13. Bölüm: Senatörü hala seviyor musun?
Jimin, evlerinin arka kanadında kalan misafir odasına uzanan geniş koridorda Yoongi'nin peşinden koşar adım ilerlerken "Yoongi!" Dedi belki de bininci defa. "Dur, bekle!"
Yoongi'nin ise durmaya pek niyeti yoktu. Jimin'in şaşkın bir ördek yavrusu gibi aralık dudaklarıyla aval aval onu izlediği saniyelerden sonra omeganın bir tür şokta olduğunu varsayarak "Babanla konuşup iznini alacağım." Demiş ve bir an bile durup beklemeden hedefine odaklanmış bir şekilde içeri girmişti.
Jimin'i girdiği şoktan çıkaran şey de buydu. Kalbi gümbür gümbür atarken eli ayağı birbirine dolanarak Yoongi'nin peşine düşmüştü o da. Yoongi'ye tüm o şeyleri yapması için müsade ederken düşündüğü şey kesinlikle bu değildi. Onun centilmen bir adam olduğunu düşünmediğinden değil ama işlerin bu noktaya varacağını aklının ucundan bile geçiremezdi nihayetinde.
"Yoongi!" Diye fazla yüksek olmayan bir ses tonuyla ciyakladı bir kez daha. "Tanrı aşkına, dur artık." Uzanıp alfanın kolunu yakaladı. "Beni dinle." Diyordu bir yandan da. "Konuşmama müsade et."
Yoongi, koridorun ortasında durarak tamamen Jimin'e döndürdü bedenini. Omeganın aksine yüz ifadesi son derece dingin, bakışları kararlıydı. "İstemiyor musun yoksa?" Derken başını hafifçe yana doğru eğdi.
Jimin'in yüreği bir kez daha gümbürdedi. Ne hissetmesi gerektiğini bilmiyordu. Yoongi'ye karşı beslediği duyguların, alfanın ona tattırdığı tüm o güzel şeylerin farkındaydı elbette ama evleneceklerini, Yoongi'nin bunu arzu edeceğini hiç düşünmemişti. Söylenenleri duymamış mıydı? Bir yıldan uzun süredir cemiyetin içindeydi o da. Birkaç dedikodu, arkasından fısıldanan birkaç sözcük illa ki çalınmış olmalıydı kulağına.
Ama Yoongi ona öyle bir bakıyordu ki hiçbir şeyden haberi olmadığını düşündü.
Sessizlik uzayıp giderken ve Jimin, karmaşık düşüncelerinin içinde nafile bir çabayla bocalarken alfanın bakışları sertleşti. "Anlaşılan istemiyorsun." Dediğinde ses tonu tıpkı onun başka bir alfayla buluştuğunu düşündüğü zaman ki gibi cansızdı.
"Hayır!" Dedi Jimin panikle. "İstiyorum!" Sonra da fazla heyecanlı ve hevesli göründüğünü fark ederek kıpkırmızı oldu. "Şey- demek istediğim- ben-"
Yoongi, koca bir adım atarak tam dibine sokulduğunda ise bakışlarını kaçırmaya, utancından ölmemek için dua etmeye koyuldu ancak Yoongi'nin iri elleri yanaklarını yakalayarak yüzünü kendine doğru çevirdiğinde alt dudağını dışarı doğru bükerek beklemeye başladı. Alfaya bu kadar yakın olmak Jimin'i her zaman heyecanlandırıyordu ama bu defa farklıydı. Arabada yaşananlardan sonra dizlerinin bağı çözülür gibi oluyordu.
"Sorun ne?" Dedi Yoongi. "Seni hiçbir şey için zorlamam. İstemiyorsan söylemen yeterli, Jimin. Arkamı dönüp giderim ve bir daha asla ama asla rahatsız etmem seni." Omeganın göz bebeklerinde titreşen ifadeyi fark ettiğinde devam etti. "Ama istiyorsun... değil mi? En az benim kadar sen de farkındasın beraber olmamız gerektiğinin."
"İstemediğimden değil..."
"Ne o zaman? Meleğim, söyle bana. Seni bu kadar tedirgin eden şey ne?"
Jimin, Yoongi'ye sarılmak, bu kadar iyi, bu kadar kibar ve bu kadar anlayışlı olduğu için kollarında hüngür hüngür ağlamak istedi. Hiçbir alfa Jimin'e ne istediğini sormamıştı bugüne kadar. Senatörle nişanlandığında bile ancak karar verildikten sonra Jimin'e söylenmiş, henüz on dokuz yaşındayken çok büyük bir sorumluluğun altında bulmuştu kendini.
Sonra da kalbi kırılmıştı.
Jimin, tüm bunları tekrar yaşamak istemiyordu. Üstelik Yoongi, dürüst olmasını hak ediyordu. Bilmeyi hak ediyordu. Geri dönüşü olmayan bir karar vermeden önce arzuladığı şeyin aslında arzuladığı gibi olmadığını bilmeliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oxytocin : yoonmin
FanfictionGüney Kore cemiyet hayatının en gözde ve sevilen omegası Park Jimin, gördüğü ilk anda kızgınlığa girmesine neden olan alfa Min Yoongi'den nefret ediyordu. Yoongi'nin ise masum güzelliği ve saf ruhu ile dikkat çeken bir asilzade olan omega ile ilgili...