**Yatağa uzanmış minik yıldız kabartmalarıyla dolu olan tavanı izlerken yüzü tıpkı bir bebeğinki gibi masum görünüyordu. Gözleri kapanmak ve uykuya teslim olmak istese bile direniyor ve buna izin vermiyordu. Bugün fazlasıyla yorucu ve uzun bir gündü onun için. Uyumadan önce tekrar gözden geçirmesi ve en önemlisi de anlaması gereken şeyler vardı. Aklında anlamsız ve belirsiz o kadar düşünce vardı ki.. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilmiyordu. Aklındaki tüm düşünceler ona yabancıydı. Yatağa uzanmadan önce banyoya uğramış ve aynaya uzun uzun bakmıştı Kyuhyun. Kendisine yabancı olan bir başkası daha var mıydı merak ediyordu. Veya böyle bir şey mümkün müydü? Konuşması ve temel ihtiyaçlarını karşılaması dışında bir bebekten farksızdı. İki gün önce soğuk ve kasvetli bir hastane odasında uyanmış ve tıpkı yeni doğmuş bir bebek gibi dünyaya yabancı olduğunu anlamıştı. Hiçbir şey eskisi gibi değildi. İşin kötü yanı bunu hissetmesinin yanında eskiye dair hiçbir şey hatırlamıyordu. Neden bir hastane odasında uyanmıştı? Uyandığında gözyaşlarını tutamayan hemşire onu yakından tanıdığı için mi ağlamıştı? Peki, odaya koşarak giren adam kimdi? Kyuhyun! tanrım sonunda uyandın! Diye bağırmıştı yüzünde kırışıklıkları olan adam. Adı Kyuhyun muydu? Bilmiyordu. Odaya gelen herkes seviniyordu uyandığı için Kyuhyun ise sessizce neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Hiçbirini, kendini dahi hatırlamıyordu ve bunu dile getirmeliydi. Uyandığı için sevinen ve odaya doluşan insanların sayısı artarken onlara bunu söylemeye çekiniyordu. Sonunda doktor odaya geldiğinde sessizce mırıldamıştı Kyuhyun.
''Ben.. Neden buradayım..''
''Kaza anını hatırlamaman gayet doğal Kyuhyun şoka girmiş olmalısın.''
Kaza mı geçirmişti? Peki, ondan öncesi?
''Ben hiçbir şey hatırlamıyorum..'' diye karşılık vermişti doktora.
Yapılacak bir şey yoktu. Hafıza kaybı kısa mı sürecekti bilmiyordu kimse. Herkes onun için endişelenirken Kyuhyun dünyaca ünlü olan bir grubun üyesi olduğundan habersizdi. İlerleyen saatlerde dolmuş gözleriyle elini tutan kadın ona şefkatle ve sabırla her şeyi anlatmıştı. Kim olduğunu, bu yaşa gelene dek neler yaşadığını, arkadaşlarını, ne işle uğraştığını ve ailesi gibi gördüğü grup üyelerini.. Kadının en çok zorlandığı kısım 'senin annenim' dediği andı. Sesi titremişti bunu söylerken ve Kyuhyun yanağına süzülen gözyaşlarını umursamadan sarılmıştı ona. Onu hatırlamasa bile kadının gözlerindeki sevgiyi hissedebiliyordu.
Doktor bu sabah odasına geldiğinde eve gidebileceğini söylemişti. Leeteuk ısrarla onun yurda gelmesini rica etmişti annesinden. Eve giderse eğer onlardan kopmasından korkuyordu. Hiçbir şey hatırlayamamasından ve eskisi gibi olamamaktan.. Yurda gelmesi her açıdan daha iyiydi. Yıllardır birlikte kaldıkları yer zaten onun için ikinci bir ev değil miydi? Her köşesinde biriken anılar vardı. Onlar hatırlamasına yardımcı olabilirdi.
Kyuhyun Donghae ile birlikte tek tek yapıştırdıkları yıldız kabartmalarını izlerken sonunda uykuya dalabilmişti. Onların muhteşem olduğunu düşünmüştü ve diğer tüm anıları gibi yıldız kabartmalarının kardeşinin hediyesi olduğunu ve onları oda arkadaşıyla birlikte tavana astıklarını hatırlamıyordu.
Saat gece yarısını çoktan geçmişti ve bu gece yurtta uykusu kaçanların listesi kabarıktı.
Üyeler üst katta toplanmış uykusuzluklarını paylaşıyorlardı. Tabi sessizlik daha baskındı. Donghae salonu saran sessizliği bozan kişi görevini üstlenerek mırıldandı.
''İlk defa o odada uyumak istemiyorum.''
Hemen yanında oturan Leeteuk elini onun omzuna atarak başını anlayışla salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masal mıyım? Gerçek miyim?
FanfictionDüşünün. Bir hastane odasında uyanıyorsunuz ve zihniniz bomboş. Cevabını bilmediğiniz en tehlikeli soruyla yüz yüze kalıyorsunuz. Kimsiniz? ** Hatırlamıyordu! Ve bir kez daha anlamıştı; hayat kesinlikle hatıralardan ibaretti. Onlar olmadan yaşanm...