dört

347 26 28
                                    

merhaba burda olduğunuzu belirtmek için yine küçük bir yorum bırakır mısınız lütfen <3

iyi okumalar🍾 işler çirkinleşmeden önce.

...

ömer duyduğu cümle ile adeta durduğu yere çakıldı. biliyordu ki hürkan'ın kafası güzeldi, ve normal şartlar altında asla böyle bir istekte bulunmazdı. bundan emindi, çünkü birlikte seneleri geçmişti. ömer, belki yüzlerce defa hürkan'ın sarhoş halleriyle uğraşmış ama bir kez bile olsa böyle bir teklif işitmemişti. bu yüzden doğal olarak afalladı.

bunu kabul edemezdi. hem belki hürkan sağlıklı düşünebilecek kıvamda olsa, böyle bir teklifte bulunmazdı. hatta ömer bundan kesinlikle emindi. bu konuşan yalnızca alkoldü.

"ömer?" diye seslendi çok bekleyen hürkan. artık bir şeyler yapması gerekiyordu, ama nedense donup kalmıştı. "hadi hürkan," dedi boğazını temizledikten hemen sonra. "uyu."

uykulu olduğundan dolayı boğuk çıkan sesiyle konuştu hürkan. "beni bu halde yalnız mı bırakacaksın?" acıtasyon yaptığı o kadar belliydi ki... ve her zaman da işe yarardı. ömer ona asla kıyamazdı. ama bu seferki teklifi her zamankiler gibi değildi işte.

yedi aydır yanında olmayı bırak, doğru dürüst yüzünü bile görmemişti ve bunu kendisi istemişti. şimdi birden bire her şey o kadar hızlı gelişmişti ki, ömer bu olanlara ne şekilde reaksiyon vereceğini bilemez haldeydi. sadece onu üzmek istemiyordu.

"tamam." dedi sessizce. uyuşuk adımlarla yatağa ulaştığında hürkan çoktan onun için yorganı kaldırmıştı bile. ömer boğazını temizleyerek yatağa girdi. sırtını yatak başlığına dayayarak ondan oldukça uzakta oturdu ve ayaklarını uzattı. böylesi daha tehlikesiz gelmişti ona, hem hürkan'ı da kırmamış olacaktı.

kalbi olması gerekenden çok daha hızlı atıyordu. ömer bunu içerideki havanın sıcaklığına bağladı. aynı şekilde terleyen avuç içlerinin sebebi de kesinlikle sıcaklıktı.

hürkan uzağına oturan ömer'e yanaştı. bunu beklemeyen ömer refleks olarak nefesini tuttu. aniden bacaklarına sarılan kol ise gözlerini kapatmasına sebebiyet verdi. gerçekten çok sıcak diye düşündü ömer. pencere de kapalıydı zaten. ondan dedi kendi kendine. uzunca bir nefes çekti içine.

"benden bu kadar uzak durma." dedi bacaklarına gömük olan kafası yüzünden ne dediği zar zor anlaşılırken. "seni üzecek hiçbir şey yapmam, biliyorsun."

ömer bunu çok iyi biliyordu elbette. zaten bu yüzden açmıştı kapıyı. hürkan her zaman ömer'in kötü zamanlarında ona elinden geldiğince destek olmaya çalışmıştı. ömer bu kadarını da yapmasa kendini gerçekten asla affedemezdi, ya da bu şekilde kendini kandırıyordu. onu ne kadar çok özlediğini kabul edemiyor da olabilirdi.

"lütfen uyu artık." dedi ömer yalvarırcasına. hürkan'ın, ömer'in baldırına sabitlenmiş parmakları zaman zaman küçük daireler çiziyordu. bu çok sevimli gelmişti o an.

hürkan'ın deli gibi uykusu vardı, ama belki onu yarın göremez diye kendisini uykunun kollarına bırakmak istemiyordu ısrarla. aklı hala bulanıktı, belki bunlar rüyadır diye düşünüp duruyordu sürekli. rüya da olsa, bu gerçekten çok güzel bir rüyaydı. asla uyanmak istemeyeceği türden...

"artık seni her gün görebilecek miyim?" diye sordu hürkan umutla. alacağı cevaptan ölesiye korkuyordu. aylar sonra dünya üzerinde en değer verdiği insana yeniden yaklaşmışken, yine sadece bir pencereden görmekle yetinmek istemiyordu. öyle olmaması için adeta dualar ediyordu.

"hürkan." dedi nefes vermişçesine. "bunları konuşmasak daha iyi."

hürkan içinden bir şeyler çekiliyor gibi hissetti. kalbindeki acı fiziksel bir acıya dönüşürken titrek bir nefes aldı. ağlamak istemiyordu. ama ona bu kadar yakınken bu çok zordu. o yüzden bacağına doladığı kolunu geri çekerek, diğer tarafa doğru döndü. ve gözlerinden bir iki damla yaşın akmasına izin verdi.

ömer kendine lanetler okudu. onu kırmak istemiyorken, yine kırmıştı. ömer yavaşça yataktan dışarı adımladı. hürkan'ın yanına gittiğinde dizlerinin üzerine çökerek onun kafasıyla aynı hizaya geldi. yine çok yakınlardı ve bu ikisini de hiç rahatsız etmiyor gibiydi.

ömer titreyen elini usulca hürkan'ın saçlarına koydu. bu temasla birlikte hürkan gözlerini kapattı ve yaşlar yeniden yanaklarını ıslattı. ömer onu böyle görmek istemiyordu. "özür dilerim."

aylardır dilemesi gereken özrü sonunda dilemişti. ama içinde en ufak bir rahatlama bile yoktu. hürkan başka bir şey için özür dilediğini sanıyordu, ama ömer her şey için özür diliyordu. bunu hürkan bilmese de olurdu.

"çok özlüyorum seni." dedi hürkan, sesi fısıltıdan farksızdı. ömer her ne kadar kendine inkar etse de, bunu ondan esirgeyemezdi. "ben de." dedi yalnızca.

"yalan." diye karşılık verdi hürkan, dalga geçercesine bir sırıtış kondurdu dudaklarına. "gerçekten özlesen yanında olmama izin verirdin."

saçlarındaki elini yanaklarına getirdi ömer. ıslak yanaklarını kuruladı biçimli parmaklarıyla. "canım yanıyor hürkan, yapma nolur." dedi. gardını tamamen düşürmüştü. karşısındaki adam bu konumdayken ördüğü duvarların hiçbir önemi kalmıyordu.

onu sarıp sarmalamak, dünyanın en mutlu insanı yapmak istiyordu. ama onu alıkoyan bir şey vardı. istediği şeyleri yapmasına izin vermeyen bu dürtüye engel olamıyordu ömer. sürekli olarak ondan uzak durması gerekiyormuş gibi hissediyordu. ömer, hürkan'ın hayatını, kendi boktanlığıyla pisletmekten öylesine korkuyordu ki... yanındaki adamın tek ihtiyacı olan şeyin kendisi olduğunun farkına bile varamıyordu.

başını iki yana salladı hürkan. "çok bencilsin."

"öyleyim." dedi ömer. ne diyeceğini bilemiyordu. zamanda geri gidip o kapıyı açmamış olmak istiyordu. bu gecenin sabahında neler olabileceğini düşündükçe gerginlikten yanağının içini kemiriyordu.

hürkan yatakta doğrulduğunda ömer endişeyle ayaklandı. bir şey olduğunu düşündü. "iyi misin?" dedi endişeli çıkan sesiyle. hürkan cevap vermeden ayağa kalktı. biraz sendelese de, geldiğindeki gibi kötü değildi.

odanın çıkışına doğru yürüyordu. ömer arkasından seslendi. "nereye gidiyorsun?" arkasını bile dönmedi hürkan, kararlıydı. "eve." dedi sadece.

ömer ise hiçbir şey demedi. ona engel olmaya bile çalışmadı. sadece arkasından onu izledi, bir şey olma ihtimaline karşı gözlerini ondan ayırmadı.

hürkan, ömer'in kal diye ısrar etmeyeceğinden çok emindi. bu yüzden hiç üzülmedi. en azından yüzünü gördüm, sesini duydum, sarıldım diye avuttu kendini. bu düşünceyle gülümsedi eli dış kapının kolundayken.

kendini dışarıya attığında arkasından kapıyı çekti. ciğerlerine dolan temiz hava bulanık aklını az da olsa berraklaşmaya yetmişti. hemen karşıdaki evine gidip, kendisini yatağına attığı gibi uykuya daldı.

ömer ise uyuyamıyordu. titremesi hala geçmiş değildi. başını yastığa koyduğunda kalbi sıkıştı. aynı o kokuyordu. ömer bu anlamsız kalp ritim değişikliklerine farklı manalar yüklerken, yastığı alıp odanın bir köşesine fırlattı.

ama hala bir değişiklik yoktu. neye sinirlendiğini bile bilmeden hızlıca ayağa kalkıp salona geçti. koltuğa kendini atıp uyumaya çalıştı.

uzun bir süre penceresini açmayacaktı. siyah perdeleri de kapalı duracaktı. olur da kapıya biri gelirse, asla açmayacaktı. bunları kafasına not ettikten sonra oldukça rahatsız bir uykuya daldı.

.

ömer götünü sikm ya ne mal adamsın

falling down // porgolaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin