Kalbim, içimde deli gibi atarken bir ara nefes alamadığımı hissettiğim doğruydu. O gri gözlerde daha önce bu denli bir öfke, bu denli bir karanlık gördüğümü hatırlamıyordum. Fakat, hissettiğim başka bir şey daha vardı. Bora, sanki bir ilişkimiz varmış ve bir süreliğine ayrılmışız gibi davranıyordu. Sanki, benim duygularımın sahibiymiş gibi bu öylesine büyük bir rahatsızlık veriyordu ki içimde oluşan öfkeye engel olmadan derin bir nefes aldım ve elindeki kartı hızla çekip aldıktan hemen sonra,
"Bu bana ait özel.." diye konuşmaya başlayacağım esnada çelik kadar sert bir sesle,
"Yapma!" diye söyledi ve bana bir adım yaklaşıp bakışlarını daha da karartarak,
"Onun, senin için özel olma durumu diye bir şey yok! İntikam için başka bir yol bul ve bunu yapma Azra" diye fısıldadığında sesindeki ton hala ciddiyetini hissettiriyordu. Kelimeleri tüm bedenimin öfke ile dolmasına neden olmuştu. Nasıl yani? Benim ondan başka kimseyi sevme ve özel hayatıma alma gibi bir durumum olmaz mıydı? bu hakkı sadece kendinde mi görüyordu? Pekalada ondan başkasını sevebilir, hayatıma alabilir, özelime dahil edebilirdim. Onun için geri adım atmadan en az onun kadar sert bir sesle,
"Hayatım hakkında kararlarım sadece bana aittir. Aslına bakarsan, benim için özel olma yolunda pek emin adımlarla ilerlediğinden ona bir şans vermeyi düşünüyorum. Çiçek tercihi ne kadar hoş olduğunu gösterdiği gibi yemek teklifi de ince ve zarifti. Şimdi müsaade ederseniz, çiçekler için kendisiyle bir teşekkür konuşması yapacağım" dedim ve elimde çiçekler ile tam ofisten çıkmak için yanından geçiyordum ki beni kolumdan kavrayarak kendine doğru çekti ve bakışlarındaki ateş ile tüm bedenimi resmen birden küle çevirdi. Adamın her bir yerinden alevler fışkırıyormuş gibiydi. Hissettirdiği her bir duygu ise bedenine acı verecek kadar ağırdı. Neredeyse nefes dahi alamıyordum ve bora en az bakışları kadar ürkütücü bir ses tonunda,
"Adil oynamıyorsun bebeğim" dediğinde ise kalbim içimde tekledi. Dudakları o kadar yakındı ki alıp verdiği nefesini yüzümde hissediyordum. Nefesi, nane ve kahve karışımı kokuyordu ve o dudakları bir an olsun dudaklarımın üzerinde istediğimi fark ettim. Lanet olsun ona karşı bu çekimi kırmazsam olacak olanda buydu. Onun için,
"Oyun oynadığımı sanmıyorum Bora Bey" dedim ve elimi o güçlü ellinin parmaklarından kurtardığımda bakışlarına birkaç saniye sert bir bakışla karşılık verdim. O an dudağına yerleşen seksi sırıtma ise kesinlikle beklediğim bir tepki değildi. Her geçen gün kabaran bir inadı vardı ve bir an önce stajımın bitmesi gerekiyordu. Gözünün önünde durduğum sürece bu durum hiçbir şekilde gerilemeyecekti. Her geçen gün artan bir dürtü olacaktı ve çok geçmeden etraftaki insanlar aramızda bir şey olduğunu düşünecekti. Bunu istemiyordum. Bunu hiçbir şekilde yaşamak istemiyordum.
Günün geri kalanı yoğun bir çalışma temposunda geçti. Gün boyu neredeyse yemek yemeye bile fırsat bulamamıştım. Birkaç saniyelik verdiğim arada ise kahve ile kendimi ödüllendirmek istedim. Fakat makinedeki kahvenin bitmiş olduğunu görmem ise hüsrana uğramamı sağlamıştı. Saat çoktan 17:30 olmuştu ve çıkış için sadece yarım saatim kalmıştı. Öğlen saatlerinde Aylin, telefonuma
"Akşam her zamanki kafede olacağız. Kimseye söz vereyim deme" diye bir mesaj atmıştı. Bu da demek oluyor ki Aylin, Merve, ofisteki Selin ve Bahar eşliğinde bu aksam doğum günüm kutlanacaktı. Ekme söz konusu değildi. Zira bu dörtlünün kesinlikle ölüm tehlikesi vardı. Kahve makinesinin önünde fazladan vakit kaybetmek istemiyordu. Ofise geri geldiğinde yerine oturmak için tam sandalyesini çekiyordu ki evrak karmaşası dolu olan masasının üstünde kırmızı bir kutu gördü. Kadifemsi kutu içinde ne kadar pahalı bir hediye olduğunu resmen bağırıyordu. Kaşları çatılırken kutuyu eline aldı ve tam açacağı esnada hemen altında duran notu gördü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENÇ PATRON AŞK
Romanceçini titretir sevdiğinin dokunuşu, dur diyemez, duramazsın. Yanlış, hata bilmezsin. O dakika her şey doğru gelir kalbine. Azra için de öyle olmuştu. Sevdiğinin dokunuşu, ateşi ne kadar yanlış olsa da karşı konulmaz bir istekle doğru gelmişti ona. Ta...