-14-

54 8 0
                                    


-14-








"Bir gölgen var mı? Seni daha yalnız hissettiren, dostun olarak gördüğün bir gölge."

"Umm..."

Kaşlarımı kaldırarak yanımda dikilen Seokjin'e baktığımda kafası biraz karışmış görünüyordu. Sorup sormama arasında debelendiği saniyeler içinde benim bıkkın ifademi fark etmiş olacak ki, gülümsemeye çalışarak bana baktı. "Jungkook seninle yakın olduğumuzu biliyorsun, değil mi?"

"Hayır, bilmiyorum."

"Hadi ama! O kadar otopsi randevularımız var, bu bizi otomatik olarak yakın yapar."

Cevap vermeyip yüzüne boş boş baktığımda, elini masaya dayayarak biraz daha bana yaklaştı. Omzumun üstünden kısaca arkama göz gezdirip geri bana döndüğünde, "Sen ve Dr.Kim... ikinizin arasında bir şey mi var?" diye sordu sesini biraz daha kısarak. Gözlerimi büyütmemle yüzündeki gülümsemesi aynı oranda artmıştı. Bakışlarımı kaçırarak masada duran dosyalara baktım. Boğazımı temizledim. "Bu nereden çıktı?"

Masum görünmeye özen göstererek omuzlarını kaldırıp indirmişti. "Sadece bir içgüdü."

Burnumdan derin bir nefes verdim ve Seokjin'in az önce omzumdan baktığı tarafa kısa bir bakış attım. Taehyung ve Namjoon camın arkasında derin bir sohbetin içindeymişler gibi görünüyordu. Namjoon'un 
yüzündeki ifade sertken Taehyung her zaman ki gibi rahat ve tamamen boş, beyaz bir sayfayı andırıyordu. Karşısındakinin o boş ve beyaz sayfaya istediğini çizmesini, kendi renkleriyle doldurmasını, kendi görmek istediği şeyin önünde canlanmasına izin veriyordu. Karşı taraf bunun farkında değildi. Namjoon  kaşlarını çatmayı bırakmış ve ceketinin altından belli olan gerilmiş kaslarını oynatarak kendini rahatlatmaya çalışırken, Taehyung hafifçe gülümseyerek elini Namjoon'un omzuna koydu ve dostça ovaladı.

Bakışlarım düşündüğümden daha uzun süre onların üstünde durduğunda gözlüğümü düzelterek Seokjin'e geri döndüm. Aynı eğlenir ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu. "Dost olmaya çalışıyoruz o kadar," dedim. Sadece dost olma çabamız belki diğerlerinden farklı bir şekilde işliyor olabilirdi.

"Dost?"

"Kesinlikle."

Sanki aklından başka şeyler geçiyormuş gibi tekrar gülümsediğinde Taehyung ile dışarıdan nasıl gözüktüğümüzü merak ettim. Normal görünmüyor muyduk? Her zaman ki gibi birbirimizi karşılıyor ve laf sokmuyor muyduk?

Seokjin ameliyat eldivenleri giymeye başlarken, "Sen öyle diyorsan öyle olsun," dedi ama bunu söylerken bile sesinde hafif bir alaycılık vardı. Kaşlarımı çattım ve gözlüğümün ardından bakışlarımı kaçırarak Seokjin ile göz teması kurmamaya özen gösterdim. "Dediğim gibi başka bir şey yok."

Masadaki dosyaları elime alıp cesede doğru yaklaşırken bir an için duraksadım. Dolaplardan gelen sesle dikkatim o yöne kaymıştı. Sesler gittikçe artarken dolap kapaklarından dışarıya taşan sularla beraber nefesim kesildi. Gözlerimi sertçe ovup tekrar açtığımda saniyeler önce duyduğum ve gördüğüm şeyler yok olmuştu.

"...Ve dediğim gibi adamın kalbi çıkarılmış. Test sonuçlarının gelmesini bekliyoruz."

Kendimi düzenli nefes almaya zorladım. Bu yeni bir şey değildi. Kendimi çabuk toparlamayı ve telaş yapmamayı öğrenmiştim. Fakat Seokjin'in sesi kulağımda yankılansa bile söylediği her şey buğulu ve anlamsız geliyordu. Gözlerimi o dolaplardan çekemiyor ve Seokjin'e dikkatimi veremiyordum. Alnımın tam ortasında yine aynı ağrı kendini göstermeye başladı. Titremeye başlayan elimle cebimden aspirin çıkartırken, omzuma dokunan el ile sıçrayarak elin sahibine döndüm. Seokjin bu sefer dikkatimi yakalayabilmişti.

𝙏𝙧𝙤𝙢𝙥𝙚 𝙇'𝙤𝙚𝙞𝙡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin