Selamlar, nasılsınız bakalım?
Bu özel bölüm bir alternatif senaryo. Jimin'in sosyeteye tanıtıldığı ilk yılları ve Yoongi'nin genç ve toy zamanlarını kapsıyor ve o günlerde karşılaşsalardı nasıl olurdu diye merak ettiğim için yazdığım bir bölüm aslında. Daha önce de bahsetmiştim ama kafa karışıklığı olmasın diye tekrar açıklamak istedim🤍
Umarım seversiniz. Yorumlarınızı merakla bekliyorum ve kocaman öpüyorum sizleri🌸
***
Jimin hayatının en kötü gününü yaşadığına emindi.Sabahın erken saatlerinde ipek nevresimler ve kuş tüyü yastıklarla donatılmış cibinlikli yatağında uyandığından beri içinde onu yiyip bitiren, nabzını hızlandıran ve bütün kaygılarını gün yüzüne çıkaran kötü bir his vardı zaten. Her ne kadar kendisine bunun anlamsız olduğunu tekrar tekrar telkin etmiş olsa da buradaydı işte. Nikah işlemlerinden önce girdiği doktor kontrolünden gözlerinde yaşlarla ayrılmış, önce Gangnam'ın renkli caddelerinde aylak aylak dolaşmış sonra da eve gitmek yerine hayatında ilk kez metroya binerek soluğu banliyölerde almıştı. Neden buraya geldiğine dair pek fikri yoktu aslında. Dahil olduğu sosyal sınıfın yaşadığı ışıltılı bölgeden uzaklaşmak istemişti yalnızca. Tanıdık yüzlerden ve aile dostlarından olabildiğince kaçmaya ihtiyaç duymuştu. Üstelik senatörle nişanlandığından beri peşini bir türlü bırakmayan ve arkadaş olmak isteyen diğer omegalar da cabasıydı. Sürekli Jimin'e mesaj atıyor, doktor kontrolünün nasıl geçtiğini soruyor ve buluşup daha detaylı konuşmak için ısrar ediyorlardı.
Bunların hiçbirini istemiyordu Jimin. Ailesi de dahil hiç kimseyle konuşmaya, doktorun ona söylediği acı gerçeği açıklamaya hazır değildi. Nasılsa herkes öğrenecekti yakında ve Jimin de olabildiğince ötelemeye çalışıyordu bunu. Hem daha kendisi bile hazmedememişken kime, nasıl bir açıklama yapabilirdi ki? Nişanlısının çağrısını bir kez daha görmezden gelerek telefonunu üzerindeki ince ceketin cebine attı ve dibine çöktüğü tuğla duvara biraz daha sinerek derin nefesler almaya çalıştı.
Ağlamak üzereydi. Burnu yanıyor, dökmemek için çaba harcadığı sıcak gözyaşları kırık camlar gibi gözlerine batarak canını yakıyordu. Zihninde dönüp duran tek bir soru vardı. Ne kadar düşünse de bir türlü cevabını bulamadığı, onu daha da güçsüz ve çaresiz düşüren tek bir soru.
Neden ben?
Bunu düşünmeden edemiyordu Jimin. Neden onun başına gelmişti ki bu talihsizlik? Kimsenin yaşamasını istemezdi böyle bir şeyi ama başkası olamaz mıydı? Senatörün evlilik teklifini bir anlık gafletle kabul ettiğinden beri hemen hemen her gün dua etmişti tanrılara nişanın bozulması için ama bahsettiği şey bu değildi. Kesinlikle bu değildi. Bunu hak etmemişti Jimin. Hak etmediğine emindi en azından. Hayatının sonuna kadar bir yuvaya, sadık ve sevgi dolu bir alfanın sıcaklığına ve elbette ki büyük bir aşk ve özveriyle büyüteceği minik bir yavruya sahip olamayacağını düşündükçe aklını kaçıracak gibi oluyordu. Gücendirmiş miydi tanrıları? Verdiği yanlış kararın bedeli bu mu olacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
oxytocin : yoonmin
أدب الهواةGüney Kore cemiyet hayatının en gözde ve sevilen omegası Park Jimin, gördüğü ilk anda kızgınlığa girmesine neden olan alfa Min Yoongi'den nefret ediyordu. Yoongi'nin ise masum güzelliği ve saf ruhu ile dikkat çeken bir asilzade olan omega ile ilgili...