Hızlı adımlarla yürürken peşimden koşturarak geliyordu. Hızlı nefes sesleri kulağıma gelirken bana dur demesini bekliyordum. Demedi. Toplantı odasına vardığımızda derin bir nefes alarak elini göğsüne koydu. Aklıma gelen şeyle birlikte seri hareketlerle bileğimdeki saati çıkartıp cebime attım.
Mary'e doğru döndüm.
"Sanırım saatimi odamda unutmuşum. 2 dakikan var. Misafirlerimizi bekletmek istemezsin Mary."
Mary dişlerini sıkarken kafasını salladı ve arkasını döndü. Koşuşunu izlerken omzumu kapıya yasladım. Koridorun sonundan dönerken eteğini çekiştirdi.Kapı koluna uzanıp ağır bir hamleyle açtım. Şirketin patronu Ashton el sıkıştıktan sonra yerime oturdum. Masada hafif bir sohbet dönerken kapı tıklatıldı ve Mary'nin güzel yüzü göründü. Kalbim sertçe çarptı.
Kızarmış yanakları...
Hafifçe dağılmış saçları...
Aralık dudakları...
Çenemi sıkarak bakışlarımı zor da olsa üstünden çektim. Bakmamalıydım. Tavrımı ortaya koymalıydım.Korku dolu gözlerini yüzümde hissetsem de yine de kafamı kaldırmadım ya da onu rahatlatacak bir bakış atmadım. Toplantının sonuna kadar saatimi düşünecekti.
Ben de onu... Ve ona neler yapacağımı...♤♤♤♤♤♤♤♤♤♤
Doğru düzgün odağımı toplayamazken Mary'nin omzuma dokunmasıyla ayağa kalktım. Gözlerinin içine bakarak dokunduğu yeri elimin tersiyle temizledim. Yutkundu.
Ashton elimi sıktıktan sonra Mary'e yöneldi. Mary'nin elini tutup öptüğünde dudaklarımı birbirine bastırdım. Elinin içine sıkıştırdığı kartı gördüğümde kaşlarımı kaldırdım. Mary ile göz göze geldik. Ashton arkasını döndüğünde gözümün içine bakarak kartı masaya bıraktı.
İşte benim bebeğim...
Bakışlarımı duvara çevirip duygulardan soyutlamaya çalıştım."Bir daha benden izinsiz bana dokunma."
Cümlemle birlikte sendeleyerek geriye doğru bir adım attı.
"Marcus, anlamı-"
Kaşlarımı çattım.
"Marcus? Bey demeyi unuttun sanırım Mary."
Gözlerini kısa bir süreliğine yumup geri açtı.
"Üzgünüm Marcus Bey. Haklısınız. Öğlen yemeğinde yemek istediğiniz herhangi bir şey var mı?"
"En sevdiğim yemeği istiyorum."
Not alırken toplantı odasından çıktık.Yine hızlı adımlarla odama ilerlerken peşimden koşturdu. Odama girip arkamdan kapıyı sertçe kapattım. Topuk sesleri duraksadı. Kapımdan uzaklaştı. Odasına girdikten emin olduktan sonra ceketimi alarak odamdan çıktım.
♤♤♤♤♤♤♤♤
Telefonum çaldığında sesini kıstım.
"Güzelim" arıyordu. Açmadım. Birkaç dakika sonra bir daha aradı. Önüme konan tabakla birlikte hızla çatal bıçağıma uzandım. Ağzıma aldığım lokmayı çiğnerken telefonu açtım.
"Alo Marcus Bey. Yemeğiniz hazır efendim. Onun için-"
"Ben dışarıda yiyecektim. Öyle söylememiş miydim?"
"H-Hayır efendim."
"Artık öğrenmiş oldun. 2'de ofiste olacağım. Diğer şirketin toplantısını 3'ten 2 buçuğa çekebilir misin?"
"Tamamdır Marcus Bey."Telefonu yüzüne kapattım.
![](https://img.wattpad.com/cover/324307845-288-k763609.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreter
Short StoryGözlerim dolarken kafamı kaldırdım. "Mary..." "Mary." "Susun." Elimi havaya kaldırırken sakinleşmeye çalıştım. "Sizi burada bulmamalıydım." Paul kolumu tutarak beni kendine çekti ve diğer kolunu omzuma doladı. "Buradan çıkalım." Kolumla göğsünü i...