Nedenini bilmediğim birçok olayın kontrolün dışında gelişmesi kadar kötü bir şeyin olmadığına inananlardandım. Bir insan, hayatındaki dönüm noktalarını kontrol etmeyi bir şekilde öğrenmeliydi. Bunun için robot olmamız gerekmiyordu. Fakat, sistemli kuralcı olmalıydı. Kendi prensiplerimizi ne olursa olsun esnetmemeliydik. Bu sistemi yıllar önce keşfetmiştim. Tamam insanlar robot değildi ve hareketlerimizi kontrol etmek adına yazılımlarımız, kodlarımız yoktu. Fakat, duygulara gözlerimiz kapalı bir şekilde atlamamamız gerekiyordu. Bunu yıllar önce tecrübe etmiştim ve kesinlikle hüsran ile sonuçlanmıştı. Şimdi ise aynı hüsran ile tekrar bir savaşa girmiştim. Lanet olsun ki karşımdaki adamın kesinlikle pes etmeye niyeti yokmuş gibi hissediyordum. Bu durumda aldığım ve dikkat etmem gereken tek kural hemen güvenme, hemen inanma ve hemen kapılma... Bu üç kurala uyduğum süre içinde herhangi bir hasar almayacağıma kesinlikle emindim.
"Bana onca nasihat verirken senin, bunca acının sebebi olan adamın kollarında uyuman şaşırtıcı" diyerek çemkiren Merve'nin dünden beri hala aynı noktada olmasına cidden şaşırmıştım. Cidden bu kızın susturma düğmesi falan olmalı... Bir konu hakkında ya da bir olay hakkında nasıl oluyor da bu kadar soru üretebiliyordu hala çözebilmiş değildim. Derin bir nefes aldım ve kahvaltı masasına koyduğumuz yiyeceklere şöyle bir göz gezdirdim. Mükemmel görünüyordu ve cidden açtım. Sadece leziz görünen omleti mideme indirmeyi ve ağzımda yarattığı mükemmel lezzet şölenini hissetmek istiyordum. Bunun için sabahtan beridir uğraşıyordum ve dün çok ama çok stresli bir gün geçirmişti. Bu benim hakkımdı fakat Merve, bu konuda fazla acımazdı.
"Merve, sence ben her şeyi bir öpücükle unutacak bir kadına benziyor muyum?" diye sorunca kaşları havaya kalkan Merve sert bir sesle,
"Seni öpmesine izin mi verdin!?" diye bağırınca derin bir soluk verdim. Neden sanki Azrail canımı almaya gelmiş gibi hissediyordum. Çünkü aldığım nefeslerin hiçbiri bana yetmiyordu. Birazdan sanki çok az soru sormuşçasına binlercesini daha soracaktı. Cidden bazen aptalın teki oluyordum. Elimdeki çatalı tabağımın hemen yanına bırakıp Merve'nin gözlerine baktım. Arkadaştan çok kızının hatasını yakalamış bir anne edası ile bana bakıyordu. Dünya üzerinde birbirimizden başka kimsemiz yoktu. Ben de onun hayatına gelebilecek olan tehlikeler için bu kadar endişeli olurdum fakat onun, alanına bu kadar savaş açmazdım. Onun için sakin çıkarmaya çalıştığım sesim ile
"Beni, onayım olmadan öptü ve inanan bana yıllar önceki kadar aptal değilim. Bu, benim duygularım ve bir daha incitmesine kesinlikle izin vermeyeceğim. Sadece," dedim ve yutkunduktan sonra kalbimde hissettiğim ile gözlerimi yumdum. Bir yanım onun hala tehlikeli olduğunu ve beni üzmek için fırsat kolladığını söylüyordu. Fakat diğer bir yanım ise söylediklerinde samimi olmasını, pişmanlığının gerçek olmasını diliyordu. Bu ayrımı karşımdaki meraklı arkadaşıma kesinlikle anlatamazdım. Onun için,
"Sadece söylediği kadar pişman mı görmek istiyorum. Nasıl telafi etmeyi seçecek, nereden başlayacak, nasıl devam edecek ve en önemlisi bunun sonu ne olacak?" diye merakım olan ne varsa sıraladığımda Merve gözlerini kısarak bana baktı ve
"Bu sıraladıkların seni kandırması için dilediklerin. Tabi ki hepsini uyumlu düzgün yapacak" diye çemkirdi. Bu kız cidden sağlığa zararlıydı. Özellikle kulaklarınıza. Fakat bazen hissettikleri ve söyledikleri kesinlikle doğru oluyordu. İçimde nefes almakta zorlanan kalbim Bora'nın her şeyi doğru yapmasını, doğru adımları izlemesini ve beni mutlu etmesini istiyordu. Fakat aklım, bu kurgun tamamıyla bir oyun olduğunu kesinlikle uzak durmam gerektiğini haykırıyordu. İnanmam ve güvenmem gereken belliydi. Aklımın yolundan gitmeli onu tamamıyla uzak tutmalıydı. Zarar görmemek adına ama bu pek mümkün gibi görünmüyordu. Yalnız şu anda kurtulmam gereken kişi tam karşımda duruyordu. Onun için sırıtarak gözlerine baktım ve
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENÇ PATRON AŞK
Romanceçini titretir sevdiğinin dokunuşu, dur diyemez, duramazsın. Yanlış, hata bilmezsin. O dakika her şey doğru gelir kalbine. Azra için de öyle olmuştu. Sevdiğinin dokunuşu, ateşi ne kadar yanlış olsa da karşı konulmaz bir istekle doğru gelmişti ona. Ta...