Yeni yılın ilk bölümünden herkese selamlar🤍
Nasılsınız? Nasıl başladı yılınız? Sanıyorum ki herkes yoğun bir temponun içinde😔
Diğer bölüme koyduğum oy sınırını geçtiğiniz için teşekkür ederim. Sınır koymayı pek sevmiyorum aslında ama hayalet okuyu olması da gerçekten tatsız oluyor. O yüzden ben herhangi bir sınır koymayayım ama siz de oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen. Bu kadar çok beklediğiniz bölümlere gelmişken etkileşimin düşmesi beni çok üzer.
Kendinize iyi bakın, kocaman öptüm
Ay unutuyordum neredeyse yılbaşı için söz verdiğim one shot yoonmin'i yayınladım. İsmi once upon a dream. Profilimde bulabilirsiniz🌸
***
21. Bölüm: Gözlerin her şeyi anlatıyor.
Yoongi hayaletlere inanmazdı.
Masallara, cinlere, büyülü yaratıklara ya da gerçek aşka.
Mutlu olmak için aşka bel bağlayan, sevgiye güvenen, huzuru ise bir başkasının yüzünde, teninde ve kokusunda arayan bir aptal olmadığını düşünür, bununla gurur duyardı. Min Yoongi akıllı bir adamdı. Küçük yaşta annesiz ve babasız kaldıktan sonra hayata tutunmanın, yola devam etmenin ve bu korkunç dünyada tek başına ayakta durmanın bir yolunu bulacak kadar akıllıydı üstelik. Ve biliyordu ki onun gibi bir adamın dünyasında aşka yer yoktu. Aşk sizi zayıf düşürür, gardınızı kırar, önünüze kocaman bir engel inşa ederek hayatla olan mücadelenizde on adım geriye düşmenizi sağlardı.
Hem Machii'nin de Yoongi'ye öğrettiği gibi onu ayaklarından asabilir, kanını akıtabilir ya da dizlerini kırarak yerlerde süründürebilirlerdi ama hiçbir şey, sevdiği birinin zarar görmesi kadar yakamazdı canını. Yoongi bunu iyice kazımıştı zihnine. Dünyaya yalnız geldiğine ve yalnız başına göcüp gideceğine kendisini inandırmış, kurdunu tatmin edecek birkaç kişi dışında kimseyi almamıştı hayatına. Buz tutan kalbini eritmeye, Yoongi'yi bu dünyada yalnız olmadığına ikna etmeye en çok yaklaşan kişi Yeonjun'du. Birbirlerine hem dost hem de aile olmuşlardı zaman içinde. İkisinin de birbirlerinden başka kimseleri yoktu ve Yoongi Seul'un en zengin kesiminde kendine bir yer edinip, büyük bir servet sahibi olduğunda Yeonjun'u da beklemeden yanına almış, ayrıcalıklı hayatını onunla paylaşarak küçük kardeşi olarak gördüğü omegayı geçmiş yaşantılarının sefil ve acımasız şartlarından kurtarmıştı. Aynı düzende yaşayıp gideceğine ve daha fazlasını istemeyeceğine inandırmıştı kendisini.
Ta ki Jimin'i görene kadar.
Methini duymuştu elbette. Gangnam'da ve Seul sosyetesinde Park Jimin'i tanımayan yoktu. Ne kadar iyi, özverili ve güzel bir omega olduğu konuşulur, talihsiz geçmişine rağmen güler yüzüyle insanların kalbini kolayca kazandığından bahsedilirdi. İlk zamanlar Yoongi'nin merakını hiç cezbetmeyen bu omega zaman içinde hayatının merkezine oturmuş, alfanın rüyalarından gündüz düşlerine kadar tüm zihnini istila etmişti. Onu bir kez gördükten, feromonlarını soluduktan sonra hayatı boyunca karşısına çıkan tüm omegalara burun kıvıran ve kızgınlıkları dışında bir omegaya ihtiyaç duymayan kurdu bile Jimin için delirmeye, onu mühürlemesi, kendilerinin yapması için Yoongi'yi zorlamaya başlamıştı.
Yoongi'nin Park Jimin'e duyduğu aşk ılık bir ilkbahar akşamı önce onu yıldırım gibi çarpmış sonra da sinsi sinsi, günden güne kat be kat artarak kanına işlemişti. Şimdi ise Jimin'siz bir hayat ancak korkunç bir kabus olabilirdi Yoongi için. Düşünmek bile istemediği, içini yiyip bitiren, onu takatsiz bırakan acımasız bir ihtimaldi sadece. Gerçekleşmesi durumunda nasıl devam edeceğini bilmiyordu. Ölmekten, yok olup gitmekten geriye hiçbir şans bırakmazdı Yoongi'ye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oxytocin : yoonmin
FanfictionGüney Kore cemiyet hayatının en gözde ve sevilen omegası Park Jimin, gördüğü ilk anda kızgınlığa girmesine neden olan alfa Min Yoongi'den nefret ediyordu. Yoongi'nin ise masum güzelliği ve saf ruhu ile dikkat çeken bir asilzade olan omega ile ilgili...