-18-

231 25 6
                                    

    Zil çaldığında önümde duran ve ders boyunca kalemle ben kafamdaki düşüncelerle sessiz bir şekilde boğuşurken anlamsızca çizgiler çizmiş olduğum defteri kapatıp çantama koydum. Öğle arasına kadar her derste yaptığım ve söylediğim şeylerin doğruluğu ve yanlışlığı arasında gidip geliyordum. Yankı haklıydı, ona Yiğit'in geldiğini söylemem gerekirdi. Sonuçta aynı evdeydik ve bunu bilmek hakkıydı. Ayrıca şu an bir ona bedel ödüyordum.

Çantamı sınıfta bırakıp yemekhaneye yürümeye başladım. Yavaş adımlar atarken omzumda bir elin beni engellediğini hissettim. Hızla arkama döndüğümde Gökhan samimi gülümsemesiyle bana bakıyordu. "Seslendim ama duymadın." Dedi. Gülümsedim ve "Kusura bakma şey, biraz dalgınım." dedim. Kafasını sallayıp yürümeye başladı.

"Hazal beni ekti, ben de yemekhaneye beraber gidebiliriz diye düşündüm." Normaldi, Hazal'dan bahsediyoruz. Son zamanlar bana iyi davransa da arkasında art niyet aramaktan kendimi alıkoyamıyordum. "Tabi ben de yalnızdım zaten."

"Yankı da seni ekmişe benziyor." Kaşlarımı kaldırdım ve güldüm. "Okulda yanıma gelmek tercihi değil sanırım." Ya da bir şeyler ters gitmiştir. "İyisin değil mi?" sorusu üzerine ona baktım. "Evet, sanırım." O da bana baktı ve kafasını salladı.

Yemekhaneye girince yemeklerimizi alıp bir masaya geçtik. Yemek yediğimiz süre boyunca ne Gökhan konuştu ne de ben. Sessiz bir şekilde yedikten sonra yemekhaneden çıktık.

Bahçeye doğru yürürken bir mesaj sesi duyuldu. Gökhan telefonunu eline alıp ekrana baktı. Sonra bana döndü. "Ekilen Gökhan'ı birileri özlemiş gibi." Deyip güldü ve ekranı bana gösterdi. Hazal mesaj atmıştı. "Sorun değil ben de Yankı'nın yanına gidecektim." Dedikten sonra gülümsedim. "Görüşürüz." Dedi ve yanımdan ayrıldı.

Aslında ben de Hazal'ın yanına gitmeliydim, akşam evine girmem için onunla bir şekilde konuşmam lazımdı. Ama öncelik olarak Yankı'yla konuşmalıydım. Hatta konuşmadan ziyade özür dilesem belki daha iyi olabilirdi. Sonuçta her gün yüzüne bakıyor olacağım ve Yankı'yı düşünürsek zaten soğuk biri. Bundan daha da soğuk ve kaba biriyle her gün karşılaşmak istemezdim.

Telefonumu çıkarıp mesaj bölümüne girdim. Yankı'yı bulup mesaj yazmaya başladım.

'Neredesin, konuşabilir miyiz?'

Mesajın gelmesini beklerken duvara yaslandım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Mesaj sesini duyduğumda tuş kilidini açıp mesajı okudum.

'Söyle.'

'Neredesin' kısmını bilerek atlamıştı. Gözlerimi devirdim ve cevap yazdım.

'Yüz yüze.'

Çok beklemeden cevap gelmişti.

'Okulun arka tarafındayım.'

Cevap vermeden dışarı çıkıp hızla okulun arkasına doğru yürüdüm. Arkası bana dönük bir şekilde bir ağaca yaslanmıştı. Ona doğru yaklaştıkça elinde sigara olduğunu anladım. Ne zamandır onu sigara içerken görmediğimi fark ettim.

Ayak seslerimi fark etmiş olmalı ki bana döndü. Bitmiş olan sigarasını geldiğim yöne doğru yere attı. Yerde yuvarlanan sigaraya baktım ve gidip ayağımla söndürdüm. Sonra ona yaklaştım ve önünde durdum. "Şey diyecektim..." Kaşlarını kaldırdı ve devam etmemi ister gibi baktı.

"Imm, biliyorum yani güvenini boşa çıkarttım ama eğer söylersem bana kızacaktın ve ben de bunun için söylemedim. Tabi yine kızmışsındır böyle olunca şey, aynı kapıya çıkıyor ama ben gerçekten üzgünüm. Yani bir de Yiğit öyle söyleyince yanlış anlamış olabilirsin ama gerçekten sadece konuştuk ve eve de girmedi zaten. Eğer bunu dert ediyorsan yalan söylediğimizi falan da anlayamaz hiçbir şeyi anlatmadım." Hızlı konuşmam bittikten sonra derin bir nefes aldım. Ona niye bunları söylüyordum hiçbir fikrim yoktu. Gerçi konuşmamın yarısından fazlası saçmalamaktan öte değildi. Ama beni sonuna kadar bir şey demeden dinlemişti, garip.

FAZLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin