duyduğu kadar içinde kabaran, daha önce hiç tatmadığı bu negatif duyguyu bastırmakta da zorluk çekiyordu.
Demeter içinde ne olup bittiğini anlayamıyordu. Kore onun öz kızıydı, onu her şeyden çok seviyordu. Saçındaki tellerden yalnızca biri zarar görse, panteonu altına üstüne getirirdi. Fakat Kore büyüyüp, güzelleştikçe, içindeki zehirde büyüyordu. Sanki kalbi kan değil de, damarlarına bu zehri pompalıyordu.
''İyi misin?'' dedi Artemis ona doğru yaklaşarak. ''Gülümsemen düştü.''
''İyiyim elbette çocuğum.'' Demeter şakaklarını ovaladı. ''Festival yaklaşıyor, hazırlıklarla uğraşırken bazen ne kadar yorulduğumu fark edemiyorum.''
''Oh, festival demişken.'' Artemis elinde tutmakta olduğu keten çuvalı ona doğru uzatarak, gülümsedi. ''Festivalin için sana ayı kafası getirdim. Bu senede bolluk ve bereket bizden yana olsun.''
Demeter tebessüm ederek ona uzatılanı aldı. Artemis, her sene düzenlenen festival için ona adaklar getirirdi. Bu seneki adağı bir boz ayının kafasıydı, bu oldukça büyük bir hediyeydi. Görkemli ve iri bir vücuda sahip olan ayılar, bereketi sembolize eden kutsal hayvanlardan biri olmuştu her zaman. Onları avlamak zor olduğu gibi ölümle sonuçlanabilecek bir tehlikeliye sahipti. Av tanrıçası içinse bu çocuk oyuncağıydı.
''Teşekkür ederim Artemis. Ziyafet masasının ortasında olmasını sağlayacağım.''
''Benim için bir zevkti.''
''Gel, sana biraz ambrosiadan ikram edeyim. Dionysus bizzat kendisi hazırlamıştı.''
''O halde bir kadeh içerim.'' Artemis karşısındaki berjere oturarak, Demeter'in onun için doldurmuş olduğu kadehe uzandı. İki tanrıçada panteon hakkında sessizce bir sohbete dalmıştı ki, Ilona'nın içeriye apar topar girmesiyle absürt bir şekilde yarıda kaldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ILONA
Fantasy-Antik Tanrılar Serisi'nden Önce- Ailesinin yapmış olduğu anlaşma sonucunda hayatını Demeter'e hizmet ederek geçirmek zorunda kalan masum bir dryad... * Ilona, dokuz yaşına bastığından beri zamanını, Bereket Tanrıçası Demeter'in Olimpos'taki evinde...