17ᵇ

158 12 2
                                    

...

Jimin'le biraz daha balkonda durup hava aldıktan sonra yemek odasına geri döndük. Hyesu ve Jungkook birbirlerinden bıkmış şekilde hayatı sorgulayarak yemek yiyorlardı. Bizim geldiğimizi anladıklarında yemeyi bırakıp bizimde yememizi bekledikler.

"Planımın bir diğer parçası için şehrin merkezine heykellerimizi yaptıracağız." dedim çatalla salataya işkence çektirerek.

"Tamam o kolay iş, tek gereken çalışacak adam. Ama ben hala planının tam olarak ne olduğunu anlamadım Taehyung, bize anlatmadan bizden uygulamamızı istiyorsun. Ne yapacağımızı bilmeden hareket etmemizi isteyemezsin." dedi jimin kararlı bir şekilde.

"Peki, dinleyin o zaman. Her ayrıntısıyla anlatacağım, şöyle yapıyoruz..."

...

[2022 yılı, Iseul'ün anlatımından...]

Geçitten geçtiğimde sanki her şey kaldığı yerden devam ediyormuş gibi hissetmiştim. Sanki ben hiçbir zaman 1960 yılına ışınlanmamışım ve orada yaşadığım şeyleri yaşamamışım gibi...

İçimdeki pişmanlık duygusuyla durakta oturuyordum. Saate baktığımda hâlâ sabah 07:50 yi gösteriyordu. Etrafta kimse olmaması işime gelmişti, durak camından düştüğümü görmeleri gibi bir ihtimali düşünemiyordum.

Ama eğer hiçbir şeyde değişiklik olmadıysa büyük ihtimalle insanların beni atlarken veya düşerken görmeleri muhtemel değildi.

Hızlı adımlarla sınıfımı bulmuş ve içeriye girip, insanlardan uzak herhangi bir sırada yerimi aldım. Normalde bu kadar depresif bir insan değildim ancak bu son yaşadığım şeylerden sonra aklımı fazlasıyla dolu ve yorgun hissediyordum. Profesörün içeriye gelip kürsüde yerini almasıyla, tüm dikkatler sessizlikle buluşmuştu.

...

[2 ay sonrası]

Üniversiteyi bitirip yeni işimi kazanmamın üzerinden 2 ay geçmişti. Bu sürede kendi yaşamıma yeniden uyum sağlayabilmiştim, ancak rüya gibi olan her şey akılımın bir köşesinde hala duruyordu.

Ne tamamen unutabiliyordum, ne de tekrar mümkün kılabilmek için bir şeyler yapabiliyordum. Her şey bir anda puf olmuştu ve bu benim çok içime oturmuştu. Başımdan geçenlerin hepsi kursağımda kalmıştı. Ve tabiki bunları birisine anlatmaya çalışsam, kimse bana inanmayacaktı, eminim.

...

Kazandığım iş tabiki iç mimarlıktı, iç mekanları ve tasarımları çok seviyordum. İşe gittiğim ilk gün çok heyecanlıydım ama çok çalıştığım için hiç zorlanmadım.

Gittiğim yer bir şirketti, bize her ay için ayrı mekan teslim ediliyordu. Bir ay içerisinde bitiremezsek de uzatma alıyorduk. Şirkette arkadaşlarımda olmuştu.

Hwayoung tek kız arkadaşım iken onun birde sevgilisi Youngsun vardı. Sezgilerim Youngsun'a hala alışamasada arkadaşımın mutluluğu için katlanıyordum.

Bugün patronumuz bize yeni bir mekan verecekti, heyecanlıydım. Çünkü patron, çok farklı ve eski modaya ait bir yer olduğunu söylemişti.

Patrona biz bu mekanda neyi değiştireceğiz dediğimde ise 'hiçbir şey' yanıtını almıştım. Bu bir tür geziymiş ve şirketteki her grup için ayrı ayrı tarihi yapıtlar seçilmiş.

Gidip görüp geri geleceğimiz bir etkinlik olarak düşünebiliriz. Sevinmiştim bu habere çünkü tarihi yerlere merakım artmıştı.

...

[Saat 13:40, gidecekleri yeri öğrenmden birkaç saat öncesi]

"Hwayoung, sence nereye gideceğiz?" dedim heyecanla minik bir bavul hazırlarken.

"Bilmiyorum ama tarihi bir yerse kesin çok güzeldir, emin ol."

"Hmm, çok güzel yerlerdir." dedim kıyafetleri yerleştirirken anlık düşüncelere dalarak.

"Hey! Nereye daldın Iseul?" dedi Hwayoung parmağını şıklatarak.

"Ne dalması, kafamda plan yapıyorum şuan." diyerek geçiştirdim.

"Sende bir gariplik var, tarihi bir yapıya gideceğimizi öğrendiğinden beri heyecanlısın." dedi şüpheyle.

"Seviyorum da ondan canım benim." dedim sakince.

"Ah, bende Youngsun'u seviyorum." dedi bedenini yatağıma bırakırken Hwayoung. Bu kız, bu çocukla kafayı bozmuştu.

Tabiki bu sırada, geçmişte yaşayan biriyle evli olduğumu hatırladım. Taehyung'un canlı olup olmadığını bile bilmiyordum ve bu beni delirtiyordu.

...

Artık hazırdık ve eşyalaırmızı alıp, şirkete gitmek için yola çıktık. Yanımıza sonradan Youngsun'da katılmıştı, ama ondan olabildiğince uzakta yürüyordum. Tabii eğer yanınızda Hwayoung varsa uzak yürümeniz imkansız gibi bir şey.

...

"Hoşgeldiniz baylar bayanlar! Herkesi üçer gruplara ayırdığımıza göre mekan dağılımını yapıyorum. Birinci grup ikinci grup şeklinde açıklayacağım."

Biz yedinci gruptuk, sıra gelene kadar parmağımdaki yüzükle oynamıştım.

Birinci grup şuraya, ikinci grup oraya diye diye sıra sonunda bize geldiğinde, kalbim yine yerinden çıkmaya çalışıyordu.

"Eveet, yedinci grup. Siz 1960 Sarayına ziyaret ediyorsunuz. Oraya yakın bir otel ayarladık sizin için, çok çalıştınız teşekkürler. Güzelce dinlenin ve çevrenin tadını çıkarın." dedi patron. Ardından diğer grupları söylemeye devam etti.

Olduğum gibi donakalmış hala patrona bakıyordum.

"Iseul? Hey? Neyi var bu kızın?"

Hwayoung ve Youngsun sakince benim şoktan çıkmamı bekliyorlardı. Birkaç saniyenin ardından kendime geldiğimde Hwayoung ve Youngsun'a bir şey olmadığını, yola çıkmamız gerektiğini söyledim.

Elbette bir gariplik olduğunu anlamışlardır ama anlatsamda inanmayacaklardı, bu yüzden ses ellerimi yormama gerek yoktu.

...

Dışarıda mini bir kahvaltı yaptıktan sonra arabamıza atladık ve 1960 Sarayına olan yolculuğumuz başladı.

...

Love İn Time ~Taehyung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin