Kısa bir konuşma faslından sonra herkes otururken ceketimi çıkartıp sandalyeye koydum.
Işıkları kapattıktan sonra projeksiyon perdesini indirmek için ilerledim. Parmak uçlarımda yükselerek perdeyi yakaladım. Marcus yüksek sesle -sahte olduğu belli olan bir şekilde- öksürdü.
Perdeyi indirdikten sonra Masada Marcus'un yanına ilerledim.Yanında dikilirken ellerimi birbirine kenetledim. Geçen toplantıda sözü yarıda kesilen adam ayağa kalkarak tahtanın önüne geçti. Masadaki defterimi kucaklayıp kalemimin kapağını açtım. Adamın söylediklerini not alırken üstümde hissettiğim keskin bakışlarla birlikte kafamı kaldırdım.
Paul bana bakıyordu.
Göz göze geldik.
Yüzümü süzdü.
Güldü. Göz kırptı.Hızla kafamı eğdim.
Yutkundum.
Bu adamın amacı ne?
Paul yanındaki sandalyeyi gürültüyle çekti. Eliyle boş sandalyeyi gösterdi.
"Yorulmuş görünüyorsun Mary."
Marcus gerginlikle dikleşti.
"Toplantıyı kısa kesersek dinlenecek. Toplantıyı bölmemelisiniz."
"Mary..."
"Sekreter Cruet."
Paul kollarını masaya yasladı. Gözlerini bana dikti."Ben böyle iyiyim Paul Bey. Çok teşekkür ederim."
Ses tonumu bozmamaya çalıştım. Paul gözlerini benden çekmedi ama ağzını da açmadı.Sunum devam ederken Paul Bey'in sekteriyle göz göze geldik.
Adu Christel'dı sanırım. Hafifçe gülümsediğimde bana selam verdi.Birbirimize doğru birkaç adım attık. Sırtımızı duvara yasladık.
"Kaçta çıkıyorsun?"
Elimi ağzımın önüne siper ettim.
"Bugün yedide çıkacağım."
"Çıkışta kahve içelim mi?"
Marcus'un bakışını hissettiğimde panikle doğruldum. Elimi Christel'ın defterine doğru uzatıp numaramı yazdım.
Paul, Christel'a doğru baktığında panikle elimi çektim.Marcus önündeki dosyaları açtıktan sonra sunum hakkında görüşlerini belirtirken Paul önündeki kupayı öne doğru uzattı.
Yanına doğru ilerledim.
"Kahve ister misiniz?"
Kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Teşekkürler."
Kafamı sallayarak yanından uzaklaştım.Toplantı bir saat daha devam ettikten sonra Marcus ve Paul aynı anda ayağa kalktılar. Kollarımı sallayarak dinlendirdikten sonra yüzüme gülümse kondurdum.
"O zaman anlaştık."
"Anlaştık."
El sıkıştılar.
Masanın çevresine dikilmiş adamlar da birbiriyle el sıkıştıktan sonra Paul bana elini uzattı. Elini sıkarken diğer elini yüzüme uzattı. Parmakları gözümün altına değdiğinde gözlerimi kırpıştırdım.
"Kirpik düşmüştü."
"Oh, teşekkürler."
"Tanıştığıma memnun oldum Mary."
Cebinden bir kart çıkartıp elime tutuşturdu.Christel'la sarılırken Marcus hızla odadan çıktı. Peşinden koşturarak ilerledim.
Bana dönüp elini uzattı.
"Sana verdiği şeyi ver."
Elimdeki kartı eline bıraktım.
"Bir şey söyledi mi?"
"Hayır."
"Neden dokundu yüzüne?"
"Kirpik varmış. Onu aldı."
Ağzında bir şeyler mırıldandığında şaşırdım.
"Efendim?"
"Sana bir şey demiyorum."
"Tamam."Odasına girdik.
"Kızla ne konuştunuz?"
"Christel'la mı?"
"Adı her ne ise."
"Çıkışta kahve içmek i-"
"Bugün mü?"
"Evet."
"Saat kaç dedin?"
"Yedi."
"Yedide çıkabileceğini kim söyledi?"
Sesi tersler gibi çıktığında yutkundum.
"Haklısınız, efendim. Bunu ona ileteceğim."
"Numaranı mı verdin?"
Dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Evet."
"Bir daha kimseye numaranı vermeyeceksin."
Derin bir nefes aldığımda yüzümü inceledi."Ağlayacak gibi duruyorsun."
"Ağlamayacağım efendim."İlk gün ağladığımda resmen beni yerden yere vurmuştu. O gün yaşadığım burukluğu başka hiçbir gün yaşamamıştım.
"Öğlen yemeğiniz için ne istersiniz?"
"Bugün ne yiyeceksin?"
Not alacakken duraksadım.
"Efendim?"
"Bugün ne yemek istiyorsan onu yiyeceğim diyorum."
Zıkkım."Birlikte yemek yiyelim."
"Peki efendim."
"Ne yemek yiyecektin bugün?"
"Yemeyecektim."
"Ne?"
"Öğlenleri yemek yemiyorum."
"Neden?"
"Vaktim olmuyor."
"Bugün yok mu yani?"
"Siz emrederseniz vaktim olur efendim."
Elimdeki kalemi ve defteri çekti.Kafamı kaldırdığımda bileğimi tutup beni kendine çekti.
"Çok sinirli gözüküyorsun."
Kaşlarımı çattım.
"Ben mi sinirli duruyorum?"
Defterimi masaya bırakıp elini yanağıma uzattı.
"Ben mi sinirliyim?"
Sakin bir ses tonuyla sorsa da gözleri alev saçıyordu. Eli büstiyerime uzanıp aşağıya çekti."Bir anda ciddileşme sebebin nedir Mary?"
"Her zaman ciddi olmamız gerekmiyor muydu?"
İlk gün tavsiyelerimden birinde böyle demişti.
"Bunu sana kim söyledi?"
"Siz."
"Ne zaman?"
"İlk gün..."
Elinin tersini yanağıma sürttü.
"Ağladığın gün mü?"
Yutkundum."Beni sadece patronun olarak mı görüyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreter
Short StoryGözlerim dolarken kafamı kaldırdım. "Mary..." "Mary." "Susun." Elimi havaya kaldırırken sakinleşmeye çalıştım. "Sizi burada bulmamalıydım." Paul kolumu tutarak beni kendine çekti ve diğer kolunu omzuma doladı. "Buradan çıkalım." Kolumla göğsünü i...