ON BİRİNCİ BÖLÜM

1.6K 144 96
                                    

Playlist: Alleviate-İmminence

Bu zincirleri takmak benim kaderim mi?

Suçlanması gereken ben miyim?

Neden her şey alev alıyor?

Bana bir kere daha hatırlat,

Bana ne gördüğünü söyle,

Çaresizce yanan ateşi görüyorum.

Beni, beni hayal kırıklığına uğratma.

Sesi, sesi sustur.

Kalbimin kırıldığını hissediyorum.

Tüm sırların altında parçalara ayrıldığında...

Gölgeler düştüğünde ve karanlık çağırdığında,

Beni kendimden kurtar ve acıyı dindir.

Bu sene en çok dinlediğim şarkılardan biri ve bu hikayeye, özellikle bu bölüme ve sonrakine , en çokta karakterle çok yakıştığını düşünüyorum. Dinlemenizi tavsiye ederim.

ON BİRİNCİ BÖLÜM

Kore, tıpkı Ilona'nın ona tarif ettiği gibi Hades'in mağarasından aşağı indi çabucak.

Hıçkırıklarını güç bela bastırmaya çalışırken, gözyaşlarını durdurmak için uğraşmadı bile. Gördüklerine inanmak istemiyordu, gerçek kabul edemeyeceği kadar korkunç ve acı vericiydi. İçinde kopan fırtına telaşla hareket eden bedenini esir aldı, adımları iyice sarsaklaşırken merdivenlerden düşmemek için kafataslarından yapılmış korkuluklara tutundu.

Onu avutan tek şey, Demeter'in buraya inemiyor oluşuydu. Yeryüzüyle olan yadsınamaz bağı yüzünden Demeter Yeraltı'na inemezdi. Burada ancak yeni doğan bir bebek kadar güce sahip olabilecekti, keza bu gücü dahi geçireceği her dakikayla birlikte daha da azalacağından Demeter yüzyıllardır Hades'in diyarının yakınına dahi yaklaşamamıştı.

Kore kendini yaralamadan merdivenleri bir şekilde inmeyi başararak, geniş bir açıklığa vardığında duraksamak zorunda kaldı. Üzerinde kayıkçıya verebilecek sikkesi yoktu. Kayığa binemediği takdirde hangi yöne gitmesi gerektiğini, Hades'e başka nasıl ulaşacağını bilmiyordu, bilgileri yalnızca Ilona'nın anlattıklarıyla kısıtlıydı.  

Genç tanrıça titrek bir nefes alarak, ipleri kesilmiş bir kukla misali dizlerinin üzerine çöktü ve hıçkırmaya başladı. Kederi öylesine yoğundu ki Kore altında boğuluyordu. Çok sevdiği, bir gün onun kadar saygı ve sevgiyle anılan bir tanrıça olabilmek için hayranlıkla izlediği öz annesi, yeni bir hayata başlamayı ve yakın gelecekteki eşi olmayı düşündüğü adamı öldürmüştü.

Kanlı kafasının ayağına doğru yuvarlanışı bir türlü gözünün önünde gitmiyordu. Muhtemelen asla da gitmeyecekti.

''Hades.''

Kore boğazına sarılan hayali parmaklardan kurtulmaya çalışırcasına, elleriyle boğazına masaj yapıp, hissettiği boğulmayı azaltmaya çalıştı ve çatlamış sesiyle yeniden tanrıya seslendi.

''Hades!''

Lütfen sesimi duy.

Genç tanrıça daha da şiddetli hıçkırdı. Olduğu yerde iyice büzüşürken, çevresini kuşatan ruhların varlığını hissedebildiyse de seslerini işitmedi. Ilona Hades'in diyarına girdiğinden itibaren sarayına varana dek süren yolculuğunda ruhların çoğu zaman çığlık attığını, yüksek sesle ağladıklarını ve bu seslerin onu ne kadar mahvettiğinden birkaç kere bahsetmişti. Kore'nin ise tek duyduğu ses, kendi kulaklarını dolduran ve boğazını parçalarcasına çıkan hıçkırıklarıydı.

ILONAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin