10- Şanssız herifin tekisin!

225 20 5
                                    

"Aşktın sen, kokundan bildim seni"

~

Amber başını direksiyona dayamış gözleri kapalı bir şekilde radyoda çalan şarkıya eşlik ediyordu. Bu şarkıyı daha önce defalarca dinlemesine rağmen, hiç bir zaman içinde geçen duyguyu tüm benliğiyle hissedip o ruh haline bürüneceğini tahmin etmemişti. 

'Sonra da kalbim mahvoluyor
Kendimi hiçbir şeyi unutmamış halde bulduğumda
Böylece geçiyor bir gün daha
Eğer hafızamı sildirmenin bir yolu olsaydı, ne yapardım?
Yarın gözlerimi açtığımda sana dair hiçbir hatıram olmasa, huzur içinde yaşar mıydım?
Sen denen biri… Sen denen mutluluk… Sen denen acı…
Tüm bunlar kaybolup gitseydi sanki ben de kaybolup gidermişim gibi'

Şarkı bu an için yazılmış gibiydi.

'Kalbim mahvoluyor sonra da
Kendimi hiçbir şeyi unutmamış halde bulduğumda
Böylece geçiyor bir gün daha
Saklanacak bir yer var mı böylesine tutkulu anılarımızdan?'

Kapının yavaşça açılmasının ardından başını kaldırdı ve koltuğa yerleşen Kyuhyun u görünce iyice doğrularak onun kapıyı kapamasını bekledi.
"Neden beni onunla yalnız bırakıp gittin sorabilir miyim?"
Amber gözlerini ondan ayırmadan mırıldandı.
"Yurda mı döneceksin.. Burada mı kalacaksın?"
Kyuhyun günlüğünü, çaldırmaktan korkan küçük bir çocuk gibi sıkı sıkı tutuyordu. Sorusuna yanıt alamayınca inat ederek diretti.
"Neden yalnız bıraktın?"
"Kalsaydım pek iyi şeyler olmayacaktı."
"Bana anlattığı şeyler.. Gerçek gibiydi. Onun o olmadığına emin misin?"
Amber yeni yeni yatışmaya başlayan sinir damarlarının tekrar kabardığını hissediyordu, önüne döndü ve uzanarak anahtarı çevirdi. Kyuhyun ondan alacağı cevabı sabırla beklerken onun yine sinerlenmeye başladığını anlayınca şansını biraz daha zorlamaya karar verdi.
"Eunsa haklı sanırım bizi asla kabullenmeyeceksin."
Gözlerini kırpmadan ona bakıyor ve alacağı tepki için sabırsızlanıyordu. Amber anahtarı sert bir şekilde çıkararak Kyuhyuna döndüğünde sadece bir kaç saniye geçmişti.
"Sen hemen kabullenmişsin bakıyorum!"
Kyuhyun onun ses tonu karşısında yutkunarak biraz duraksadı.
"Biraz.. Yırtmış olduğun resimler.. Günlüğüme yazdıklarım.. Hepsi söylediklerini doğruluyor."
Amber gözlerini kaçırdığında baş ağrısı kalbindeki sızıya rakip çıkmıştı. Gözlerine birikmiş özgür kalmak için sabırsızlanan gözyaşlarını zor tutuyordu. Dişlerinin arasından mırıldandı.
"Bana kimi sevdiğini soracak kadar güveniyorsun ama benim söylediklerim yerine başka insanların sözleri daha çok mu ilgini çekiyor?"
"Başka insan değild-.."
"Kyuhyun! Son kez söylüyorum. Onu sevmiyorsun. O resimleri ne zaman ve neden çekildiniz bilmiyorum ama onu sevmiyorsun!"
Haklı olmalıydı. Ses tonu.. Bakışları.. Kyuhyun onun neden inat ettiğini anlamıyordu. Duymak istediği, söylettirmeye çalıştığı şey bu değildi.
"Neden bu kadar zor?" diye sordu açıkça.
"Onu sevmen mi! Onu mu sevmek istiyorsun. Pekala sev o zaman!"
Amber başına cama doğru çevirdiğinde içinden devam etti.
'Tabi ortada sevebileceğin bir parçasını bırakırsam!'
Baş ağrısı artarken terlediğini hissediyordu.
"Hayır onu demiyorum.."
Kyuhyun susarak Amber ın ona doğru bakmasını bekledi. Onu kızdırdığı için biraz tuhaf hissetsede gergin falan değildi. Aksine bu his garip bir şekilde hoşuna gitmişti.. Diğer taraf için gergin ve sinirle geçen yaklaşık bir dakikanın ardından bakışları tekrar kesiştiğinde Kyuhyun bunu fırsat bilerek devam etti.
"Beni sevdiğini söylemek.. Neden bu kadar zor?"
Amber beyninde başının ağrısını unutturacak bir sıcaklık hissettiğinde bir kaç saniye için nefes almayı unuttu.
Öylece birbirlerine bakıyor olsalarda bu iki taraf içinde garip ve zor bir andı. Kyuhyun yanlış anlamış olabilirdi ve birazdan olumsuz bir cevapla tahminleri -ve umutları- boşa çıkabilirdi. Ama ona rağmen Amber ın üzerine giderek onu konuşturmayı denemişti. Kalbindeki kişinin o olduğunu ve bunun karşılıklı bir 'şey' olduğunu düşünüyor, daha da fazlası haklı olduğunu hissediyordu. Bu tamamen içinden gelen bir davranıştı. Tıpkı Eunsa ya inanmak istemeyişi gibi..
"Bu.. "
Amber gözlerini kaçırdı.
"Bu yeni bir şey değil. Her zaman zordu."
Kyuhyun günlüğünü dahada sıkı kavrarken gülümsüyordu. İçi fazlasıyla rahatlamıştı. Her zaman demişti değil mi? Bu onayladığı anlamına geliyordu. Bu onu sevdiği anlamına geliyordu. Kyuhyun kalbinin ritmini elinden kaçırırken mırıldandı. Şimdi oda dışarıya bakıyordu.
"Haklıydın. Unutan taraf olduğum için şanslıyım, üzgünüm."
Amber ona doğru döndüğünde onun gülümsediğini fark etti.
"Neden gülüyorsun?"
Kyuhyun yüz ifadesini değiştirmeden ona baktı.
"Çünkü cevabını sevdim."
Amber da karşılık olarak hafiften gülümserken sinirleri yatışmışa benziyordu.
Ortamı yine bilinçli bir şekilde sessizliğe teslim ettiklerinde yağmur atıştırmaya başlamıştı. Kaçamak bakışlar, terleyen avuç içleri ve sakin kalamayan kalp atışları;  iki taraf içinde hatırlanacak olan bir anda ellerine geçen bu ufacık heyecanı paylaşırken ikisi de fazlasıyla çekimserdi.
Kyuhyun telefonun sesiyle yerinde sıçrarken arayan kişiyi gördüğünde istemsizce yüzünü düşürdü. Tabi ya, kalbiyle ilgili olumlu bir gelişme olsada hala içinden çıkamadığı ve yüzleşmek zorunda olduğu yüzlerce şey vardı.
"Efendim hyung?"
"Ya! Eve gitmişsin! Ne diye haber vermiyorsun."
Kyuhyun menajerin sesindeki uyarıcı tonu yakaladığında gözlerini devirdi. İlgisi gerçek gelmiyordu. Tek derdi gizlemeye çalıştıkları şeyin ortaya çıkmasını engellemekti.
"Unutmuşum.."
"Ahh hafızanı kaybetmiş olsanda sen yine sensin."
Bunda anormal ne vardı peki?
"Hyung kapamam gerekiyor."
"Peki peki annene geçmiş olsun dileklerimi ilet.."
"Tamam, görüşürüz."
Amber ikinci bir girişimde bulunarak arabayı çalıştırdı.
"Kayıt için şirkete gitmem gerekiyor. Sen ne yapacaksın?"
"Biraz daha burada kalmak istiyorum."
"Peki o zaman güzelce yemek ye ve ayrıntılarıyla ne yapmak istediğine karar ver."
"Ne hakkında ?" Diye sordu şaşkınca Kyuhyun. Ensesinden aşağıya biri ateş üflemişti sanki.
İkisinden mi bahsediyordu?
"Kaçmaya çalıştığın her neyse onun hakkında."
Kyuhyun kızaran yanaklarını saklamak istercesine başını hafifçe sallayarak cama doğru döndü. Derin bir nefes alırken boynundan aşağıya doğru süzülen sıcaklığı görmezden gelmeye çalıştı. Hala içinde bulundukları atmosferden dolayı Amber ın sözlerini yanlış anlamış, yabancısı olduğu hayatını unutmuştu. Oysa menajer sadece bir kaç dakika önce ona  hatırlatmamış mıydı?
Karavanların olduğu bahçe gözden kaybolurken Amber çaktırmadan ve dikkatle onu süzüyor, az önce olanları sindirmeye çalışıyordu. Aslında ona sormak istediği şeyler vardı. Onu sevdiğini nerden anladığı gibi mesela. Eunsa yla ne konuşmuştular? Bu da önemliydi (!) Ve onda eksik olan tüm anıları tek tek anlatmak istiyordu. Fakat bunları biraz erteleyebilirdi. Şimdilik bu kadarı bile içinde kök söktüren çaresizliğini yatıştırmaya yetmişti.

Masal mıyım? Gerçek miyim?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin