Yıldıza basmayı ve
yorum yapmayı unutmayın lütfen, canım yaldızlı okurlarım.
Çok keyifli okumalar!Arka fonda çalan, ince ve hoş sesli bir şarkı gibiydi. Belki bende öyle olabirdim? İç yakıcı, acılı, hüzünlü, düşündürücü, melankolik sonuçta da aşık. Ama ne o ne de ben, birer şarkı değildik biz. Bizi duyan, anlayan, hisseden, kendiyle bağdaştıran birileri hiçbir zaman olmayacaktı.
Ve ben, şimdi, Living Legend dinliyor içimi kaplayan boşlukta yüzüyor en sonunda da boğulacağımı biliyordum.
Sırtımı koltuğun sırtına yaslayıp bacaklarımı kendime doğru çektim. Kollarımı bacaklarıma dolayıp çenemi diz kapaklarıma bastırdım.
Canım öyle çok sıkılıyordu ki, çok, çok, çok hemde çokun da çoku sıkılıyordu. Oturma odasını aydınlatan mumlar eşliğinde oturuyorduk ben, Mary, Jennifer ve iğrenç evime çat kapı gelen Yasemin ile. Onun ne işi vardı diye soracak olsaydım eğer kendime cevap belliydi zaten, Mary için gelmişti. Orta sehpanın üzerinde yanan mumları izlemeyi bırakıp Mary'e baktım. Tekli koltukta cansız bir manken gibi oturuyordu, yüzü ifadesizdi, kollarını göğsünde birleştirmiş öylece mumları izliyordu. Yanan ve her saniyede daha da çok eriyip ölen mumları kendi bakışlarıyla daha da eritiyordu.Gözlerimi kısıp onu izlemeye devam ettim. Mumun turuncu ışığı yüzüne yansıyor ve onu izlememe yardımcı oluyordu. Pespaye bir şekilde olsada şuanda, doğal bir şekilde güzel görünmeyi beceriyordu. Göz ucuyla tekli koltuğun yanına ahşap sandalyeyi çekip Mary'e yakın oturan Yasemin'e baktım. Uzun, siyah saçlarını iki yandan salaş bir şekilde örmüştü. Üzerinde fitilli, ayak bileğinde biten, haki yeşili renginde bir elbise vardı. Yeşil gözleri ile uyumluydu ve güzel gözüküyordu. İğrenç evime uygun biri değildi.
Yasemin, soluksuzca bir şeylerden bahsediyordu evet ama ne ben ne Mary ne de Jennifer onu dinliyor halde değildik. Kendi çalıp kendi oynarken bizimle işi de yoktu zaten, onun tek dikkati Mary'e aitti. Burnumdan derin bir nefes verip Mary'ye bakmaya devam ettim. Kısıkça öksürüp yerinde kıpırdanırken gözleri benimle kesişti. Gözlerimi ondan kaçırıp Jennifer'e döndüm. Jennifer ise her şeyden bağımsızdı, belli bir süredir elindeki telefonla ilgileniyordu. Mesajlaştığı kişi büyük ihtimal George olmalıydı ki sırıtmadan duramıyordu.
"Mary, madem kalacak yerin yok, burada kalmaktansa bana gelsene. Bu daracık evde daralır kalırsın sen, bana gel, bana. Lütfen!" Derin bir nefes aldım. Yasemin'in dediği hiçbir şeyle ilgilenmek istemiyordum. Uzun, siyah saçlarıyla oynamaya başlayıp Mary'ye bakarken cilveli bir ses, çarpık bir aksan ile,"Çok eğleniriz, Mary." demesiyle yanaklarımın içini ısırmayı başladım. Kabul, bu çarpık aksanı ve cilveli ses tonu güzelliği ile birleşince kışkırtıcı bir hale dönüşüyordu. Bu sırada Mary, bayık bakışlarla Yasemin'e baktı ve sonra, "Beni şımartmaya çalışma. Kendine hakim ol, melez." deyip başını iki yana sallamaya başlamıştı. Melez. Onun bir melez olduğu doğruydu demek. Önceden yürüttüğüm tahminim ile göz göze geldim.
Onları umursamayarak yanan mumları izlemeye başladım.
Jennifer, bir kaç saat öncesine kadar sorgu üstüne sorgudan sonra Mary'nin telefon numarasını vermiş bulunmuştu bana. Fakat bu sorularıyla numarayı Mary'den bizzat istemediğime de bin pişman etmişti beni. Eve gelir gelmezse sorular sormaya devam etmiş ve Mary ile yirmi dakikalığına ilgilenmiş ardından da yorulduğunu belirtip oturma odasına geçmiş koltuğa sinmişti. Sonrasında Mary ile ilgilenmeye devam eden kişi yine ben olmuştum.Bıkkınlıkla yüzümü kollarımın arasına sakladım. Aklım karmakarışık bir haldeydi. Mary, daha dört saat öncesine kadar ölecek gibiydi ama ölmesine imkan yoktu. Zorla, belki biraz kaba ısrarlarla onu ılık bir duşun altına bıraktığımda arkamdan ettiği sızlanmalara kulak asmayıp aldığı bu duşun ona iyi geleceğini açıkça belirtmiştim. Ona çorba yapmış, sonrada zorla yedirmiştim. Kabak çorbasını sevip sevmediği umrum dışıydı, çorbayı zorla içirttiğim de kendine az çok gelmişti. Sonrasında ilaç içirmiş, başında beklemiş, ateşini her on dakika da bir kontrol etmiştim. Her on dakikanın sonunda alnına koyduğum ıslak bezi yenilemiş, saçma sapan bir şeyler sayıklarken yanında olmuş ve sakinleştirmek için elimden geleni yapmıştım. Şimdiyse... Şimdiyse, Yasemin gelmiş, Mary ona muhtaçmış gibi onunla ilgilenmeye başlamıştı. Hemde benim bu iğrenç evimde. Mary'de onun ilgisine muhtaç olmalıydı ki Yasemin gelir gelmez ayılmıştı, geçmişti tam karşıma, oturmuştu koltuğa. Kısa bir süre bana baksa da gözleri Yasemin'de bitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜZELLİĞİN KORKUTMADI (gxg)
Novela JuvenilKırmızı... Sen nasıl hissedersen hisset, sana nasıl hissettirirlerse hissettirsinler sen kırmızısın. Seni dinliyor olacağım. Görüyor, anlıyor, biliyor ve hissediyor olacağım. Olacağım Kırmızı, yanında olacağım. Korkuyorsun biliyorum, korkuyorum bili...