BÖLÜM 11

44 4 0
                                    

İyi okumalar...

DİCLE'DEN

Gözleri bayık baksa da karşımdaki herifin kendinde olduğunu biliyordum. Sinir bozucu sinsi sırıtışı ile "Kucağıma gelmek için oyun oynamana gerek yoktu sevgilim. İste sana sırtımda dünya turu yaptırayım." dedi. Elbette altta kalmayacaktım.

"Eşek olduğunu kabul ediyorsun demek." Sırıtışı soldu. Oh olsun biraz da onun siniri bozulsun! Ama bu beni tatmin etmedi ve devam ettim.

"Bu darbe az geldiyse bir dahaki sefere beyninin pekmezini akıtırım merak etme. Bırak beni!" Ellerimi göğsünden çekip üstünden kalktım. O da kalktı. Mustafa beni kolumdan tutarak sürüklediğinde boşa çabaladığımı bilmeme rağmen aptal gibi hala direniyordum. Ve tabi çığırtkanlık yoluyla onu pes ettirmeye de çalışıyordum.

"Bırak beni! Manyak herif! Ne hakla dokunursun bana? Çek o pis ellerini!" O ise ustaca beni duymazlıktan geliyordu. Ben direndikçe o da beni çekiştirdikçe banyodan odaya kadar olan o yol bana çok uzun geldi. Derken savurduğu gibi yatağa düştüm. Hemen ayağa kalkıp karışmış saçlarımı düzelttim. Ancak omzuma bastırarak tekrar yatağa oturmamı sağladı. Kollarını iki yanıma koyarak üzerime eğildi. Gözlerini gözlerime kenetledi ve tehditkar bir sesle konuştu:

"Ben manyak değilim güzelim. Sadece seni çok seviyorum. Ayrıca salak da değilim, ne yapmaya çalıştığını anlıyorum. Ama istediğini alamazsın.  Lütfen sen de biraz uslu dur. Yoksa istemediğim şeyler yapmak zorunda kalacağım." Ona 'ciddi misin' bakışı atıp gözlerimi devirdim. Ve ondan uzaklaşmak için başımı çevirdim.  Ancak kulağıma söylediği sözlerle boynuma verdiği nefes içimi ürpertmişti.

"Gözlerini devirmen kalbimi tekletiyor güzelim. Şimdi seni daha çok seviyorum." Duraksamadan lafı yapıştırdım:

"Güzelim demen de bende sana karşı olan tek duyguyu yani nefreti körüklüyor bay psikopat! Şimdi bırak beni de gideyim. Yoksa işler senin açından daha kötü olacak." 

Alayla gülerek üzerime daha çok geldi. Gözlerimi ondan ayırmasam da bedenimi geriye doğru eğdim. Ancak kollarım güçlerini bir anda kaybetti ve yatağa düştüm. Tam yeniden kollarıyla kapana kıstıracaktı ki kapının çalması imdadıma yetişti. Mustafa gözlerini devirerek benden uzaklaşırken gülümsüyordum. Bana 'boşuna sevinme' bakışı atarak kapıyı açtı. Hemen ayaklanıp kapıdan giren Özgür ve kapıdaki izbandut Mustafa'dan etrafı görmeye çalıştım. Görünürde kimse yoktu ve etraf ağaçlarla çevriliydi. Özgür elinde tepsiyle içeri girdiğinde şimdi kaçmaya çalışmanın aptallık olacağını biliyordum. Tepsiye bakınca acıktığım aklıma gelmişti ama inadına yemeyecektim. Belki insafa gelir bırakırdı beni. Tepsiyi küçük tekerlekli masanın üzerine bıraktı ve kenara çekildi. Mustafa çenesiyle tepsiyi işaret edip "Ye hadi!" diyince çenesini koparmamak için zor tuttum kendimi. Ona fiziksel olarak zarar veremesem de laflarımla canını sıkabiliyordum. Yine aynı yolu izledim. Aklıma gelenle kollarımı çocuk gibi önümde bağladım.

"Bu manyak buradayken yemem. Dışarı çıksın." Mustafa Özgür'e döndü.

"Çık hadi." Müdahale ettim.

"Hayır o değil sen çık. Buradaki tek manyak sensin." Mustafa sinirden dişlerini birbirine bastırıp çenesini kasmıştı. Sakinleşmeye çalışır gibi bir nefes alıp güldü.

"La havle! Kızım seni yemek yerken sadece ben görebilirim. Hem belki ben de acıktım. Beraber yiyelim." Omuz silktim.

"Banane be acıktıysan git ye. Hem ben senin nereden kızın oluyorum? Süs köpeği miyim ben? Senin dediklerini yapmak zorunda olan bir kukla değilim bunu o küçük aklına sok!" 

VAZGEÇEMEM...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin