Havuzun kenarına oturmuş ikizlerin çocuk havuzundaki su savaşlarını izlerken keyfim yerindeydi. Mutluluğuma gölge düşüren tek şey yaşadığım heyecanı Amber'la paylaşamıyor oluşumdu.
Onunla biran önce yüz yüze konuşmalı ve sorunu halletmeliydim.Şu an içimdeki karmaşada en çok gözüme batan şeylerden biriydi onun huzursuz oluşu. Kendi geleceğim zaten askıdaydı.
Eskiden nasıl biri olduğunu hatırlamasam bile şu an benim için Amber'ın en sevdiğim hali gülümseyen haliydi.
"Artık biran önce evlenmeye mecburum. Bana benzeyen çocuklarla havuzda oynamak ve onları uyutmak istiyorum. Ama o zamana kadar seninkilerle idare edeceğim Kyu!"
Çocukların yanından yeni ayrılmış olan Heechul ıslak saçlarını savurarak yanıma oturmaya çalışırken bir yandan da keyifle söyleniyordu.
"Hyung yani o zamana kadar benim çocuklarımı kullanacağını mı ima ediyorsun? Buna izin vermiyorum!"
Heechul bakışlarıyla beni küçümserken gülümsedim.
İşin özü; dibe batmak üzereyken yanımda oldukları için hepsine fazlasıyla minnettardım.
**
"Biri zile basıyor, menajer olmalı. Kapatıyorum ararım daha sonra."
Bu kez telefonu kapamak için eline farklı bir bahane geçmiş olsa da hayal kırıklığına uğrayacak olması gülümsememe neden olmuştu.
Derin bir nefes aldım ve iki elimi yanaklarıma koyarak sırıttım.
Amber, kapıyı açtığında beni karşısında görünce epey şaşırmıştı. Bir kaç saniye sırıtan yüzüme bakmaya devam ederek tepkisiz kaldıktan sonra kolumdan tuttu ve hızla beni içeriye çekerek kapıyı arkamızdan kapadı.
"Burada ne işin var?"
Gülümsedim ve ona sarılarak mırıldandım.
"Hoş buldum."
Kollarımı geri çekince gözlerindeki endişeyi biraz olsun gidermek için sırıttım ve kapıyı gösterdim.
"Hoş gelmemişim gibi bakıyorsun Amber."
Koluma girdi ve birlikte salona doğru yürümeye başladığımızda hala gülümsememişti.
"Seni görmek güzel Kyuhyun fakat buraya nasıl ve neden geldin söyler misin?"
Salondaki koltuklardan birine yerleştiğimizde gülümseyen yüzümü ona doğru çevirerek karşılık verdim.
"Pekala, halime acıyan bir arkadaşım yardım etti.''
Verdiğim cevaptan tatmin olmadığı değişmeyen mimiklerinden belli oluyordu. Yaklaşık bir dakikayı sessizce birbirimizi süzerek geçirdikten sonra derin bir nefes aldım ve ciddi bir tavırla konuşmaya başladım.
"Amber, konuşamadığımız her saniye büyüyor gibi hissediyorum. İster yanımda ol, ister uzağımda."
"Ne büyüyor gibi hissediyorsun?"
"Bilmiyorum işte. Onu öğrenmeye geldim."
Sırıtarak onunda gülmesini umdum. Kendime itiraf etmeye çekiniyordum fakat beni gördüğü andan bu yana değişmeyen ciddi yüz ifadesi ufaktan gerilmeme neden oluyordu.
"Bu kadar riske girmene değecek bir şey yok ortada. Ama haklısın, hissettiğin o şey büyüyor. Kahve mi içmek istersin? Soğuk bir şeyler mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masal mıyım? Gerçek miyim?
FanficDüşünün. Bir hastane odasında uyanıyorsunuz ve zihniniz bomboş. Cevabını bilmediğiniz en tehlikeli soruyla yüz yüze kalıyorsunuz. Kimsiniz? ** Hatırlamıyordu! Ve bir kez daha anlamıştı; hayat kesinlikle hatıralardan ibaretti. Onlar olmadan yaşanm...