Bazen dünyanın en zeki aptalı olabiliyordum.
O gün karakoldan çıktıktan sonra Burak'dan hiç bir haber almadım çünkü bir hafta boyunca ne okulda ne de mahallede onu hiç görme şansım olmamıştı. Ya bir şey olduysa çok daha kötüsü ya hapise atıldıysa ama bundan bunlar beni ilgilendirmez çünkü o bir suçlu ve suçluysa cezasını çekmek zorunda.
Düşüncelerimden sıyrılıp hemen okul için hazırlanmaya koyuldum. Annem acil bir işi olduğu için erkenden çıkmıştı, babamsa ondan neredeyse bir aydır haber alamıyordum annem iş için yurt dışında olduğunu söylüyordu. Yol boyunca bunları düşünerek okula gittim.
Ezgi banklarda oturmuş kitap okuyordu. Yanına gittim."Naber, ne okuyorsun."
"Fransız kafka, 'Milena'ya Mektuplar' defalarca okudum ve hiç bıkmadan okumaya devam edeceğim bir kitap."
"Vay, bende okumuştum bi ara ama bana biraz ağır gelmişti."
"Onu boşver de, Burakları gördün mü ne olmuş?"
Okulda mıydı? Telaşla "Ne olmuş, kötü bir şey mi?"
"Yani bende tam bilmiyorum ama Yağız çok kötü bir haldeydi ve Yağız kötüyse Burak iyi olmaz."
Tam o sırada Mehmet yanımıza geldi. İlk defa yüzünde o alaycı ifadesi yoktu."Gizem, benimle gel Burak seninle konuşacakmış."
Tedirginlikle Ezgiye baktım. Oda Mehmete bakıyordu.
"Ne konuşacakmış konuşmak istiyorsa ben buradayım gelsin konuşsun."
"Gizem, bak lütfen şuan kimse seninle uğraşacak kafa yapısında değil. Yorma işte bizi susta gel."
Çok ciddi gözüküyordu ve bu hali biraz da olsa gözümü korkutmuştu.
"Peki, geliyorum."Hiç konuşmadan peşinden gitmeye başladım. Bodrum katına iniyordu. Burası çok karanlıktı ve kaçmak istesem bile kaçamayacağım bir yerdi.
"Getirdin mi?" Bu ses Burak'a aitti ama fazlasıyla yorgun hatta kelimeler biraz çatallı çıkıyordu alkol almış gibiydi.
"Gerirdim abi."
Mehmet sırtımdan hafif bir şekilde itekleyerek beni varlığını bile yeni fark ettiğim sandalyeye oturttu. Bi anda ışıklar açıldı ve o an gördüğüm görüntüyle kanım dondu.
Yağız'ın her yeri kan içindeydi yaralardan yüzü bile tam gözükmüyordu.Hayır, hayır bunlar benim yüzümden mi olmuştu?
"Görüyorsun değil mi halini? Senin yüzünden oldu, o işi batırınca eline ne geçti Gizem, şuan seni öldürmem gerekiyordu. Sen o küçük aklınca karakola gidince yakalanmam sandın değil mi? Yazık, çok yazık."
"Neden bahsediyorsun bilmiyorum, ayrıca ben neden Yağız böyle olsun isteyeyim ben senin kadar vicdansız değilim." Tepki vermez sandım ama bana bakıp bi an gülmeye başladı.
"Vicdansız öyle mi? Sen bunu neye dayanarak söylüyorsun, cevap ver, benim hakkımda hüküm verecek kadar tanımıyorsun Gizem, bir daha sakın ama sakın benim hakkımda hüküm vermeye kalkma yoksa asıl vicdansız tarafımı gösteririm sana!"
"Ben-"
"Sen umurumda bile değilsin şimdi konuş o bilgileri nereden öğrendin kimin adamısın sen."
Benimle böyle konuşamazdı, ona haddini bildirmek lazımdı ama kapının oradan başka bir ses daha duyuldu.
"Benim adamım."
Devam edecek...
Nabersiniz çikolatalı ekmeklerim, bu bölüm için aradan bayağı zaman geçti farkındayım ama artık böyle olmayacak
Ayrıca sınav senesinde olduğum için çok vakit bulamıyorum yoksa her hafta bölüm atarım
Her neyse umarım bölümü beğenmişsinizdir. Eksiklerim ve hatalarım varsa mazur görün ve lütfen söyleyin
Bir sonraki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIKTAN KORKMA
Ficção AdolescenteKaranlık beni içine hapsediyordu. Karanlık bana zarar veriyordu. Karanlık oydu ve hiç acımıyordu. Ben aydınlıktım o karanlık ya o beni yok edecekti ya da ben onu ama sonunda ikimizde kaybedecektik...