19. KIRMIZI IŞIKTA DUR

48 8 0
                                    

Kırmızı ışıkta dur, ceza yersen ayıp olur. Kırmızı ışıkta dur, kırmızı, en korkunç renk budur. Fren tutmasın, bir ağaca çarp dur. Kırmızı ışıkta geç, cezayı bul. Bunu göze al, çünkü göze aldıkların yanına kâr kalıyorlar.

Ampul değişmiş, banyo kırmızı. Aynadaki yansımam, o da kırmızı. Saat geceleyin bilmem kaç, merak etmeyin dışarı da kırmızı. Az ileride bir yangın çıkmış, dışarısı ferfecir kıyamet. Gözlerim kırmızı.
Okula gitmişim ağaçlar kırmızı, yataktan çıktığımda görüşüm kan kızıl, Rachel'in kızıl saçları, dışarıda tenimi kesen soğuk kırmızı kan akıttı, masama bırakılmış bir bütün elma kırmızıydı, Jennifer yine çok konuşandı ve elinde kırmızı bir kalem vardı, hayat akıp gitmekte ve su yolunu bulmaktaydı.

Su yolunu bulmaktaydı.

Ellerimi mermerden çekip içi boş küvete ilerledim, usulca içine girdim, pencereyi açtım, açar açmaz yüzüme çirkin bir sille atan soğuğa bayıldım, ileride yanan apartmanı izlemeye başladım. Bağırış çağırış, itfaiye sesleri, daha da fazla bağırış, ambulanslar.

Su akıpta yolunu bulsaydı eğer, bir saat evvel sönerdi bu yangın.

Dudaklarım iki yana kayarken mideme oturan ağırlıkla geriye çekildim. Pencereyi kapadım ve küvetin içinden çıkıp tekrardan aynanın önüne geçtim.

Kırmızı ampul, Mary'nin işi olmalıydı. Ortam gece kulünden farksızdı ve bunu anımsamak ise açık penceremin üzerine çekmeye çalıştığım ağır kumaşlı perdeyi yarım yamalak aralamama olanaktı.

Derin bir nefes alırken musluğa sarıldım ve akmaya başlayan suyu yüzüme çarpmaya başladım. Soğuk su yüzümden akıp giderken derin bir nefes aldım. Uzun bir inziva sonrası insan içine karışmak, tüm o bakışlar, sorular, tonla soruya geçerli olmasına özen gösterdiğin süslü cevaplar, yalandan sırıtmalar, günü tamamlamaya ve bir an önce eve varmaya çalışmalar, yaşadıkların ne kadar kötü olursa olsun bir noktada kendine gelmeye başlamalar. Zordu. Kendine gelmeye başladığını sanmak.

Öldürmek.

İçinde çok konuşan o küçük kızı, kızımı öldürmek.

Artık konuşmayacak, ben de susturmaya çalışmayacağım.

Öldürdüm.

Kırmızı ışıkta durmak yerine freni patlak bir araba gibi gaza bastım, ezdim, sakat kalsa ne güzel. Parçalanmış diye duydum. Umursamaz oldum.

Islak ellerimi başta çıplak bacaklarıma sonrasında ise gri tişörtüme kurularken çekmeceden dişli bir tarak ve makas çıkardım. Saçlarım omuzlarımı da geçmeye başlayıp uzamışlardı, çene hizamda kesmem ve en eski haline derhal geri döndürmem lazımdı.

Lakin kırmızı ışığın altında ne kadar düz kesebilirdim, o tamamen muhammaydı.

Tarağı saçlarım arasında gezdirdim, bir iki avuç yere düştü eğilip topladım, çöpe attım. Makası ve bir tutam saçı elime aldım, önüme bir poşet açtım, odaklanmak için havadan bir avuç nefes çaldım. Aynadaki yansımanın üzerinde daha da fazla oyalanmadan elime aldıklarım ile beraber makası saçıma değdireceğim an kapı gürültüye açılmış, Mary daldüz içeriye girmişti.

Bir elimde makas, bir elimde bir tutam saçla Mary'ye yan bir bakış atıp, "Dolu," demiştim. Kapıyı açışına nazaran kapıyı ardından yavaşça kapatırken, "Çık o zaman, boşalır." demiş ve küvete ilerlemişti.

GÜZELLİĞİN KORKUTMADI (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin