Yorgunluk, insanın hayatında belli dönemlerde fazlasıyla hissedilirdi. Son birkaç haftadır tüm bedenimin ağır bir yorgunluk denizinde yüzmeye başladığını hissediyordum. Doğum günü gecem biraz nefes almamı sağlamıştı ve kızlarla mükemmel bir eğlence geçirmiştim. Bir an olsun Bora'nın burada olduğunu, son üç hafta içinde yaşadığım ne varsa hepsini unutmuş, deli gibi içmiş, sarhoş olmuş, çılgınlar gibi dans etmiştim. Gecenin sonunda ise Yiğit Bey gelip Aylin'i almıştı. Biz dört kadın her ikisine hayranlıkla bakarken Yiğit Bey, bir abi edasıyla
"Dışarıda iki taksi var ve hemen binip adresinizi veriyorsunuz. Aracının başına geçeni pişman ederim" demiş ve çift ardında kıskanç bakışlar bırakan mekânı terk etmişti. Aylin cidden yeryüzündeki en şanslı kadınlardan biriydi. Eminim ki bunun kendide farkındaydı. Sonrasında eve gelmiş ve duş bile almadan uykunun kollarına kendimi bırakmıştım. Şimdiyse o günün üzerinden iki gün geçmiş hafta sonu gelmişti. Bu akşam, yeni bir başlangıcın ilk adımını atacaktım. Emir Sancar ile yemek randevum vardı fakat, henüz yataktan kalkmamıştım. Uyanmamak için direnmeye çalışıyordum ama telefonum buna izin vermeyecek bir şekilde sinir bozucu sesi ile çalıyordu. En kısa sürede bu melodiyi değiştirmeliydim. Yataktan kalkıp salonda, masanın üzerinde çıldırmış gibi çalan telefonumu elime aldım ve ekranda yazan Emir Sançar ismine gözlerimi devirdim. Saat daha 10.00 'du ve bugün cumartesiydi. Uyumam ve vücudumun beni uyandırmasına izin vermem gerekiyordu. Bu düşünceler içinde telefonu
"Efendim" diyerek cevapladım. Emir,
"Günaydın" dediğinde gülümsedim ama hala uyandırıldığım için sinirliydim ve
"Daha uyanmamıştım" dedim sitemle. Cidden hala uyuyor olmam gerektiğine inanıyordum. Karşı taraftan bir kahkaha sesi gelmesi ise iyice sinirlenmeme neden olmuştu.
"Hiç komik değil" diye azarlamaya çalıştım. İşe yaradı mı? Hayır! Çünkü hala gülüyordu...
Emir ile sabah şekeri tadında konuşmamızın ardından akşam saat 19.00'da beni evden alacağına dair sözleştik ve telefonu kapadım. Akşama kadar temizlik yaptım, kurabiye yaptım, kıyafetlerimi ayarladım ve sonunda askılı siyah bir elbise, sıkı topuz yaptığım saçlarım ve hafif tonda yaptığım makyajım ile geceye hazırdım. Bu aşamalar içinde gözlerini bir an olsun benden ayırmayan Merve ise endişeli bir şekilde bana bakmaya devam etti. Merve, hayatıma dair birçok şeyi biliyordu. Tabi ki gecen olan olayı da biliyordu ve her ne kadar zorluk çekse bile herhangi bir atak yapmamıştı. Fakat bu bir ara hücuma geçmeyeceği anlamına gelmiyordu.
"Hala senin bir adam ile yemeğe çıkacağın gerçeğine inanamıyorum" diye söylendiğinde gülümsedim. Haklıydı. Kimine göre kutsal bakireydim ve hayatıma erkek almama yemini etmiştim. Fakat onunla bunun tartışmasına girmeme kararı almıştım.
"Bir şekilde yoluma bakmam gerekiyor. Benimle cidden saygılı bir şekilde ilgileniyor ve bir şansı hak ediyor. Birilerinin aksine o bedenimle ilgilenmiyormuş gibi hissediyorum" dediğimde Merve derin bir nefes alıp,
"Buna inanmıyorum. Hiç yeni bir heyecana adım atan genç kadın havasında değilsin" dediğinde kaşlarımı çatarak ona baktım. Merve ise,
"Heyecanlı falan değilsin. Yeni bir başlangıç adı altında kurtulma atağı gibi hissediyorum ve bundan hoşlanmadım." Dediği esnada gülümseyerek,
"Sadece bir yemek Merve. Bu akşam bana evlenme teklifinde bulunmayacak ve bende kabul etmeyeceğim" dediğimde Merve başını sağa sola sallayıp,
"Sadece dikkatli ol" dedikten hemen sonra saatime baktım. Saat 19.00 olmuştu ve birazdan Emir burada olacaktı. O an çalan telefonum geldiğini sinyal verdiğinde derin bir nefes aldım. Telefonu keyifli çıkarmaya çalıştığım ses tonumla cevapladım. Emir, gelmişti ve aşağıda beni beklediğini söylediğin zaman ise çantamı alıp, Merve'ye gülümsedikten hemen sonra ve evden çıktım. Merdivenlerden indikten sonra apartman kapısının tam karşısında arabasının önünde durmuş beni bekleyen Emir'e gülümsedim ve ondan da aynı gülümseme ile karşılık aldım. Ona yaklaşırken içimi yokladım. Herhangi bir kıpırtı, sıkışma ve heyecan yoktu. Bir şeylerin beni sarması gerekiyordu. Fakat hiçbir sıcaklık yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENÇ PATRON AŞK
Romanceçini titretir sevdiğinin dokunuşu, dur diyemez, duramazsın. Yanlış, hata bilmezsin. O dakika her şey doğru gelir kalbine. Azra için de öyle olmuştu. Sevdiğinin dokunuşu, ateşi ne kadar yanlış olsa da karşı konulmaz bir istekle doğru gelmişti ona. Ta...