Yıldıza basmayı ve
yorum yapmayı unutmayın lütfen, canım yaldızlı okurlarım.
Çok keyifli okumalar!Bu kız kim?
Yüreği ağzında bir şekilde kapımın dibinde biten bu kız, kim? Sabahın köründe ve saatin yedisinde kapıma dayanmış. Upuzun, dümdüz, simsiyah saçlara sahip. Yeşil gözlere, hüzünlü bakan iki çift yeşil göze sahip. Kapımın önünde, tam karşımda soluk soluğa nefes alıp veren kız, kim?
Kim bu kız?
"Pardon?" deyip boş bir şekilde baktım yeşil gözlerine.
Göz teması kurduğumuz an hüzünlü bakışları yok oldu. Hüzünlü bakışların yerine kızgın, kin dolu bakışlar devreye girdi. Hızla saçlarını geriye doğru attı, nefes nefese kalmış olan haline bir son verip düzenli nefesler eşliğinde karşımda dikildi. Kapının pervazına yasladım omzumu ve topuklu botları sayesinde uzun duran, uzun saçlı, yeşil gözlü kızı göz ucuyla süzdüm boş bir zaman kaybı ile.
Kin dolu bakışları, kahve gözlerime saplıydı. Bakışları; ucu bilenmiş bıçak, bakışlarının odağı olan gözlerimse şekilsiz bir mermerdi. Bakışlarında bulundurduğu iğneleyici hissiyatı gayet iyi aktarmıştı bana o an. Gözlerini gözlerimden bir an olsun ayırmadan evimin içine doğru seslendi, "Mary! Ben geldim!" Tiz, kulak tırmalayıcı sesle birlikte yanağımın içini dişlemeye başladım. Garip aksanı ve dış görünüşü sayesinde onun yerli olmadığını anlamam uzun sürmemişti. Melez ya da herhangi bir yabancı olmalıydı.
Mary'nin arkadaşı falan mıydı?
Düşündüm. Mary'nin arkadaşı mıydı sahiden de? O halde ne diye benim yanıma yerleşmiş, onunla kalmamıştı?...
"Uyuyor-" Lafımı yarıda kesen Mary'nin yüksek bir sesle, "Hayır, uyumuyorum." diye seslenmesi olmuştu. Demek uyumuyordu. Arkadaşı geldiği için sevinmiş olmalıydı o zaman. Belki de bu kızın sesine uyanmıştı.
Yeşil gözlerin sahibi kız kendi kendine gülümsedi, gözlerini benden çekti ve hızla topuklu çizmelerini çıkartıp içeri geçti. Yanımdan sıyrılıp hiçbir şey demeden evin içine girmişti, kesinlikle saygısızdı. Burası benim evimdi. Kapının pervazına yaslanmayı bırakıp içeri geçtim.Yatak odama doğru ilerliyordum ki, "Hasta mı oldun yine? Ah Mary, benim evimde kalmanı söylemiştim sana!" İnce sesiyle Marry'e bir şeyler söyleyen kızın homurdanmalarını duydum.
"Hasta mı oldun yine?" diye tekrar ettim yapmacık ve kısık bir sesle, kollarımı birbirine geçirirken, "Hasta olmuş işte, ve evet yine." diye homurdandım sessiz ve isteksizce.
Sabah uyanır uyanmaz üstümü değişmiş, ufak çaplı bir kahvaltı sofrası hazırlamış ve evde bulabildiğim tün ilaçları ortaya çıkarmıştım. İlaçlar, Mary içindi ve şuanda kahvaltı yapıyor olmamız gerekirdi fakat yeşil gözlü kız bu planın içerisinde yoktu. Kapısı ardına kadar dayalı odanın içine girer girmez gördüğüm manzara karşısında kollarımı göğüsümün üzerinden ayırıp iki yanıma düşürdüm, ikisinin de dikkatini bana vermesini bekledim.
Mary'nin üzerine eğilmiş ateşini kontrol ediyordu yabancı, uzun siyah saçları yatağıma serilmişti. Mary'e baktım, dümdüz biraz da şaşkın bir suratla yabancıya bakıyordu. Bal sarısı saçları yüzüne yayılmıştı. Yüzü hala daha kıpkırmızı bir haldeydi. Zaten sabah da ateşi vardı, iki saat içinde düşmesi gibi bir durum söz konusu olamazdı. Mary ona olan bakışlarımı fark ettiğinde üzerine eğilmiş olan kızdan uzaklaştırdı bedenini. Kız buna bozulmuştu, bu her halinden belliydi. Çatık kaşlarla bana doğru dönüp beni hoşnutsuzca gözleriyle süzdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZELLİĞİN KORKUTMADI (gxg)
Teen FictionKırmızı... Sen nasıl hissedersen hisset, sana nasıl hissettirirlerse hissettirsinler sen kırmızısın. Seni dinliyor olacağım. Görüyor, anlıyor, biliyor ve hissediyor olacağım. Olacağım Kırmızı, yanında olacağım. Korkuyorsun biliyorum, korkuyorum bili...