...
"Prensesim, sabah oldu." diyerek gece bir gram uyuyamamış olduğum için beni uyandırmış sayılmayan taehyung'a ufak bakışlar atıyordum. Fazla düşünmekten gözüme uyku girmemişti. İçimdeki garip his yüzünden bir türlü rahat edememiştim. Olacak olan zaten olur mantığıyla bakıp zor bela yataktan çıkıp elbisemi giymeye adımladım.
...
"Günaydın ıseul." dedi taehyung garip bir ifadeyle.
"Günaydın taehyung." dedim ruhsuz bir şekilde.
"Bugün jungkook ve hyesu'dan haber geldi bana, törenleri varmış." dedi taehyung ağzına pirinç tıkarken.
"Her şeyi bir gecede mi hallettiler, babasını nasıl ikna etmiş?" dedim şaşkınca.
"Bilmem, ama evleniyorlar sonuçta. Bizde yakın arkadaşları olarak törende bulunmalıyız, hem yemek yiyebileceğiz." dedi ağzı dolu şekilde gülmeye çalışan taehyung.
Kahvaltımızı bitirip kıyafetlerimizi değiştirdik ve tören mekanına adımlamaya başladık.
...
"Hoşgeldiniz, gelin yerlerimize oturalım biz." dedi bizi karşılayan jungkook.
Taehyung'a baktığımda gözü yemeklerdeydi.
Kısa bir süre sonra tören başladı ve herkes dikkatle jungkook'un ailesini izliyordu. Taç göğe kaldırıldı ve hyesu'nun başına nazikçe yerleştirildi.
...
Tören bittiğinde ve herkes yavaş yavaş dağılıyordu, bizse hyesu ve jungkook'un yanında bekliyorduk. Hyesu'yu kenara çektim ve neler olduğunu sordum.
"Hyesu, şuanda yaşananlar bana normal gelmiyor. Yolunda gitmeyen bir şey yok değil mi?" dedim merakla.
"Iseul, var. Yolunda gitmeyen çok büyük bir sorun var." dedi bir anda telaşa bürünen hyesu.
"Neler oluyor?"
"Babam, öldü." dedi bembeyaz kesilen hyesu.
"Ne? Ne zaman öğrendin bunu?" dedim yine aynı ses tonumda.
"Iseul, kral... hyunki yaptırdı, gelen arkerlere bağırdım. Kral hyunki'nin selamı var deyip gittiler." hyesu'nun yüz ifadesi hem çok korkan hem de hoşnut bir ifadeydi. Bu beni geriyordu belki ama törende hyesu'nun babasının olmayışı en başından garibime gitmişti. Hislerim bu defa beni yanıltmamıştı. Kısa bir süre sonra yanımıza taehyung ve jungkook geldi.
"Kızlar, bir sorun mu var. Suratlarınızın hali ne?" dedi masum taehyung. Tahta geçme hırsıyla bütün krallık ailelerini üzen kişinin kendi babası olduğunu duyarsa, tekrar kalbi kırılmasın diye hyesu'ya kaş göz yapıyordum. Ama nafile...
"Senin baban, babamı öldürttü taehyung." dedi hyesu bir anda.
"Ne-"
"Hyesu-ya!" ses tonum umurumda değildi.
"Yalan mı ıseul, onun babası yaptı. Seni kaçış yolu olarak düşünmüştüm taehyung, ama asıl belaya yürüyormuşum. Iseul sen dikkatli olsan iyi olur, kral hyunki'nin oğlu bu. Ne zaman ne yapacağı asla belli olmaz." hyesu kimseyi düşünmeden cümlelerini adeta bir kurşun gibi söylüyordu. "Kim bilir, daha kaç kişinin ölümüne sebep olmuştur senin o aşağılık baban. Dünden beri sana ve ailene karşı içimde bir nefret beslemeye başladım, ama unutma ki bu nefretim asla bitmeyecek taehyung. Umarım sende babanda ve annende dünyanın en derininde can verirsini-"
"Hyesu! Sana yardım etmeyi planlamıştım ama dakika itibariyle vazgeçiyorum! Nefret etmen gereken biri varsa o bir tek kral hyunki! Taehyung'a bağırmayı kes!!" sinirden ellerimin titrediğini gören jungkook anlık yaptığı hareketle hyesu'nun yıkılmasına sebep olmuştu.
Jungkook tacını yere fırlatıp atmıştı, cümlelerini de eklemeyi unutmadı;
"Eğer senin bu yüzünü göstermiş olsalardı inan bana değil seninle evlenmek, bir metre yakınıma bile yaklaştırmazdım. Taehyung'u tekrar krize mi sokmaya çalışıyorsun sen!" diye bağırdığında hyesu soru sorar biçimde bakmaya başladı.
Kriz?
"Jungkook tamam, tacı attın işte. Gidelim buradan." dedi sesi düz çıkan taehyung. Bugün taehyung'un davranışları aşırı garibime gitmişti.
...
"Ondan böyle bir şeyi hiç beklemezdim, içinde şeytan yatıyormuş resmen." diye söylenerek odanın içinde gezinen jungkook'u izliyordum.
"Jungkook."
"Efendim taehyung?" dedi şaşkınca taehyung'a bakarken.
"Dün sana bahsettiğimiz olayı hatırlıyor musun?" dedi soğuk sesiyle taehyung.
"Şu dalga geçtiğim geçit kapısı meselesi mi, hatırlıyorum niye ki?"
"Bugün gerçek mi değil mi öğreneceksin, haber vereyim dedim." dedi ayaklanan taehyung.
Beni elimden tutup sarayın çıkışına yürüyordu. Ne yapacağını az çok tahmin edebiliyordum.
...
"Iseul, formülü söyle lütfen." dedi taehyung sessizce.
"Taehyung, ama-"
"Iseul iyiliğin için lütfen."
"Neden sadece bana kasten söyledin?" neler olduğunu asla anlamıyordum.
"Iseul, yakında anlayacaksın. Senden bir isteğim var, geri döndüğünde hayatına kaldığın yerden devam et lütfen. Seni istediğin hayatı yaşamazken görmek istemiyorum." dedi birden taehyung.
"Taehuyng, ne diyorsun? Böylece gitmemi mi istiyorsun?" dedim yavaştan ürpererek.
"Iseul-ah! Seni seviyorum! 'Ate santua nire aurrean eratu eta denbora santura bidal nadila!"
"Taehyung-ah..."
"İyiliğin için, seni asla bırakmayacağım korkma. Geçte olsa yanına geleceğim, sana taehyung sözü veriyorum ıseul. Seni seviyorum, ben de sana aşık oldum. Geri döndüğünde bana ihanet etme, o yüzüğü parmağında göreceğim tamam mı?" taehyung'un gözünden yaş akıyordu ama ifadesi asla bozulmuyordu.
"Seni seviyorum." geçit kapısına ilerlemeye başladım. Son bir kez taehyung'a bakıp kendimi yine hem su hem de bulut benzeri geçide bıraktım.
...
Düştüğüm yer duraktı, işte şuanda kendi mi boşlukta gibi hissediyordum. Taehyung ve jungkook yoktu, sadece bir iki dakika öncesine kadar asla görmediğim arabalar geçiyordu sokakta. Beni kimsenin görmemesi işimi kolaylaştırmıştı, hava kararmaya başladığı için evime adımlamaya başladım.
...
|Taehyung'dan| [Ufak bir bilgilendirme yapmam gerekiyor, bundan sonraki bütün olaylar yazılımı bitene kadar taehyung ve yaşadıklarını anlatacak, 1960'taki olaylar bitince ıseul'un ışınlanmasından itibaren baştan alarak, onunda neler yaşadığını devam ettirip iki olayı bağlayacağım. Okuduğunuzda anlarsınız zaten, iyi okumalar :)]
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love İn Time ~Taehyung
Fantasía1960 yılından 2022 yılına bir kitap bırakılır. Bunu bulan Iseul kitaptaki formülleri uygular ve 1960 yılına ışınlanır. Sadece sıkıcı hayatından kurtulmak isteyen genç kız, yaşayacaklarından habersiz bir şekilde kitabı yazan adamı dinler. Ancak prens...