6. SANA KEK YAPTIM

99 15 0
                                    

Yıldıza basmayı ve
yorum yapmayı unutmayın lütfen,
canım yaldızlı okurlarım.
Çok keyifli okumalar!

(Bence, okuduğunuz en tatlı bölümüm ile karşınızdayım. Görselde bulunan fırında ki kurabiyeleri bir koca kalıp kekten sayabilir miyiz acaba?)

Haftasonlarını sevmemenin nedenleri; günümün ya test çözmekle ya da tamamen boş geçmesi üzerine kuruluydu. Bir kaç saat öncesine kadar Mary'nin büyük bir ölçüde düşmüş ateşi sayesinde üzerimde ağır bir sorumluluk hissetmeyerek kendimle ilgilenmeye başlamıştım. Haşlak suyla duş alır almaz kendimi kalın kumaşlı kıyafetlere sarmış, masanın başına oturmuş ve birer saat konu tekrarı yapmış ardından da tarih ile fizik dersi üzerinden bir kaç sayfa test çözmüştüm. Gözümde gözlüklerimi gören Mary, gözlüklü halime uzun uzadıya bakarken oldukça dikkat dağıtıcı bir etkendi bakışları benin için.

"Niye bakıyorsun?" dediğimde omuz silkmiş ve, "Yasak mı?" demişti. Onu takmayarak çözmekte olduğum soruya odaklanmaya çalışırken, "Gözlükler yakışmış." demesiyle dağılmış odağımı daha da dağıtmıştı. Sonrasında, kendimle ilgilenme terimini bu şekilde değerlendirmeme sanki garip bir şey yapıyormuşum gibi yüz ekşitip benden uzaklaşmış, mutfağa geçmişti.

Ben derslerle meşgulken, bu yüz ifadesini onun yapması çok garipti çünkü o on ikinci sınıftı. Ha ama üniversiteye gitmeme kararında falansa tabi ki de böyle bir ifadeyle sabahlara kadar evin içinde gezebilirdi, bu beni bağlamazdı. Fakat, onun benim evimin içinde gezmesi hala daha garip hissettiriyordu. En nihayetinde o uzaktan bir tanıdıktı sadece. Onun, evin içinde oradan oraya dolaşmasını takmamaya çalışıyordum ve ben onu kafama takmamaya çalışırken o, mutfakta süpriz hazırladığını iddia ederek beni mutfaktan içeriye sokmuyordu bile. Beni, kendi evimin kendi mutfağına sokmuyordu. Bu, bir kaç gün önce evime sağ salim gelip de gösterdiği bir davranış olsaydı eğer, onu evimden kovmak için bunu çok güzel bir bahane olarak kullanabilirdim.

Testler ve etrafa yaydığım ansiklopedi tarzı kitaplarla uzun bir süre sonra işim bittikten sonra oturma odasına geçmiştim. Şimdi, üzerimde kalın bir battaniye ile koltuğa yayılmış kanalları karıştıra karışta bulduğum eski yapım bir çizgi dizi seyrediyordum. Ekim ayına yaraşmaz bir şekilde soğuk sonbahar günleri yaşanırken yapabileceğim en sıcak etkinlik buydu. Üzerimdeki battaniyeye gözlerim hariç komple gömüldüğümde özellikle bugün evin bu kadar soğuk olmasına şaşıyordum.

Gözlerim çizgi dizideydi. Küçük kız, elindeki bir dilim keki babasıyla paylaşırken babası, memnuyetsiz gözüküyordu. Kekten bir ısırık aldığında hemen yüzü düşmüştü, "Kekin çok kuru," deyip keki kızına geri verdiğinde kız çocuğu asık bir suratla, "Bana kek nasıl yapılır öğretir misin, baba?" demişti. Adam sakallarını kaşıyıp omuz silkerken, "İşim var, annen öğretsin." deyip kızdan uzaklaştı.

Çizgi diziler de bir garipti.

İzlemekte olduğum çizgi diziden hoşlanmadığımdan başka bir kanala geçmek için battaniyenin altında kaybetmeyi başarabildiğim kumandayı aramaya başladım. Bu sırada içeriden,"Çilek sever misin?" Sorusu gelmişti. Battaniyenin içinde kıpırdanmayı bırakırken karnımın altından çıkan kumandayı ellerim arasına alıp oturduğum yerde doğruldum. Battaniyeyi omuzlarıma, oradan da tüm vücuduma sarmakla meşgul olduğum zamanda kapının pervazında elinde bıçakla bana bakan Mary ile pat diye göz göze gelmem ufak çaplı bir kalp krizine yol açmıştı.

Omzunu kapı pervazına yaslamış bir halde beni izlerken, "Ciddi misin, bücür? Sibirya'da değiliz." demişti. Altında kısa bir şort, üzerinde de bol ve kumaşı ince olduğu belli olan gri bir sweat vardı. Saçlarını gelişi güzel topuz yapmış, yüzüne un bulaştırmıştı. Un ve Mary? Peki. Ve ayrıca, asıl o ciddi miydi? Güneşli bir temmuz ayında ya da sıcaklık derecelerini zorlayan Sahra Çölü'nde değildik. Güneş görmeyen İngiltere'de soğuk bir ekim ayındaydık. "Herkesin bünyesi farklıdır ya hani? Üşümeme karışıp durma. Ayrıca, doğal gazı falan mı kapadın sen? Soğuk." dediğimde alt dudağı iki yana düştü ve hayır anlamında başını iki yana salladı. "Ev gayet sıcak, bücür. Abartıyorsun." demesiyle üzerime çöken sinir beni cayır cayır yakmaya başladı. Birilerinin abartıp abartmadığımı söylemesine veyahut kendi görüşlerine göre beni tersleme biçimine gelen imalı cümlelerine sinir oluyordum.

GÜZELLİĞİN KORKUTMADI (gxg) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin