24. Bölüm: Bir şeyi istememekle ona sahip olamamak arasındaki farkı belli ki bilmiyorsun.Yoongi, akşam üzere evine ulaştığında ortalık fazlasıyla sessiz ve sakindi. Ne bütün günü bahçe işleriyle geçiren bahçıvan ne de diğer çalışanlara emirler yağdırarak bir oraya bir buraya koşturan kahya vardı ortalıkta. Tabii akşam yemeğinin zamanında hazır olması için dudaklarını büzerek daha hızlı olmalarını söyleyen omegası da görünmüyordu etrafta. İlk bakışta ev tamamen terk edilmiş gibi duruyordu ama Yoongi, kendi anahtarıyla dış kapıyı açıp içeri girdikten sonra yoğun çöl çiçeği kokusunu duyumsadığında Jimin'in yatak odasında olduğunu anladı. Feromonları fazlasıyla baskın ve yoğundu. Bir an için alfanın dizlerinin bağını çözmüş, soluksuz kalmasına neden olmuştu ama elbette ki Yoongi de kurdu da son derece memnundu bu durumdan. Paltosonu çıkartıp asarken dudaklarında beliren gülümsemeye engel olamadı. Jimin'in varlığını hemen yanı başındaymış gibi hissedebiliyordu ve tabii omeganın ona seslenen kurdunu da.
Seri adımlarla merdivenleri tırmanıp birinci kattaki yatak odasına ulaştığında beklemeden kapıyı açarak içeri girdi. Yoongi çoğu zaman tezcanlı olduğunu kabul edebilirdi ama bu akşam her zaman olduğundan daha heyecanlı ve aceleciydi. Jimin'in feromonları tarafından istila edilen odaya girdiğinde omeganın bütün gün ondan uzak kalmasının getirdiği sabırsızlıkla birlikte kravatını çekiştirerek çıkardı ve nereye fırlattığına bile bakmadan gömleğinin düğmelerini çözmeye koyuldu. Henüz Jimin'i göremememişti. Köşedeki bölgesel aydınlatma ile aydınlanan odada onu arayan minik gözleri de en az Yoongi kadar sabırsızdı. Üstelik omegasının ona muhtaç olduğunu bilmek gururunu okşuyor, bir an önce kavuşmak için duyduğu isteği kat be kat arttırıyordu.
Alt dudağını dişlerinin arasına alıp sertçe ısırırken gömleğinin eteklerini pantolonunun içinden çıkardı ve "Jimin," diye mırıldandı kısık sesle. Hala onu görememiş olmak hiç hoşuna gitmemişti. Varlığını kendi varlığı gibi ruhunun derinliklerinde hissediyor ama ona bir türlü ulaşamıyordu sanki.
Bir kez daha "Jimin," dediğinde omeganın derinden gelen iniltisini duydu. Kalbim gümbürdedi Yoongi'nin. Jimin'in yatağın yanında, alfanın giyilmiş kıyafetlerinden yaptığı yuvanın içinde uzandığını da o an fark etti. Omegası dizlerini karnına doğru çekmiş, yüzünü Yoongi'nin kokusuyla harmanlanan giysilerin içine gömerek iyice ufalıp, küçücük kalan bedeniyle tatlı mırıltılar çıkararak uyukluyordu. Yoongi'yi beklerken kendince böyle bir çözüm bulmuş olmalıydı ve bu, Yoongi'nin yüreğini sabun köpüğü gibi eritirken bir yandan da kendisine kızmasına neden oldu. Jimin'i dinlemeyip daha erken gelmeliydi. Daha erken gelmeli ve omegasının ihtiyaçlarını karşılamalıydı.
"Bebeğim," dedi kendisini bile şaşırtacak kadar yumuşak bir tonlamayla. "İyi misin?" İki koca adımda yanına varmış, dizlerinin üzerine çökerek Jimin'in üzerine eğilmişti. "Jiminie, güzelim, geldim bak, buradayım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oxytocin : yoonmin
FanfictionGüney Kore cemiyet hayatının en gözde ve sevilen omegası Park Jimin, gördüğü ilk anda kızgınlığa girmesine neden olan alfa Min Yoongi'den nefret ediyordu. Yoongi'nin ise masum güzelliği ve saf ruhu ile dikkat çeken bir asilzade olan omega ile ilgili...