Ehehhehehehr merhabalar evt yasiyorum 🙂
Aklıma bolum fikri gwlmedigi için bölüm atamadim bayadir bolumleri gizli gizli yaziyorum zaten :*
🐯
"Lanet olsun, lanet olsun! Onu asla yalnız bırakmamalıydım. Kafam tüküreyim," diyerek yoğun bakımın önünde bir duvarın dibine çökmüş deli gibi ağlıyordum.
Jeongguk'un haberini aldığım gibi hastaneye koşmuştum, Gguk'un anne ve babası şuan şehir dışındaydı ve anında buraya gelmeye çalışıyorlardı. Şuan nerede olduklarını bilmiyordum, ama deli gibi bir hızla buraya geldiklerini biliyordum. Karşı duvarın dibinde duran banka oturmuş Jimin ayağı kalktı ve önümde dizlerinin üzerine çöküp gözlerime baktı. Başımı kaldırdım ve dolu gözlerimle arkadaşıma baktım.
"Sakin ol, Taehyung. Jeongguk'un vurumlası senin suçun değil, bunu ön göremezdin değil mi?" Başımla onayladım onu.
"Ama yine de buna izin vermemeliydim, o hala hasta ve ben erkek arkadaşı olarak onu korumalıydım!" Jimin sinirle bağırdı.
"Aptal aptal konuşma! Nereden bilebilirdin vurulacağını? Sihirli güçlerin falan varda biz mi bilmiyoruz!" Sırtını duvara yaslayan Hoseok kollarını göğsünde kavuşturduğu sırada araya girdi.
"Jimi haklı Tae, sen müneccim değilsin?" Yutkundum ve ona baktım. Ardından Hoseok'un yanındaki Yoongi'nin konuşmasıyla ona döndüm.
"Senin burada oturup ağlamanın Jeongguk'a hiç bir faydası yok, onun senin ağlamana değil güçlü durup ona güvenmene ihtiyacı var."
"Tanrım," derken Yoongi'ye döndü Jimin. "Çok havalı konuştu." Namjoon göz devirdi ve benim derin bir nefes verdiğim sırada konuştu.
"Doktor Huening'i duydun, Jeongguk ciddi bir yerden vurulmamamış. Suçlunun acemi olması büyük bir şans, şuan sadece güçlü olmalısın dostum."
"Pekala," derken ayağı kalktım. "Kantine gidip bir şişe su alacağım, hem biraz hava almış olurum."
"İşte bizim Taehyungie'miz!"
"Yanında gelmemi ister misin," başımı iki yana sallayarak reddettim Jimin'i.
"Yalnız kalmalıyım,"
"Pekala," dedi ve omuz silkti.
15 dakika sonra, bahçede bulunan kantine inmiştim. Kantinden su aldığım sırada tanıdık sinirli bir ses doldurdu kulaklarımı; Kim Sangmin...
"Kang Sunyeon! SEN OROSPU KALTAĞIN TEKİSİN! NE CÜRETLE JEONGGUK'U ÖLDÜRMEYE KALKARSIN?!" Has siktir, koca bir has siktir!
Sunyeon yapmıştı Kang Sunyeon, ortaokuldaki o pick me kız. Sevgilimi, Jeongguk'umu o vurmuştu.
"Öldüreceğim yemin ederim o kaltağı kendi ellerimle öldüreceğim!"
"Taehyung?" Sinirle bağırmamla, abimin elindeki telefon yere düşerken abim şok içerisinde bana baktı.
"Sunyeon, denen o orospu nerede?"
"Ne," diyerek bana baktığında bağırarak karşılık verdim.
"Kang Sunyeon nerede?!"
"Ş-şey,"
"NEY?!" Bağırmamla yerinde sıçradı.
"Minji, sen, ben ve Sunyeon ile eskiden birlikte buluştuğumuz o dağ evinde!"
"Şimdi siktim belanı, kaltak orospu seni," diye tıslayarak abimi arkamda bırakırken hızla arabama doğru koştum.
Dediği dağ evi yaklaşık 1 saatlik uzaklıktaydı, bunu yanına bırakmayacaktım Jeongguk'u vurup elini kolunu sallayarak dolaşamazdı. Bunu hiç kimse yapamazdı. Eğer bana yapsaydı gram siklemezdim, ancak Jeongguk öyle değildi. O mutluydu, güzel bir hayatı vardı. Mutluydu ve hayat doluydu, gençti. Ve benim aşık olduğum adamdı, benden bu kadar kolay gitmesine izin veremezdim.
Burnumdan soluduğum sırada dağ evine gelmiştim, arabamı Sunyeon'unkinin yanına park edip atladım arabadan. Anahtarımı cebime tıktım ve sinirle harareti bir şekilde eve doğru ilerledim. Kapısını sinirle yumruklarken bir yandan boğazımı yırtarcasına bağırıyordum.
"Kang Sunyeon! AÇ ŞU KAPIYI KALTAK, SENİ OROSPU!" Sunyeon yarı çıplak bir şekilde kapıyı açtı ve kırmızı dudaklarıyla gülümserken bana baktı. İğrenç, kuscağım sanırım.
"Ah, Taehyung-ah hoş geldin. Yine her zamanki gibisin," ve saçma sapan sırıtırken ekledi. "Fazla ateşli,"
"Göstereceğim ben sana ateşi, kaltak seni!" Diye tısladım ve hızla içeriye ittim onu. Ardından sarı saçlarını doladım ellerime acıyla inlediği sırada sertçe çektim saçını ve başını yatırmasını sağladım.
"Beni tanıyorsun Sunyeon, ben aslabir kadına zarsr vermem vereni de sevmem. Ama şuan gözümü o kadar döndürdün ki, bana yapılmayacak en büyük şeyi yaptın. Sen bu dünyada sevdiğim ve değer verdiğim tek şeye zarar vermeye çalıştın. Dua et de seni öldürmüyorum, bu sadece küçük bir uyarı. Anladın mı?" Başıyla onayladı beni.
"Ama sende şunu unutma Taehyung, o Jeongguk seni hak etmiyor. Seni gerçekten sevmiyor ve senin seni gerçekten seven birine ihtiyacın var!" Saçlarını iyice çektiğimde büyük bir çığlık attı.
"Sevgilimin adını ağzına bile alma! Bu sana ilk ve son uyarım, benden ve Jeongguk'dan uzak dur!" Saçlarını bıraktım ve Sunyeon eliyle saçlarını ovarken, sinirle çıktım dışarıya.
Kapıda nefeslendiğim sırada arka cebimde titreyen telefonumu çıkardım ve arayana bakmadan açtım.
"Ne var?!" Yoongi'nin doldurdu kulaklarımı.
"Lan bok yiyen neredesin?! Jeongguk uyandı 100 kere aradım seni açmadın, çocuk bağırıyor TAEHYUNG'U GÖRECEM TAEHYUNG'U GÖRECEM diye azmış mı ne gel çabuk!" Ardından arkadan şu son 24 saatte hasret kaldığım o sesi işittim.
"TAEHYUNG-AH! İMDAT!" Derin bir nefes verdim ve gülümsedim.
"Geliyorum, ggukie sabret."
Bir oturuşta yazdım ve fazla düşünmedim üzerine umarım güzel olmuştur (pek güzel gelmedi çünkü bana 😐)
Bi sey dicem BEN OROSPU COCOGU MUYUM? Niye yorum yapmıyorsunuz 😿
İlla sınır mı koyim 😔
Ama koymicm cunku ben love size ❤ 💋
~Diana Oppa 🐼
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Taekook//My Brother's Lover
FanfictionKim Taehyung abisinin aldattığı sevgilisi Jeon Jungkook'a aşıktı. !SMUT!