-14-

250 16 9
                                    

Üzerime giymiş olduğum dar ve kısa kırmızı elbise beni oldukça olgun göstermişti. Bu elbiseyi aldığım gün bir şeye canım sıkkın olmalıydı çünkü ancak bir şeye canım sıkıldığında böyle bana uygun olmayan seçimler yapabilirdim. Aslında şimdi bakınca üzerimde fena durmuyordu, hatta güzel duruyor bile denebilirdi. Ama normalde yaşımı büyük gösteren kıyafetler almazdım bu yüzden bana garip geliyordu sanırım.

Elbise ameliyat izimi kapattığı için ayrıca bir aksesuara ihtiyacım kalmamıştı. Bu yüzden küçük siyah çantamın içine telefonumu atıp merdivenlere yöneldim.

Aşağıya inip beni koltuğun arkasına yaslanarak bekleyen Yankı'ya doğru yürüdüm. İfadesiz yüzle beni süzüp arkasına döndü ve kapıya doğru yürüdü. Kapıyı açınca ben de arkasından çıktım ve elime inmeden önce aldığım siyah topuklu ayakkabıları giydim.

Arabanın yanına yürüdük ve bindikten sonra onun da binmesini bekledim. Diğer taraftaki kapı açıldı ve o da bindi. Arabayı çalıştırdıktan sonra yola çıktık.

Bol ışıklı mekanların olduğu caddeden geçerken önünde iki koruma olan bir yere yaklaşınca araba yavaşladı. Kafamı ona çevirdim ve bir şey demeden bakmaya başladım. Nasıl davranmam gerektiği konusunda ille diyeceği bir şeyler olmalıydı.

"Neyi bekliyorsun, hadi in." Hafifçe kaşlarım çatıldı. "Bir şey söylemeyecek misin, nasıl davranmam konusunda."

"Kendi başının çaresine bakabilecek yaştasın. Yanlış bir şey yaparsan ucu sana dokunur, bana değil." Gözlerimi devirdim ve arabadan indim. Tam ilerleyecektim ki kapının açılma sesi duyuldu. "Derin!" Arkama döndüğümde oturduğu yerde beni görebilmek için kafasını eğmiş bir şekilde eliyle gel işareti yapıyordu. Ayağımdaki topukluların el verdiği kadar hızlıca arabaya doğru yürümeye başladım.

"Sen yanına para aldın mı?" İstemsizce kalkan kaşlarım ve hafifçe açılan ağzım ona cevap olarak yetmiş olacaktı ki eli cebine gitti ve çıkardığı düzensiz bir şekilde iç içe katlı olan paraları bana uzattı. "Şey, teşekkürler." Deyip paraları çantama sıkıştırdım.

Girişe doğru ilerlerken arabanın gittiğini sesinden anladım. O sırada ismimi duymamla arkama döndüm. Hazal siyah mini elbisesi ve topuklu ayakkabılarıyla hızlı hızlı bana doğru yürüyordu. Evet, elbisesi de dikkat çekiyordu ama burada daha önemli bir ayrıntı vardı, yüzündeki gülümseme.

Şaşkın bakışlarım ona bir çengel gibi takılıp kalınca kaşlarını kaldırdı ve "Ne oldu? Yoksa üzerimde kötü duran bir şey mi var?" dedi telaş yaparmış gibi. Sahte. O sırada içimden kötü duran şey gülüşün demek geldi ama malum şartlar... "Şey, yok yok yani çok hoş olmuşsun." Diyerek yüzümdeki saçma bakışı sildim ve sahte bir şekilde gülümsedim.

"Ayy canım sen de çok hoşsun." Dediğinde yüzümden az önce sildiğim saçma bakış yine yüzüme yapıştı. "Imm, şey ben teşekkür ederim." dedim. Bu kızın dengesi mi bozulmuştu yoksa erken davranarak evde içip mi gelmişti?

"Tamam o zaman içeri girelim?" Kafamı sallayıp yürümeye başladım.

Mekandan içeri girdiğimizde müzik kulaklarımı işgal etmişti. Çok fazla ses vardı. Sahnenin en az göründüğü yere, arkalara bir masaya geçince oturdum ve çantamı masanın üzerine koydum.

Ellerimle kulaklarımı kapatınca Hazal rahatsız olduğumu anlamış olacak ki "Birazdan müzik yavaşlar." diye bağırdı duymam için. Bu açıklamayı yapmasını da beklemezdim. Buraya gelmeden önce kesinlikle bir şey olmuştu.

Müzik yavaşlayınca Hazal iyice yanıma yaklaşıp "Nasıl alıştın mı?" dedi. Hayır, ama bunu Hazal'a evet olarak söylemeliydim. Sonuçta ona uyum sağlamış gibi görünmem gerekti. "Alıştım." dedim gülümseyerek.

FAZLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin