-1-

728 22 2
                                    

Bu hikayenin yazarı byyumii olup, hikaye ile ilgili tüm haklar kendisine aittir. Lütfen yazarın diğer hikayelerine de destek olmayı unutmayın. ❤️

İyi okumalar...



-1-







Seninle tanışmamız bir kaderin parçasıymış gibiydi. Aynı yolda, aynı arabada seyahat ediyorduk. Tek farkımız ikimizin de farklı koltuklarda oturuyor oluşuydu. İkimiz de birbirimizde ne bulacağımızı bilmeden bu yolculuğa başlamıştık ama aramızda bunu benden önce fark eden kişi sen olmuştun. Seni çok geç anlamış ve her şeyin bu kadar uzamasına neden olmuştum. Sen ise, her zamanki gibi beni benden daha iyi tanıyordun.

Ölümde gizlenen bir güzellik vardı. Yaşamadan anlayamayacağımız ve sonrasını içtiğimiz kadehlerle dostlarımızla paylaşamayacağız bir deneyimdi. Kişiye özel. Belki bir ihtimal, sonrası için başka planlar vardır. Ruh bedenini terk etmeden önce ilk kez tüm çıplaklığıyla kalırdı insanlar. Yeni doğmuş bir bebeğin saflığı ve parlak ışığı tüm bedenine yayılırdı. O an neler olduğunu bir başkası yaşamadan bilemese de en azından tahminde bulunabilirdik. Gözleri kapanmadan hemen önce, tüm anıları film şeridi gibi geçiyor muydu önünde mesela? Ya da anılar beynine işgal ederken korku yüzünden ona bile odaklanamıyor muyduk yoksa? Bunları düşündüğüm çok zaman olmuştu. Bir şekilde ölüm her zaman sonun bir başka başlangıcıydı ve tek gidişlik bir bilete sahipti. Beğenmezsen geri dönme ihtimalin olmadığı gibi, maalesef o biletteki tarihi sonraya erteletme gibi de bir şansımız yoktu.

O yüzden o günde tüm bu düşünceler aklıma yine dolarken, "Herkesin birini öldürmeyle ilgili düşüncesi vardır bir şekilde," demiştim. Öğrencilerin hepsi sessiz ve dikkatli bir şekilde beni dinlerken yine onlarla göz göze gelmemeye özen göstermiştim. "Bu ya sizin elinizle ya da Tanrı'nın eliyle olur."

Arkamdaki tahtanın üstünde bulunan slaytta daha yakın zamanda öldürülmüş kadının cesedinin fotoğrafı çıktığında, "Şimdi Bayan Marlow'un ölümünü düşünün," diyerek onlarında düşünmeye teşvik etmiştim.

Masaya yaslanmış bir şekilde amfiye bakarken, bir yandan da arkamdan fotoğraflar tek tek geçerken sormuştum: "Bunu neden hak etti?"

Çok kolay, herkesin aklına birkaç neden gelebilen ama aslında zor olan bir soruydu. Binlerce fikir ve onun gibi binlerce olasılıkla her bir düşünce yanında başka ağları da beraberinde getiriyordu. Ağın ucunu bulmak kadar sonunu da bulmak imkansızdı. Tek bir fotoğrafa bakarak çıkarım yapmak zor olsa da fotoğraflarda her zaman bir şeyler saklıdır. Maktulün son anlarında neler hissettiğini ve nasıl bir vahşete tanıklık ettiğini görebilirsiniz, eğer bakmayı iyi bilirseniz. Herkesin aklında yeşeren soru tohumlarıyla beraber tüm bu teorileri düşünmeye başlamışlardı. "Tasarımınızı anlatın bana. Kim olduğunuzu anlatın."

Benim için o günün diğerlerinden bir farkı olmayacaktı. Ders anlatmayı bitirdiğimde dosyalarımı toparlayacak, o sıra yanıma yaklaşan öğrencilere kısa bir baş selamı verecek ve hemen ardından arabama atlayıp buradan, tüm insanlardan uzaklaşacaktım. Evimde beni bekleyen köpeklerimi sevecek ve onlarla ilgilenecektim. Basit, birbirini tekrar eden ve güvenli günlerimin bir devamı olacaktı.

Ama öyle olmadı.

Dersimin son noktasına koyduğumda öğrenciler ayağa kalkmıştı. Ve dersin son dakikalarında amfiye girip köşede sessiz bir şekilde beni bekleyen Namjoon da böylece yanıma yaklaşmış oldu. Benim üstümdeki kahverengi örgülü kazağın aksine üstünde takım elbise vardı. Ve yine benim aksime onu son gördüğümdeki gibi canlı ve parlak görünüyordu. Mesleğinin ağırlığını üstünde taşıyıp altında kalmayan nadir insanlardandı.

𝙏𝙧𝙤𝙢𝙥𝙚 𝙇'𝙤𝙚𝙞𝙡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin