-16-

224 23 3
                                    

Gözlerimi bugünkü ikinci uykumdan sonra açıp yataktan doğruldum. Başım ilk uyandığımda ağrıyordu fakat şimdi etkisini yavaş yavaş çekmeye başlamış olacak ki hafif bir baş ağrısı dışında bir şey yoktu.

Lavaboya gidip yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı toplayıp aşağıya indim. Karnım çok acıkmıştı bu yüzden direk mutfağa yöneldim. Kapıdan girdiğimde Yankı'yı görmeyi bekliyordum ama beklentim gerçekleşmedi. Salondan geçerken de onu görememiştim. Neredeydi acaba?

Kahvaltılık bir şeyler çıkarıp karnımı doyurduktan sonra çıkardıklarımı yerlerine yerleştirdim ve salona geçtim. Televizyonu açıp karşısına oturdum. Kanalları değiştirirken bir çizgi film buldum ve izlemeye başladım. Moralimi düzeltebilecek şey belki de buydu.

Aradan birkaç saat geçtikten sonra kapı kilidi sesi duydum. Bakışlarımı kapıya yönelttiğimde Hazal ve Yankı'nın bir arada eve girmesini hiç beklemezdim. Hazal'ın bakışları beni bulduğunda yanıma geldi. "Derin, nasılsın? Bir şeyin yok değil mi?" Sarıldı ve yanıma oturdu. Bu davranışları çok garip geliyordu. Daha dün okulda bana bir düşman gözüyle bakarken şimdi de böyleydi. "Y-yok. Biraz daha iyiyim." Dedim sessizce. O sırada Yankı da elindeki poşetleri bırakıp bir şey demeden yukarı çıktı. Başım ona doğru dönünce Hazal da ona doğru baktı.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu kaşlarını çatıp. "Hayır, bu onun her zamanki hali." deyip gözlerimi devirdim. Başını sallayıp çantasından çıkardığı telefonuna baktı. "Çok kalamayacağım üzgünüm biraz sonra giderim. Evde biraz işlerim var da..." İşi olduğunu söylemişti ama ben erken gitmesi gerektiğini babasına bağlıyordum. Yankı hakkında kuralcı gibi şeyler söylemişti. Hazal da herkese bu konuda yalan söyleyerek bağımsız bir kız imajı çizmek istiyordu.

"Sorun değil." Diyerek gülümsedim. O da gülümsedi. Bu sanki, gerçekten samimiydi...

"Çizgi film izlemeyi sever misin?" diye sordum. "Imm... Aslında pek sevmem." Dedi yüzünü ekşiterek sonra da güldü. "Sohbet etmeye ne dersin?" Diye atıldım hemen. Omuzlarını fark etmez der gibi kaldırıp indirdi.

"Kardeşin var mı?" Bakışlarını bana yöneltip yine çekti. "Evet. Erkek kardeşim var. Senin?" diye sakin bir sesle sordu. "Maalesef..." diyerek başımı olumsuz yönde salladım. "Çok da önemli değil bence. Kafan rahat olur." Dirseğini koltuğun üstüne koydu ve başını eline yasladı. "Olsaydı güzel olabilirdi. Kardeşler birbirini bırakmaz, aralarındaki bağ güçlü olur." Bunu kendimi düşünerek söylemiştim. Babam gitmişti ve annem de. Belki bir kardeşim olsaydı en azından o yanımda olurdu. Gözlerini devirdi. "Eminim ki beni en yakın uçurumdan atmak istiyordur." Gülümsedim sonra o da gülümsedi.

"Melih'le konuştum. Özür dilediğini ve bir daha yapmayacağını söyledi. Umarım bu seni biraz daha rahatlatır."

"Çok berbat bir histi Hazal. Kendimden nefret ediyorum." Şu an neden bunları daha dün sinir olduğum birine anlatıyordum bilmiyordum ama içimdeki bir şey beni anlatmam için dürtüyordu sanki. "Kafanı dağıtacak bir şeyler yap böylece düşünmemiş olursun. Ayrıca kendinden nefret etmene gerek yok bu onun hatası." Gözleri bir yere dalmıştı.

Merdivenlerden gelen ayak sesleri kafamı o tarafa çevirmemi sağlamıştı. Siyah eşofmanı ve beyaz tişörtü yani en basit şeyleri bile üstünde çok iyi taşıyabiliyordu. Ondan gözlerimi çektiğimde Hazal'ın da ona döndüğünü gördüm.

"Buraya Yankı'yla mı geldin?" dedim ve bakışlarını bana çevirdi. "Evet. Bir işimiz vardı hallettik ve dönerken ben de seni görmek için buraya gelmek istedim." İşleri mi varmış? Yankı'nın Hazal'la ne işi olabilirdi ki? Şimdi anlaşılıyordu buraya gelmesinin sebebi. İşleri varmışmış... Aslında davranışlarına bakınca samimi gibiydi. Belki de yanlış düşünüyordum. Hayır hayır belli ki Yankı'ya yakın olmak içindi hepsi. Ne yapıyorum ben, sanki Yankı'yı çok seviyordum da onu kıskanır gibi şeyler düşünüyordum. Ne yaparlarsa yapsınlar, bana ne ki...

FAZLAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin