-12-

288 26 10
                                    

    Okuldaki işlemleri hallettikten sonra yeniden arabaya bindik ve yola çıktık. Ona baktığımda yüzündeki ifadesizlikle yola odaklanmıştı. Çok sessizdi, yine. Bu anı bozmayı hevesle beklerken bir türlü toparlayamadığım kafamda cümlemi kurdum.

"Bedeli ödeyemezsem olacakları bilmek istiyorum." Dedim soğuk bir şekilde. Sabah yaptığı şeyi hala unutmamıştım, küçücük özür amaçlı bir öpücüğün sonucunu. Önüme döndüm ve cevabını beklemeye başladım. "Şimdiden pes ediyorsun yani..."

"Öyle bir şey demedim." Ona bir bakış attım. "Ama kafanda bunu kurdun, yani bu ihtimal kafanda ağır basıyor ki bana soruyorsun." Mantıklı. Ne diyebilirdim ki... "Pes ettiğimi söylemiyorum ama bunu düşündüm." Ellerimi kucağımda birleştirip tırnaklarıma bakmaya başladım. "Ne derecede başarısız olduğuna bağlı."

"Bunları kağıda falan not ediyor musun?" Kısa bir bakış attı. "Neleri?" "Bedel kurbanlarının başarısızlıklarının sonuçlarını." Saçma bir cümle kurmuştum ama anladığına emindim. "Biraz daha açar mısın?" Anlamıştı, sadece benimle eğleniyordu. Aldırmadan devam ettim. "Hiç uğraşmadı ve işten sıyrılmak için bıraktı. Cezası idam. Azıcık uğraştı ama yapamayacağını anlayınca bıraktı. Imm, cezası çok aletli işkence. Çok uğraştı ama baktı olmuyor bıraktı. Cezası topuğuna sıkılmak. Mesela böyle kurallar... Not ettiğini düşünüyorum."

"Çok aletli işkence de ne?" Eğlendiğini anlamıştım ama ah, hadi ama bir insan hiç gülmez miydi? 80'lik huysuz dedeler gibiydi. Tek farkı çekici görünüşü. Evet bunu kimse inkar edemez, gerçekten de çekici.

"İstersen odaya gidince göstereyim. Ama önce bana çekiç, kerpeten, tornavida, bıçak, jilet gibi aletler alman lazım." Kaşlarını kaldırdı ve başını hafifçe sağa yatırdı. "Daha farklı aletler kullanarak daha eğlenceli şeyler yapmayı tercih ediyorum." Doğrusu başta anlayamadım ve bir dakika kadar bekleyerek dediği şeyi anlamaya çalıştım. Anladığım an kafamı ve vücudumu sağ tarafa çevirerek ona bakmamaya çalıştım. Terbiyesiz, pislik, serseri. Kim bilir bu dediklerine kaç kişi maruz kalmıştı. Kelimenin tam anlamıyla iğrençti.

Kaldığımız yere varınca arabadan indik ve odamıza gittik, mecburi tek odamıza... Tam kıyafetlerimi alıp üstümü değiştirmeye gidecektim ki onun sesi beni durdurdu. "Giyinme, artık buradan gidiyoruz." "Nereye?" diye sordum çünkü 'Buradan gidiyoruz.' Cümlesini bir an 'Bedel bitti gidiyoruz.' gibi algılamıştım. Her şey bana bunu çağrıştırıyordu çünkü.

Bir şeyi gerçekten istediğimizde gerçekleştiğini duymuştum. Acaba bu isteğim de kısa zaman içerisinde gerçekleşir miydi? Çünkü eğer bunu başka basit bir istek hakkım üzerinde kullanmış olsaydım büyük ihtimal istek yoğunluğundan dolayı bir gün içerisinde gerçekleşmiş olurdu.

"Eve. Bundan sonra evde kalacağız." Başımı hafifçe sallayıp valizimi dışarıdaki eşyalarımı da yerleştirerek kapattım.

Yaklaşık bir saat sonra geldiğimiz kahverengi beyaz evin önüne arabayı park ettikten sonra inip eve doğru yürüdük. Ev çok büyük olmasının yanı sıra evin bahçesi de bir o kadar büyüktü.

Kapıyı açıp girdikten sonra salonu inceledim. Büyük ekran televizyon, onun karşısında da kahverengi koltuk takımı ve ortadaki krem rengi pufu gördüm. "Doğru söyle, bu evi almak için kaç kişiyi dolandırdın? Elli? Yüz?"

"Bilmeni istedim, ben kimseyi dolandırmam." Salonun solundaki merdivenlere yöneldi. Çıkarken gelmemi işaret etti. Peşinden çıktığımda bir odaya girdik. "Burası senin olsun." Dedi. "Valizimi getirir misin?" Elimi saçlarımın uçlarına götürdüm ve oynamaya başladım. "Kölen mi var?" diye cevap verdiğinde sabahki sinirim de şimdikini dürttü ve birleşip iyice büyüdüler. Artan sinirimin etkisiyle yanından omzuna çarparak geçtim. Daha doğrusu geçemedim demek daha doğru olurdu çünkü koluna çarpıp geçerken kolumu sımsıkı tutup beni arkamızdaki duvara ittirdi ve sert bir şekilde çarptım.

FAZLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin