Yıldıza basmayı ve
yorum yapmayı unutmayın lütfen canım yaldızlı okurlarım.
Çok keyifli okumalar!(Bu bölüm, yazdığım tüm bölümlerden en kısa olanıydı. Ara bölüm olarak dikkate alın lütfen!)
Çocukluktan kalma neyim var neyim yoksa hepsi çoğunlukla işlevsiz özelliklerdi hayatımda. Strese bağlı titremeler, insanlara belli etmekten kaçındığım bir kaç korku. O yüzden ben de olmayan, çocuk aklı denilen tabire şaşkın gözlerle bakanlardandım her zaman için. Çok uzak kalmış, yetişememiştim çocuk aklı dedikleri şeye. Bu, maneviyatı yoksul yaşantımın ufak ama eksikliğini hissettiren bir eksikti. Çocuk aklı dedikleri, içerisinde saflıktan tutun en uç noktaya kadar yükselen tüm her şeyi içinde barırdı. Bazenleri, bunu çok hafife alan ebeveynler vardı ve bu ebeveynler benim açımdan ebeveyn olamayacak kadar sığ kalmışlardı. Çocuk aklına sahip olan hiç kimseyi tanımamak sıkıcıydı.İçine girdiğim yorganın içerisinde alıp verdiğim nefesler, telefon ekranında buhar oluştururken lens ve gözlük takmamak da ısrarcı olduğum gözlerim mavi ışıktan dolayı yine ve yine acımaya başlamışlardı. Gözlerimi ovuşturmaya başlarken dış kapının açılmasını ve bir kaç dakika sonra sertçe kapanmasını duymamla telefonu kapatıp başımı iyice yorganın içine soktum. Sabahında pasta yediğim gecenin sonu böyleydi işte... Yasemin, kaç saat sonra yeni gidiyordu ve hayır, misafir sevmemezliğimden değil, evimi kötüleyen insan sevmemezliğimden onunla iletişim kurmadan direkt odama çekilmiştim.
Bir diğer etken ise, benim yanımda kulaktan kulağa fısıldayıp benimle konuşmamalarıydı. Onlardan bağımsız, ne dediklerini anlamadan fısıldaşmalarını izlemek bir zamandan sonra epey sinir bozucu olmuştu. Toplum içinde kulaktan kulağa konuşmanın yanlış bir davranış olduğunu bilmiyorlar mıydı?
Parmaklarım yorganın kenarlarına asılırken göz ucuyla odanın içine baktım, odada tek başımaydım. Karanlığa alışmış gözlerle aralı kalmış kapıdan dışarıya bakmaya çalışırken bir anda geriye itilen kapının duvara çarpıp gürültü çıkarması, içeriye giren Mary'nin odanın ışığını yakmasıyla yüzümü hemen yorganın altına gizledim.
"Ne yapıyorsun karanlıkta, kaç saattir bu yatakta? Sabahtan beri buradasın, sıkılmadın mı? Gece oldu, hiç mi acıkmadın?" dediğinde eş zamanlı olarak üzerimdeki yorganı üzerimden tek bir hamlede çekti. Bu hamlesi yüzünden kendimi karşısında çıplakmışım gibi hissederken sinirle yorganı kendime çekmeye çalıştım.
Sarı saçlarını açmış, iki yandan örmeye çalışmıştı. Örgüler yamuk yumuktular. Üzerindeki sweatshirt çıkarmış, siyah bir büstiyer ve altında kısa bir şortla kalmış haldeydi. Dolgun göğüsleri tavandan sarkan ışığın altında parlıyordu, beyaz teni hassas duruyor ve teni, bu hassaslığı onaylar biçimde kızarıklığı belli ediyordu. Ben yanlarından ayrıldıktan sonra tüm gün böyle mi dolanmıştı evin içinde?
"Bırakır mısın şu yorganı? Üşüyorum." deyip yorganı çekmeye devam ederken ben, kaşları havalandı ve, "Bazenleri cidden de bir şeyleri fazla abartıyor gibisin... Burası sıcak, bücür. Gereğinden fazla üşümen biraz anormal gibi." demişti. Parmaklarım yorganla bütünleşirken, "Ben mi abartıyorum? Asıl sen abartıyorsun. Şovcu gibi, tüm gün evin içinde böyle mi gezdin? Kış ayında üşümemek anormal, anormal olan sensin. Temmuz ayında değiliz." dedim tek bir solukta.
"Öyle mi?" derken ki kısık ses tonuyla kafam karıştı. Tabii ki öyleydi. O, bir normal bir anormaldi. Jennifer, onun hakkında haklı olabilir miydi?
"Evet, öyle." dediğimde yorganı daha da güçlü çektim kendime. Evet, sanırım bunu yapmamam gerekiyordu çünkü Mary, yorganı elinden bıraktığı gibi üzerime düşmüştü. Kollarımı geriye atıp dirseklerimden destek alırken ben, Mary yüzünü üzerine düştüğü yorgandan, göğüs hizamdan çekti. Bu kızla durmadan utanç verici anlar yaşamam normal miydi? Hayır, kesinlikle anormaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZELLİĞİN KORKUTMADI (gxg)
Ficção AdolescenteKırmızı... Sen nasıl hissedersen hisset, sana nasıl hissettirirlerse hissettirsinler sen kırmızısın. Seni dinliyor olacağım. Görüyor, anlıyor, biliyor ve hissediyor olacağım. Olacağım Kırmızı, yanında olacağım. Korkuyorsun biliyorum, korkuyorum bili...