İKİNCİ BÖLÜM

1.7K 219 106
                                    

Playlist: Allure- Fifth Dawn

İKİNCİ BÖLÜM

Yeraltı Dünyası'na inmesinden bu yana bir yıl geçmişti.

Saçları beline yaklaşacak kadar uzamış, kulakları biraz daha sivrilmişti. Boyu çok uzamamıştı belki ama hareket etmesini kolaylaştırdığı için bundan yana pek bir şikâyeti yoktu. Tanrıça Kore, geçen seneyle birlikte hala aynı çocuksuluğunu korusa da, yüz hatları gittikçe belirginleşmeye ve güzelleşmeye başlamıştı. Ilona, gelecek yıllarda tanrıçanın çok fazla talibi olacağını şimdiden görebiliyordu.

Hades'in yanından döndükten sonra tanrıça Demeter, göstermiş olduğu cesareti için onu cömert bir hediyeyle ödüllendirmişti. Senede bir kez gördüğü ailesini, bu sefere mahsus olmak üzere yeniden görmesine ve bir hafta boyunca dinlenmesine izin vermişti.

Tanrıça'nın bahşettiği armağan dışında, Ilona'nın hayatında değişen bir farklılık yoktu. Gündelik rutinleri Kore'nin rutinine göre değişiklik göstermekten öteye gitmiyordu. Sıkıldığı zamanlar elbette oluyordu ama güzel yanı, tanrıçayla arasındaki bağı değiştiriyor olmasıydı.

Kore ilk geldiği zamanlarda ona karşı mesafeli ve güvensiz olmuştu. Çevresinde çok fazla kişi değiştiğinden, onun kalıcı olarak kalacak olmasına inanmıştı. Ilona bunu anlayışla karşılamış, Kore'ye yetişkin bir tanrıçaya gösterdiği saygı ve mesafeyle yaklaşmıştı. Genç tanrıçanın kabuğunu kırarak, ona güvenmeye başlaması henüz çok yeni olan, kırılgan bir gelişmeydi.

Ilona tanrıçanın güvenine layık olabildiği için mutluydu, ailesinden kopmak zorunda kalarak buraya getirilmişti. Her ne kadar onları senede bir kez görebilse de, Ilona'nın onlara karşı duyduğu özlemi gidermek için asla yeterli olmuyordu ama ne yazık ki, başka bir şey de yapamıyordu.

Onun için burası ikinci bir yuva gibi olmuştu. Ancak ailesinde gördüğü koşulsuz sevgi, güven ve anlayış burada farklı işliyordu. Tanrıça Demeter her ne kadar anaç ve sakin gözükse de, özünde akıl almaz güçlere sahip olan bir tanrıçaydı. Ilona ona karşı bir kabahat işlemekten korkuyordu.

Kore ise henüz çok gençti, Ilona'nın gözünde ufak bir kız kardeşten farksızdı. Ailesinin yanındayken evin en küçüğüydü, bir daha başka bir çocuk sahip olamayacaklarını bildiğinden, anne babasının hatta ablalarının bile, ona karşı ayrı bir düşkünlüğü olmuştu. İlk defa Ilona kendisinden küçük birine karşı abla rolünü üstlenmişti ve bu biraz ürkütücü bir sorumluluktu. Bazen Kore'nin yaptığı haylazlıkları görünce kalbi duracak gibi oluyordu. Tanrıçaya zarar gelirse muhtemelen aklı çıkardı.

''Sence nasıl gözüküyorum?'' Dedi Kore, elbisesinin eteklerini sallayarak. Genç tanrıçanın üstünde gül kurusu renginde, yere kadar uzanan ince bir elbise vardı. Saçlarının bir kısmı salık kalacak şekilde yarım bir topuzla toplanmış, etrafı değerli mücevherler, altın rengi tokalar ve çiçeklere süslenmişti. Yanakları ve burnun ucu pembe, eflatun rengi gözleri ise parıl parıldı.

''Çok güzelsiniz.'' Dedi Ilona dürüst ve de içten bir sesle. ''Festivaldeki en güzel tanrıça olarak gözükeceğinizden hiç şüphem yok.'' Kore kıkırdadı, kendi etrafında bir tur dönerek elbisesinin eteklerini havalandırdı.

''Artemis çok kıskanacak.''

''Bundan hiç şüphem yok.''

Ilona genç tanrıçaya gülümseyerek, Kore'nin kendi kendine heyecanla konuşmasını izlerken düşüncelere daldı. Hades'in diyarından dönmesinden beri zihnini rahat bırakmayan tonla düşünce hâkimdi.

Genellikle en başı çeken düşüncesi, aşağıda tanrının nasıl vakit geçirdiği ile ilgiliydi. Orada canı sıkılmıyor muydu? Nasıl kendini eğlendirebiliyordu, arkadaşları yok muydu? Yalnız başına o devasa sarayda mı yaşıyordu? Yukarıya çıkmayı hiç istemiyor muydu?

ILONAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin