-17-

40 8 0
                                    


-17-









Şaşkındım çünkü ters köşe olmuştum. Öfkeliydim çünkü gururum incinmişti, tüm bu zaman boyunca bir kukla gibi oynatılmıştım. Pişmanlık her yerimi sarmıştı çünkü bu zamana kadar öldürülen herkesin kanı bir şekilde benim elime de bulaşmıştı. Kaygılıydım çünkü bu işi nasıl düzelteceğimi bilmiyordum, ilk defa kanıt bulmak bile benim için imkansızdı. Tüm duyguları aynı anda besliyor olmamı anlıyordum fakat tüm bunlar haricinde neden kalbimin bu kadar kırıldığını, tüm kırıkların bir cam gibi göğsüme battığını çözemiyordum. Seni gördükçe hayal kırıklığımın daha da büyümesi... işte bunu anlayamıyor ve beni daha da paramparça etmesine izin veriyordum.

Çok rahat bir şekilde ben davet etmeden içeriye girmiştin. Sol elini Mina'ya uzatıp onunla selamlaştığında içimdeki panik duygusu daha da alevleniyordu.  Mina'nın hiçbir şeyden haberi yoktu, aramızdaki görünmeyen bu gerilim hattını fark etmiş olmasına rağmen sanki hiç fark etmemiş gibi davranmıştı. Yüzündeki zorlama gülümsemeyle sana geri selam verdiğinde gözleri kısaca bana dokundu ve az önceki durumumuz aklına gelmiş olacak ki yanakları kızarmış, gözlerini kaçırmıştı.

"Ben artık gitsem iyi olacak, sizin konuşacak önemli meseleniz varmış gibi görünüyor."

Hafif yan bir şekilde bana doğru dururken kaşlarını kaldırmış, "Ben geldim diye mi gidiyorsun?" diye sormuştun. Ses tonunu nasıl bu kadar masum çıkardığına hayretle bakakaldım. "Bir şey bölmedim umarım." Sağ dudağın kıvrılarak gülümsediğinde  Mina'nın yanakları birkaç ton daha kızarmış ve zayıfça hayır diyerek inkâr etmişti. Ama dudağımdaki kırmızı ruj lekesi en büyük kanıt iken odadaki herkes aptalı oynamayı tercih ediyordu.

Mina'yı arabasına kadar eşlik ettiğimde aramızdaki tansiyonun garipliğini yansıtarak vedalaşmıştık. Onu öptüğüm için pişmandım ve şimdi aramızdakileri nasıl düzelteceğimize dair bir fikrim de yoktu. Omuzlarımdaki daha fazla yükle içeriye girdiğimde kendimi daha da iyi hissetmemiştim. Mina'dan daha büyük olan problem tüm rahatlığı ve yüzsüzlüğüyle koltuğuma oturmuş beni bekliyordu. Onunla karşılaştığımda nasıl davranacağımı, nasıl belli etmeyeceğime bile daha karar verememişken bu kadar çabuk yüz yüze olmamız tüm planlarımı suya düşürmüştü. Onun gibi rahat olmak istiyordum ama bu imkansızdı. Ben onun gibi değildim, sıkıntılı bir durum varsa ortada neon lambaları gibi parlar herkese belli ederdim ve bunu kendim bile fark etmeden yapardım. Söz konusu sen olunca, buna bile gerek yoktu. Ufacık bir duygu değişimimi bile çok rahat çözüyor, ne düşündüğümü anlayabiliyordun. İşte bu yüzden daha da gergindim ve kafamdaki sesler de bana hiç yardımcı olmuyordu.

Burnumdan derin bir nefes verip gözlerimi seninkilere kilitlediğim de kaba olmamı umursamadan, "Ne işin var burada?" dedim.

"Kötü görünüyorsun... Yüzün solgun, alnın terlemiş ve gözlerin fazla parlak. Eminim ki ateşin de çıkmıştır."

Elbette benim soruma cevap vermek yerine doktorculuk oynamayı tercih etmişti. Yüzümü buruşturarak ona olan tüm rahatsızlığımı belli etmiş bir yandan da bana uzattığı mendille dudaklarımı silmeye çalışmıştım. Dudaklarını bükerek bir süre beni izlediğinde gözlerinde oluşan şeytani ışık artık bana görünebiliyordu. Yüzümdeki kalın perdenin kalkmasıyla artık her şey çok daha açıktı.

"Seni hasta edecek kadar da öpücük kötü olmuş olamaz, değil mi?" Tüm ukalalığını devam ettiriyor, beni sinirlendirmeye çalışıyordun. Neden? Neden böyle bir oyun oynuyordun? Kendimi senin zihnine koyarak o müthiş empati yeteneğimi konuşturmaya çalışıyordum ama ortada ki boşluklar yüzünden bunu başaramıyordum. Anlamadığım her adımda boşluklar daha da büyüyor ve diğer tarafa geçmeme izin vermiyordu. Beni himayen altına almak istemiştin, böylece ortaya çıkmanı sağlayacak en büyük düşmanını etkisiz hale getirmiş olacaktın. Beni öldürebilirdin ama bu fazla dikkat çekerdi. Ayrıca farkında olmadan senin ilgini de çekmiştim. Küçük bir çocuğun onda olmayan bir oyuncağı her şeyden çok istiyormuş gibi davranmasıydı olay. Onunla iki gün boyunca durmadan oynar, ilgi gösterirdi ama üçüncü gün bir daha o oyuncağın yüzüne bile bakmazdı.

𝙏𝙧𝙤𝙢𝙥𝙚 𝙇'𝙤𝙚𝙞𝙡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin