Bölüm 2 : TAÇ GİYME TÖRENİ

32 6 17
                                    

Selam! Bölüm için oy verip, yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Sizi seviyorum!

Her şey nasıl bu kadar hızlı gelişti hiçbir fikrim yok. Annem, dadı ve yardımcılar ile odama çıkmamı emretti. Kendisi babamın yanına Kraliyet odası dedikleri Royal odasına geçti. Toplantı.. İyi de neydi bu toplantı?

"Küçük hanım , Kraliçemiz size söylememi emretti. Taç giyme törenini yarın kendisi yapacakmış."

Hızla oturduğum yataktan kalktım. "Ne? Neden babam yapmıyor?" Dadı sakin olmamı ve oturmamı söyledikten sonra konuştu.

"Kralımız, Venom Krallığına gitmeyi düşünüyor. Başka bir şey bilmiyorum efendim. Üzgünüm."

Hüsranla yatağa oturdum. Dadı, hizmetlileri de alarak odadan çıktı. Babam taç giyme törenini yapamayacakmış.. Neydi bu taç töreni dediğinizi duyar gibiyim.

Size taç giyme törenini kısaca anlatayım.

20 yaşına basan her genç asil soylu, Prens/Prenses ünvanını resmi bir şekilde almak için bu töreni yapar. Bu töreni yapan ünvanla birlikte bazı sorumlulukları da alıyor. Örnek verecek olursak; Kraliçe nereye Prenses oraya, saçma diyetler ve dersler, Kendi krallığından olmayan hiç kimse ile görüşmemesi vs.

Prenses de olsan çilen bitmiyor işte.

Bu düşüncelerimi boş verip üstümü çıkardım. Sürmem gereken yağları ve özleri sürdükten sonra büyük tozpembe-beyaz yatağıma uzandım ve uykuya dalmayı bekledim.

Uyuyamıyordum! Kafamda sürekli ormandaki genç adamın yüzü geliyordu. Evet çok yakışıklı bir yüzü vardı ama kıyafetleri onu alenen birisi gibi gösteriyordu. Acaba bir savaşçı mıydı? Yoksa da bir avcı?

Tavşanı vuracağına göre bir avcı olabilir. Belki de keyfiyen vuracaktı. Off uyu Lavin. Gerçekten uyu artık.

Rüyama girmese bari.

************************************************************

"Leydi Lavin, anneniz birazdan töreni yapacağını belirtti. Benden istediğiniz bir şey var mı?"

Kafamı iki yana sallayıp gitmesini belirttim. Balkonda çayımı içiyordum. Aklım dün ormana gelen o adamdaydı. Kimdi? Hangi krallıktandı? Sorular yavaş yavaş beni boğmaya başlayınca aşağıya inme kararı aldım.

Aşağıya indiğimde herkesin telaşla hazırlık yaptığını gördüm. O sırada ensemde bir el hissedince hızla geri çekildim. Lucas!

"Yine mi ıskaladım ya! Pff neyse, ne yapıyorsun burada sen?"

"Sana ne Lucas? İstediğim yerde olurum."

Lucas elini burnuma götürüp ufak bir fıske vurdu. Huylanıp elini ittim. "Yanlış cümle biricik ablacığım. Kraliçe nerede olursa sende orada olursun. Anladın?" yüzünü iyice yüzüme yaklaştırınca şebek suratını gülerek ittim. Biz birbirimizle şakalaşırken annem ikaz etti.

"Çocuklar birer prens ve prenses gibi davranmak zor olmasa gerek."

İkimizde özür dileyip reverans yaptık. Lucas bahçeye çıkma teklif edince kabul ettim. "Şu saçma prensiplerden nefret ediyorum." Lucas söylenirken ben dalgındım. "Heyy çakma prenses sana diyorum. " Benimle uğraşırken ben o adamı düşünüyordum. Daha doğrusu dediklerini.

"Sana diyorum dedim şişko patates!" Hızla Lucas'a döndüm. Biz küçükken de böyle seslenirdi ve kavga etmemize sebep olur ceza olarak da sarayın kütüphanesine araştırma yapmaya gönderilirdik.

DÜŞMAN KRALLIKLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin