Masamıza mumları yanan büyük pasta gelirken ellerimi çırptım. Alkış yaparak Marcus'a döndüm.
"İyi ki doğdunuz."
Gülümsemesi sönerken bana doğru eğildi.
"Doğum günü mü?"
"Evet. Hadi dilek tutun."
Garsonun elinden aldığım pastayı ona doğru uzattım.
"Sen üflemelisin Mary."
Elimdeki pastayı alarak bana uzattı. Şaşkınca yüzüne baktım.
"Benim doğum günüm geçti."
"Şirkete geleli bir ay oldu. Onun için üfle."
Kafamı salladıktan sonra tüm mumları üfledim. Pastayı masaya bırakarak ellerini birbirine vurdu.Önümdeki bıçakla kocaman pastayı dilimledim. En büyük dilimi tabağa alıp önüne koyduğumda kafasını olumsuz anlamda salladı.
"Sen ye."
"Siz yemeyecek misiniz?"
"Biraz sonra yiyeceğim."
Pastanın olduğu tabağı önüme bıraktı."En sevdiğin tatlı pastaydı. Değil mi?"
Kaşlarımı kaldırdım.
"Hayır. Pek sayılmaz."
"Nasıl yani? Sen öyle demiştin."
"Ne zaman?"
"İlk günlerde..."
"Hayır. Ben öyle bir şey demedim."
Biraz modu düşmüş görünüyordu.
"Sorun nedir efendim?"
"Sevmez misin pasta?"
"Pasta da severim ama en sevdiğim değil."
Bir çatal alıp çiğnedim.
"Güzel."
YEME MARY.
KİLO ALACAKSIN.Peçeteyle dudağımın kenarını sildi.
"Bu kadar mı yiyeceksin?"
Kafamı sallarken çatalımı bıraktım.
"Çok doymuştum zaten. Daha fazla yiyemeyeceğim."
Çatalımı eline alıp neredeyse dilimin tamamını ağzına attı. Kıkırdayarak peçeteye uzandım.
Ben de onun ağzını sildim. Peçeteyi tabağına bıraktım."Güzel miymiş pasta?"
Kafasını olumlu anlamda salladı.
"Taze..."Pastanın kalanını paket yaptırdıktan sonra arabaya ilerledik.
Beni eve bırakacaktı.
"Pasta sizde kalsın efendim."
Pastayı arka koltuğa bırakıp kapıyı kapattım. Ön kapıyı açmak için uzandığımda elini kapıya koydu. Arkamda dururken tek eliyle saçlarımı topladı.
"Şirkete hoşgeldin Mary."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreter
Short StoryGözlerim dolarken kafamı kaldırdım. "Mary..." "Mary." "Susun." Elimi havaya kaldırırken sakinleşmeye çalıştım. "Sizi burada bulmamalıydım." Paul kolumu tutarak beni kendine çekti ve diğer kolunu omzuma doladı. "Buradan çıkalım." Kolumla göğsünü i...