Elimdeki dosyayı doğru düzgün okumadan masama bıraktım.
"Önceki dosyadan bir farkını göremiyorum."
Kıpkırmızı olmuş gözlerini bana çevirdi. Yutkundu. Bakışlarını masamın üstündeki dosyaya odakladı.
"Üzgünüm Marcus Bey. Biraz daha zaman verirseniz-"
"Bu kadar zamanda ne kadar para kaybettiğimden haberin var mı?"
Üsteliyordu. Üsteleyecektim.
"Bunu düşünmemiştim Marcus Bey. Çok üzgünüm."
Dosyayı eline alıp arkasını döndü. Hızlı adımlarla kapıya ilerledi. Kapı kulbunu aşağıya indirdi. Açılmadı.Ellerimi ceplerime koyarak masaya yaslandım.
Birkaç kez daha denedi.
"Kapı sıkışmış olmalı. Y-Yardım -"
"Kapı sıkışmadı Mary."
Elimdeki kapı anahtarını masaya vurdum.
"S-Siz mi kilitlediniz Marcus Bey?"
"Sence Mary?"
Ellerini çekerken arkasını dönmedi.
"L-Lütfen açabilir misiniz?"
Sesi titrerken yutkundum.
"Hayır."
"L-Lütfen..."
Sesi biraz daha kısılırken titreyen omuzlarından ağladığını fark etmiştim. Hızlı adımlarla yanına yaklaşarak elimi omzuna uzattım. Parmağım omzuna sürttüğünde ani bir tepki vererek eliyle elimi itti. Dosya yere düşüp saçılırken geriye doğru gitti. Sırtını duvara yaslarken elleriyle yüzünü kapattı.
"Ü-Üzgünüm Marcus Bey."
Yere doğru kayarken hıçkırarak ağlamaya başladı.
"Mary."
"Üzgünüm. Üzgünüm. Üzgünüm."
Aralıksız fısıldamaya başlarken öne arkaya sallanmaya başladı."B-Ben korkağım. Aynı zamanda da beceriksiz. Özür dilerim."
Ona bunları mı hissettiriyordum?
"Mary-"
Yanına yaklaşmama izin vermedi.
"B-Ben... Ben dayanamıyorum. Bu halinize dayanamıyorum."
"Mary dinl-"
"Ben bunu hakediyorum Marcus Bey."
Acı fısıltısını duyduktan sonra bileklerinden tutarak yüzünden çektim. Hızlıca belinden tutarak havaya kaldırdım ve koltuğa oturdum."Daha fazla bunları söyleme Mary."
Yüzümü gördükten sonra ağlaması daha da şiddetlenirken doğru düzgün nefes almadığını fark ettim. Bir şeyler söylemeye çalışırken o kadar sık hıçkırıyordu ki sadece harf harf söyleyebiliyordu.
"Şşttt... Bebeğim sakin ol."
Kafasını boynuma yatırırken rahatlaması için yüzünü ve boynunu öpüyor, ellerimi sırtında ve bacaklarında gezdiriyordum.
"Ç-çok kötü b... Biriyim."
"Sen benim meleğimsin Mary."
"MARY DEME!"
Sesi kulaklarımda yankılanırken yanaklarını okşadım. Dudağını hafifçe öptüm.
"Güzelim."
"Bebeğim."
Arka arkaya sevgi sözcükleri fısıldarken hala ağlamaya devam ediyordu."Nefes al. "
Düzenli bir şekilde nefes almaya başladığında yüzüne baktım. Bana bakmıyordu.
"Haklısın. Fazlasıyla uzattım. Seni çok kırdım güzelim. Özür dilerim."
Göz kapakları yarı aralık dururken yutkundu.
"Kalbimi çok acıttın."
Kafasını geriye yatırırken kalbini öptüm.
"Ağır laflar söyleyen ilk bendim. Ben de üzgünüm."Balkonda ona söylediğim cümleden sonra kollarımın arasından çıktı.
"Bu şeyi şirkette devam ettirmesek çok daha güzel olur."
Kaşlarımı çatarak kolunu tuttum.
"Ne diyorsun bebeğim?"
"Şirketteyiz Marcus Bey. Lütfen, kolumu bırakın."
"Bırakmayacağım Mary. Ne demek istiyorsun?"
Yüzüme sertçe baktı.
"Küçük çocuklar gibisin. Şirkette kendimize çeki düzen vermeliyiz."O günki diyalogtan sonra ona sert bir patron gibi davranmaya başlamıştım.
Elini tutarak dudaklarıma yaklaştırdım.
"Barışalım mı?"
Doğrulurken ciddileşti. Ellerinin tersiyle gözyaşlarını silerken kucağımda yükseldi.
"Sana bir şey söylemeliyim."
O kadar ciddi konuşuyordu ki kalbim sıkıştı.
İki günde benden soğumuş olamaz değil mi? Tanrı'm lütfen...
"Seni seviyorum Marcus."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sekreter
Cerita PendekGözlerim dolarken kafamı kaldırdım. "Mary..." "Mary." "Susun." Elimi havaya kaldırırken sakinleşmeye çalıştım. "Sizi burada bulmamalıydım." Paul kolumu tutarak beni kendine çekti ve diğer kolunu omzuma doladı. "Buradan çıkalım." Kolumla göğsünü i...