BÖLÜM 15

41 1 1
                                    

Merhabalar uzun zaman oldu.
Iyi okumalar...

Adamların yanına gelinceye kadar sessizdim. Sessizliğim beni bile şaşırtmıştı. Dışarıdaki izbandutların kafalarını benden tarafa çevirmemesi kucağında olduğum manyağın gururunu okşamış olacak ki güldü. Mutfaktan elinde su şişesiyle çıkan Özgür'ün kaşları çatıldı. Debelendim.
"Tamam iyiyim, indir beni." O ise beni duymamış gibi yoluna devam etti. Beni üst kattaki odaya çıkarıp yatağa bıraktı. Arkamızdan giren Özgür, suyu bana uzattığında elinden aldım.
"Ne oldu yenge? Yine kaçmaya mı çalıştın?" Başımı diğer tarafa çevirip suyun kapağını açtım. Tam bir yudum içmiştim ki Mustafa konuştu ve içtiğim su boğazımda kaldı.
"Evet ama başarısız oldu. Bileğini burkmuş, biz de eve döndük. Afiyet olsun bitanem başarısızlığının üzerine bir bardak su iyi gelir." Öksürdüğümde gelip sırtıma vurdu. Planımı anlamıştı. Nefesim yavaş yavaş düzelirken yatakta karşıma oturdu ve konuşmaya devam etti.
"Biraz paslanmışsın hayatım. Bu basit kaçma teşebbüsleri sana göre değil. Senden daha karmaşık planlar beklerdim. Kafama taşla vurmanın işe yaramayacağını sen de biliyorsun." Göz kırpıp gülerek konuştuğunda şişedeki suyu üstüne fırlattım. Gözlerini kapattı ve ağzına giren suyu püskürttü. Birden ellerimden tutarak beni yatağa yatırdı ve üstüme çıkarak ellerimi başımın üstünde birleştirdi. Yüzünden akan su damlaları yüzüme düşünce gözlerine kenetlediğim gözlerimi kırpıştırmak zorunda kaldım. Şişeye baktı, dibinde kalan suyu ona yaptığım gibi yüzüme döktü. Gözlerimi kapattım ve suyun yüzümden uzaklaşması için başımı sağa sola salladım. Birden eliyle başımı sabitledi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.

Gözlerimi şaşkınlıkla açıp çırpınmaya başladım. Dudaklarını dudaklarımdan ayırıp alnını alnıma yasladı.
"Çok güzelsin sevgilim. Ama bir o kadar da inatçısın. Bundan sonra istemediğim bir şeyi yaptığında seni öpeceğim. Çünkü seni dudaklarımla susturmak ormanda kovalamaktan daha eğlenceli." Alnımı öptü ve boştaki eliyle yatağa yayılmış olan saçlarımdan bir tutamını parmağına doladı. Sessizce ve çatık kaşlarla ona bakıyordum.
"Şimdi dinlen birtanem. Hem bileğin düzelsin hem de aklın başına gelsin. Yemek hazır olunca seni çağırmak için geleceğim." Dudağıma yöneldiğinde kafamı çevirdim. Duraklayıp yanağımı öptü ve üstümden kalktı. O kalkınca ben de kalktım.
"Nefret ediyorum senden! Sapık ve psikopatsın." Kolumdan tutup kendine çektiğinde debelenerek boştaki elimle onu yumrukladım.
"Bırak beni şerefsiz!" Beni kendine yapıştırdı. Burnunu boynuma götürüp kokumu içine çekti.
"Seni seviyorum bebeğim." Odadan çıktı ve kapıyı kilitledi. Çığlık çığlığa etrafı dağıtıp nefret kustum.
"Senden nefret ediyorum! Senden de o piç kurusu adamlarından da nefret ediyorum. Sürüm sürüm süründüreceğim seni de adamlarını da! Hepinizi mahvedeceğim duydun mu manyak herif? Güneşin ve temiz havanın tadını çıkar, buradan kurtulduğum zaman hapislerde çürüyeceksiniz!" Elime geçenleri kapıya fırlattım. Keşke kapı yerine o manyağın kafası olsaydı. Dolaptaki kıyafetleri sağa sola savurdum. Yatağın örtülerini dağıttım. Ardından ağlayarak yatağın yanına çöktüm. Yerde cenin pozisyonu aldım ve dua ettim.
"Allah'ım nolur bana yardım et. Çok korkuyorum."

Ne kadar süre orada kaldım bilmiyorum. Gözyaşlarım sessizce aktı. Vücudumun soğuk parkelerden dolayı tutulduğunu hissettim ama kalkmadım. Varsın tutulsundu, belki bu sebeple Mustafa beni rahat bırakırdı. Kapının kilit sesini duyduğumda gözlerimi kapattım. Yemek hazır olduğunda geleceğini söylemişti. Hiçbir şey yemek istemiyordum. Uyuduğumu düşünürse çıkar gider diye düşündüm ama kaçırıldığımdan beri ne düşündüğüm gibi olmuştu ki?
Kapıyı açtı, yanıma geldiğini belirten ayak seslerinden bile burada onun sözünün geçtiği belliydi. Yanımda diz çöktü. Eli yanağımı buldu ve okşadı.
"Birtanem burada hasta olursun kalk yemek yiyelim." Yüzüme gelen saçımı kenara çekti.
"Keşke uyanıkken de böyle uysal olsan. Ama merak etme sevgilim, ben seni uysallaştırmanın yollarını bulurum." Kaşlarımın çatılmasına engel olamadım, bu yüzden uyumadığımı anlamıştı. Gözlerimi açtım.
"Beni rahat bırak. Çık dışarı!" Kolumdan tutup kaldırdığı an vücudumun tutulduğunu anladım. Kolumu çekmeye çalışsam da boşunaydı. "Bırak beni" dememe rağmen bırakmadı. Yemek masasına geldiğinde bir sandalye çekip beni oturttu. Başımın tepesine bir öpücük kondurdu ve karşıma oturdu. Masaya bir göz attığımda benim sevdiğim yemeklerle donatılmış olduğunu gördüm. Kollarımı göğsümde bağladığımı görünce tek kaşını kaldırdı.
"Neden yemiyorsun birtanem?"
"Hayvan gibi sürüklemeden sorsaydın yemek istemediğimi söyleyecektim. Ama sen insanlıktan nasibini almamış bir öküzsün. Dağda mı yetiş-" Elini masaya vurmasıyla bir çığlık attım. Beni korkutmasını komik bulmuş olacak ki güldü. Ancak ben sinirliydim.
"Anca bunu yaparsın işte. Bağırır,çağırır,kırıp dökersin. Anca kolumdan sürükleyerek bir şeyler yaptırabilirsin bana. Kendi isteğimle değil. Ne aptalmışım! Ben seni nasıl sevmişim? Demek ki gözüm kör olmuş ama neyse ki sen gerçek yüzünü gösterdin." Kalktığım an o da bağırdı.
"Otur şuraya yemek yiyeceksin. Sonra istediğin kadar çemkirirsin sevgilim. Seni bu masaya bağlar,yemeğini ben yediririm ama aç kalmana izin vermem. Ayrıca ben sana istediğimi yapmadığında seni öpeceğimi söylememiş miydim?" Ayağa kalkıp bana doğru geldiğinde geri gittim. Belim tezgaha yaslanınca elime bir su bardağı geldi ve benden iki adım ötedeki manyağa fırlattım. Bardak yanından geçip duvarda binbir parçaya ayrılırken hayatımın da bu bardak gibi parçalandığı aklıma geldi. Ve tek sebebi karşımdaki adamdı. Bir zamanlar sevdiğim adam...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VAZGEÇEMEM...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin